Yapay zekânın tarihine dair anlatılar, genellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası teknik atılımlara odaklanır. Bu yaklaşım, savaş sonrası dönemdeki teknolojik gelişmeleri öne çıkarırken, yapay zekânın toplumsal ve siyasal bağlamını büyük ölçüde göz ardı eder. Oysa yapay zekâ, yalnızca teknik bir ilerleme değil, aynı zamanda kapitalist üretim ilişkileri içinde şekillenen ve bu ilişkileri yeniden üreten bir üretici güçtür. Onu toplumsal ilişkilerden ve emek süreçlerinden bağımsız düşünmek, tarihsel bağlamını görmezden gelmek anlamına gelir.
Kapitalist üretim ilişkileri, bilgi ve emek arasındaki ilişkiyi sermaye birikimi doğrultusunda yeniden yapılandırarak üretim süreçlerini dönüştürmüştür. Bu dönüşüm içinde hesaplama, yalnızca teknik bir araç olmaktan çıkıp, sermayenin emek üzerindeki denetimini güçlendiren bir mekanizmaya evrilmiştir. Sanayi Devrimi ile sistematikleşen işbölümü, muhasebe sistemleri ve zaman yönetimi, hesaplamayı üretimin merkezine yerleştirerek artı değer sömürüsünü kurumsallaştırmıştır. İşçi verimliliğini izlemek, maliyetleri hesaplamak ve üretim süreçlerini ölçmek gibi teknikler, emeğin metalaşmasını pekiştirerek sermaye birikimini hızlandıran toplumsal araçlar hâline gelmiştir.
Yapay zekâ, bu tarihsel eğilimin en güncel aşamasıdır. Sanayi makinelerinin fiziksel emeği ikame eden teknolojilerinin, günümüzde algoritmik denetim sistemleri aracılığıyla soyut bir dille yeniden üretilmesi bunun açık bir göstergesidir. Antik dünyadan bugüne uzanan hesaplama geleneği, sermayenin dijital aygıtlarında yeni bir biçim kazanmıştır.
Hesaplamanın tarihsel evriminden hareketle, yapay zekânın toplumsal tarihini daha geniş bir çerçevede ele almayı amaçladığımız yazı dizimizin ikinci bölümünde, Çin medeniyetinden İslam dünyasına uzanan hesaplama tarihine odaklanıyoruz.

YAPAY ZEKÂNIN POLİTİK İNŞASI
Hesaplamanın toplumsal tarihi: Sümer’den Roma’ya
Çin: Suanpan ve su saatleri
Çin medeniyetinde Suanpan (Çin abaküsü), hesaplamanın hızını artırmak ve karmaşık işlemleri kolaylaştırmak için geliştirilmiştir. İlk olarak MS 2. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülen Suanpan, ticaretten vergi hesaplamalarına kadar birçok alanda kullanılmıştır.[1]
Suanpan’ın tasarımı, toplama ve çıkarma işlemlerini hızlı bir şekilde yapmaya olanak tanıyordu. Belirli tekniklerle çarpma, bölme ve hatta kare veya küp kök alma işlemleri için de kullanılabiliyordu. Çinli tüccarlar, bu hesaplama aracı sayesinde ticaret ağlarını daha verimli yönetebilmiş ve uzak bölgelere yayılan ticari ilişkilerde hata payını azaltmıştır.

Pek çok medeniyette olduğu gibi, Çin’de de su saatleri farklı dönemlerde hesaplama ve zaman ölçümü amacıyla kullanılmıştır. Suyun sabit bir hızla akışını düzenleyen bu mekanizmalar, yalnızca zamanı belirlemek için değil, astronomik gözlemler ve takvim hesaplamalarında da önemli bir rol oynuyordu.
Bu alandaki en dikkat çekici tasarımlardan biri, Song Hanedanlığı döneminde Su Song (1020-1101) tarafından inşa edilen, yaklaşık on metre yüksekliğindeki su saati kulesiydi.[2] Merkezi bir su çarkıyla çalışan bu kule, zamanı gösterirken aynı zamanda gökyüzündeki hareketleri modelleyen bir astronomik mekanizmaya sahipti. Görselliğiyle de dikkat çeken yapı, pencere açıklıklarında beliren ve zamanı işaret eden küçük figürlerle donatılmıştı. Ayrıca, su çarkı bir astronomik küreyi hareket ettirerek gökyüzündeki olayları simüle ediyordu.[3]

