Fransa'da, ulusal kimlik konusunda, bizzat ilgili bakanın başlattığı tartışma hala durulmuş değil. Fransa Göç ve Ulusal Kimlik Bakanı, bir kez daha, yabancılarla ilgili yeni ve daha sert koşullar getirdi.
Bu yasa tasarısı, seçilmiş göç trendini destekleyip güçlendiriyor. Bu da, iyi bir şekilde entegre olduklarını kanıtlamaları halinde, Fransız vatandaşlığını daha çabuk alabilecek (şu andaki beş yıl yerine, iki yılda) kalifiye yabancıları seçmek demek.
Kalanlar için ise, ellerinde o değerli ikamet izinleri yoksa Fransa'da kalmak veya çalışmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Sınırdışı edilmeler, "kaçak" çalışma durumunda işçi ve işverenlere verilen ağır para cezaları, yeni gözaltı bimleri, daha uzun ikamet yasakları... Cephanelik çok gaddar silahlarla dolu.
Kapılar kapatılıyor
Uzun zamandır misafirperver bir sığınma ülkesi olarak görülen Fransa, artık kapılarını kapatıyor ve yasalarına ve ayırımcılıklarına sarılıyor.
Yurtdışından geldiğinizde yasal bir statüde olmanız, hatta Fransız vatandaşlığını almanız bile tüm imkanlara sahip olmanız için yeterli değil.
İstatistik Enstitüsü (INSEE) ile Ulusal Demografi Çalışmaları Enstitüsü'nün (INED) işbirliğiyle Nisan başında yayımladığı iki araştırma bilineni doğruladı.
İçeriklerine bakmadan önce, bu araştırmaların hangi kapsamda yapıldığını hatırlatmakta yarar var. İki enstitü de, ırkçılığa ve ayırımcılığa karşı mücadele eden birkaç sendika ve derneğin saldırılarına maruz kaldı.
Fransa'da hala tabu olan etnik istatistik çalışmaları yapmakla suçlandılar. Araştırmacılar, SOS-Racism'in proje aleyhinde verdiği bir dilekçeye cevaben araştırmalarının "belli fenomenlerin niceliğini belirlemek için objektif ve sayısal düşünce için bir temel" ortaya koymayı amaçladığını açıklamışlardı.
Etnik istatistikler ihtilaf konusu
Fransa'da etnik istatistikler, yıllardan beridir bir ihtilaf konusu ve tartışma nedeni. 2007'de Anayasa Kurulu, Göç Bakanı'nın sunduğu ve bu tip istatistiklerin yapılmasını öngören bir yasa tasarısını engelledi.
Daha yakın bir zamanda, geçen Şubat'ta, Farklılık ve Ayırımcılık Ölçme Komitesi (COMEDD) eşit fırsatlar komiserine sunduğu raporda etno-ırksal kriterlerin önemli istatistiki araştırmalardan kaldırılmasını önermiş; araştırmacıların bunları ancak hedeflendirilmiş araştırmalarda ve kontrollü şekilde dahil edebileceklerini açıklamıştı.
Uzmanlar, çalışmaların sıradan istatistikler için medeni durum ile ilgili yayımlanan verilerin - doğum yeri, milliyet - kullanımı ile sınırlı tutulmasını tavsiye ediyor ve iki kuşak için aynı verilerin kullanılmasını, böylece "göçmenlerin çocuklarının yörüngesinin takip edilebilir kılınmasını" öneriyor.
Aynı zamanda, uzmanlar çalışmalarının siyasi amaçlar için kullanılması halinde, seslerini net şekilde çıkaracakları konusunda da yetkilileri özenle uyarıyorlar.
Yörüngeler ve Kökenler
Ulusal İstatistiki Bilgi Konseyi (CNIS) ve Ulusal Bilgi Teknolojileri ve Özgürlük Komisyonu (CNIL) tarafından onaylanmasının ardından, "Yörüngeler ve Kökenler" isimli çalışma için sonunda izin çıktı.
Bu araştırma 2008 yılı sonunda ve 2009 başında yapıldı. Araştırma, ayırımcılığın ilk sebebinin 'köken' olduğunu doğruluyor.
Ayırımcılığa uğradığını düşünen insanların yüzde 40'ı, ya göçmendir ya da göçmen çocuklarıdır. 25-34 yaş grubundakiler ilk işlerini veya ilk apartman dairelerini ararken en fazla ayırımcılığa uğrayanlar oluyor.
Bu kategoride, yüksek öğretim diploma sahipleri yüzde 39 daha çok ayırımcılığa uğrama veya en azından böyle hissetme riski altında.
Kadın göçmenler, gece kulüplerine girişlerde veya polis ile ilişkiler gibi bazı durumlarda daha az ayırımcılığa uğradıkları için, kendilerine karşı daha hoşgörülü davranıldığını hissediyor.
Sokaklarda yapılan kimlik kontrollerinde polis daha çok erkeklere ve mümkünse de genç erkeklere odaklanıyor.
En çok Kuzey Afrikalı
INSEE'ye göre, Fransa'daki göçmenler sadece en fazla ayırımcılığa uğrayanlar değil, aynı zamanda daha yoksullar- göçmen olmayanların yaşam standartlarının üçte birine sahipler.
Enstitü, coğrafi kökene göre farklılıkların dikkat çekici olduğunu ortaya koyuyor. Göçmen nüfusun çoğunluğunu hala Kuzey Afrikalılar oluşturuyor. 18 ile 50 yaş arasındaki göçmenlerin toplam 3.1 milyon çocuğunun yüzde 20'sinin en azından babası veya annesi Cezayir'den, yüzde 15'ininkiler Fas veya Tunus'tan ve yüzde 4'ünün en azından baba veya annesi Sahraaltı Afrika'dan.
2008'de, Fransa'da 5 milyon göçmen yaşıyordu. Bu da, toplam nüfusun yüzde 8'i demek oluyor. Göçmenlerin çocuklarının sayısı ise 6,5 milyondu, yani toplam nüfusun yüzde 11'i.
Bu da, Fransız nüfusunun çeşitliliğinin, reddetmeye devam edenlere rağmen hayal ürünü olmadığı anlamına geliyor.
Göçmen çocukların sosyal kaderi
Amaçları, "ayıran her şeyi reddederek durumu düzeltmek ve temsiliyetleri değiştirmek," ile "farklılıkların Fransa için değerli olduğu" konusunda ikna etmek olan elitist dernek Club21Siècle 2009'da İçişleri Bakanlığı'na, göçmenlerin çocuklarının sosyal kaderleri ile ilgili bir araştırma yapmasını önerdi.
Bu talep, üzerinde durulmayı hak ediyor, çünkü etnik istatistiklere olan tüm itirazlara karşı geliyor.
Göçmenlerin çocukları ile daha yüksek sosyo-profesyonel kategorilere ait ve Dom-Tom adı verilen Fransa'nın denizaşırı topraklarından olan Fransız vatandaşları tarafından yaratılan Club21 başarılı ntegrasyonlar için görünürlük talebinde bulunuyor.
Amacı ise, yabancı ülke kökenli Fransızlar ile bağlantılandırılan şiddet klişelerinin artık aşılması. (GK/EG/EAY)
* Ghania Khelifi'nin Fransızca metnini Elizabeth Grech İngilizceye, Esra Aygın Yalgın da İngilizceden Türkçeye çevirdi. (Mayıs 2010)