Saat kulesinin mekanizması, suyun sabit bir hızla bir tanktan büyük bir çarka yönlendirilmesiyle çalışan detaylı bir düzeneğe dayanıyordu. Rezervuardan kontrollü bir şekilde akan su, çarkın dengeli bir hızda dönmesini sağlıyor ve böylece mekanizmanın tüm bileşenleri senkronize bir şekilde çalışıyordu. Bu hareket, yalnızca zamanı göstermekle kalmayıp, üst platformdaki gözlemsel astronomik küre ve alt seviyedeki gösterim küresinin işleyişi için de kritik bir rol oynuyordu. Gözlemsel küre, gök cisimlerinin konumlarını takip ederken, gösterim küresi bu hareketleri görselleştirerek halk için erişilebilir hâle getiriyordu. Yıldızların hareketlerini ve konumlarını doğru belirlemek, tarım takvimlerinin oluşturulması ve ritüellerin zamanlaması açısından hayati önem taşıyordu. Bu mekanizma, yıldızların meridyen geçişlerini izlemek ve öngörmek için de kullanılıyordu.
Saatin en dikkat çekici özelliklerinden biri, su çarkının hareketini düzenleyen kaçış mekanizmasıydı. Bu sistem, su dolu bir kepçenin çarkın hareketini durdurması ve kepçe boşaldığında çarkın bir sonraki adımına geçmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştı. Bu yenilikçi tasarım, çarkın sabit ve eşit aralıklarla hareket etmesini sağlayarak zaman ölçümünde yüksek doğruluk sunuyordu. Aynı zamanda, astronomik hesaplamaların hassasiyetini artırarak gök cisimlerinin konumlarının daha kesin bir şekilde takip edilmesine olanak tanıyordu.[4]
El Harezmi: Cebir, algoritma ve onluk sayı sistemi
9. yüzyılda, Abbasi Halifeliği döneminde bilim ve öğrenim faaliyetlerinin hız kazandığı bir ortamda, El Harezmi matematik ve hesaplama alanında çığır açıcı çalışmalar yaparak adını duyurmuştur. Horasan’daki Harezm’de (günümüzde Özbekistan ve Türkmenistan sınırları içinde) doğan Ebu Cafer Muhammed bin Musa el-Harezmi, Bağdat’taki Beytülhikme’de (Bilgelik Evi) araştırmalar yürütmüş; matematik, astronomi ve coğrafya alanlarında kaleme aldığı eserlerle dönemin bilim dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur.
El Harezmi’nin cebir, algoritma ve Arap-Hint sayı sistemi üzerine geliştirdiği yöntemler, matematiği yalnızca teorik bir alan olmaktan çıkarıp günlük hayatın pratik bir aracı hâline getirmiştir. El-Kitab’ul Muhtasar fi Hisab’il Cebri ve’l Mukabele (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap) adlı eseri, özellikle miras paylaşımı, vergi hesaplamaları ve ticaret gibi konularda uygulanabilir denklemler ve sistemli çözüm yöntemleri sunarak matematiği idari ve ekonomik süreçlere entegre etmiştir.
Bugün sıkça kullandığımız “algoritma” kavramının kökeni de El Harezmi’nin Latinceye çevrilen çalışmalarıyla Avrupa’ya ulaşmıştır. İngilizcede algorithm olarak bilinen bu terim, Harezmi’nin adının Latinceleştirilmiş biçimi olan “Algoritmi”den türemiştir. 12. yüzyılda onun Hint-Arap sayı sistemi ve hesaplama yöntemleri üzerine yazdığı eserler Avrupa’da yaygınlaşmış, bu süreçte “algoritmi” terimi adım adım çözüm odaklı hesaplama süreçlerini ifade eden modern anlamına kavuşmuştur. El Harezmi’nin standartlaştırdığı bu yöntemler, devlet yönetimi, ticaret ve mühendislik gibi alanlarda hız ve doğruluğu artırmıştır.

Aynı dönemde Arap-Hint sayı sistemi, ondalık yapısı ve sıfır kavramıyla Avrupa’daki matematiksel hesaplama ve ticaret pratiklerini dönüştürerek kapitalizmin gelişimine zemin hazırlamıştır. 12. yüzyılda Fibonacci’nin Liber Abaci adlı eseriyle daha da yaygınlaşan bu sistem, ticaretin ve ekonomik faaliyetlerin artan karmaşıklığını yönetmek için gerekli hesaplama araçlarını sağlamış, bilim, kültür ve ekonomi üzerinde derin etkiler bırakmıştır.
Bu süreçte, Roma rakamları yerine her basamağın sayıya katkısının konumuna göre belirlendiği onlu konumsal sisteme geçiş, büyüyen sermaye ve genişleyen ticaret ağları karşısında ekonomik bir gereklilik hâline gelmiştir. Özellikle Floransalı ve Venedikli tüccarlar, bu sistemi benimseyerek sermaye birikimini hızlandıran ve ticari etkinliği artıran daha hızlı, verimli muhasebe yöntemleri geliştirmiştir.

Quipular: İnka İmparatorluğu’nda iplerle hesaplama
Quipular, İnka medeniyetinde yazılı dil yerine kullanılan, düğümlü iplerden oluşan bir kayıt ve iletişim sistemiydi. Renkli ipler ve düğümlerle işleyen bu sistem, sayısal bilgileri kaydetmek ve iletmek için ondalık konumsal sistemi kullanıyordu. Düğümler, birimler, onlar ve yüzler gibi basamakları temsil edecek şekilde düzenlenirken, sıfırın varlığı da bu sistemde açıkça görülüyordu. Hammaddeler, mamuller ve diğer ekonomik veriler bu yöntemle kayıt altına alınıyordu.
Quipular, İnka İmparatorluğu’nun merkezi yönetiminde hayati bir öneme sahipti. “Quipucamayoc” adı verilen uzmanlar, işçilere dağıtılan hammaddeler, üretilen ürünler ve kraliyet depolarındaki stoklar gibi pek çok alanda veri toplamak için bu sistemi kullanıyordu. Ayrıca nüfus ve askeri güçle ilgili bilgiler de kayıt altına alınarak imparatorluğun kaynakları etkili bir şekilde yönetiliyordu.

“Quipucamayoc”lar, gruplar hâlinde çalışarak kayıtların doğruluğunu sağlıyor ve birbirlerini denetliyordu. Küçük köylerde bile en az dört uzmanın görevli olması, sistemin güvenilirliği ve organizasyonel yapının titizliğini gösteriyordu. Farklı renkler ve sarkan iplerle yapılan kategori ayrımları, kayıtların daha karmaşık verileri içermesine olanak tanıyordu.
Daha basit quipu sistemleri, Amerika’nın farklı bölgelerinde ve Pasifik Havzası’nda da görülür. Örneğin, Tahiti’nin güneyindeki Austral Adaları’nda hibiskus kabuğu iplerinden yapılan quipular, soy kayıtlarını tutmak için kullanılmıştır. Bu durum, quipuların yalnızca İnka uygarlığına özgü olmadığını, farklı coğrafyalarda da benzer amaçlarla kullanıldığını ortaya koyar.[5]
İslam dünyasında otomasyon
İslam dünyasının, Abbasi Halifeliği döneminde kaydettiği ilerlemeler sadece matematikle sınırlı kalmayıp mekanik düzenekler ve otomasyon teknolojileri gibi alanlara da yayılmıştır. 9. ila 13. yüzyıllar arasında, Bağdat, Endülüs ve Anadolu’da bilim insanları ve zanaatkârlar, otomatik sistemler, su makineleri ve mekanik cihazlar üzerine çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bu dönemde Benî Musa Kardeşler, El Muradi ve El Cezeri, geliştirdikleri mekanik düzenekler ve otomasyon sistemleri ile tanınmış, farklı alanlarda kullanılan makineler tasarlamışlardır.
Benî Musa Kardeşler ve “Kitâb-ül-Hiyel”
Benî Musa Kardeşler olarak bilinen, Abbasi sarayında astronomi ve mühendislik alanlarında tanınan Musa bin Şakir’in oğulları Muhammed, Ahmed ve Hasan, mekanik sistemler ve otomasyon üzerine çalışmış ve Kitâb-ül-Hiyel adlı eserleriyle tanınmıştır. Su saatleri, otomatik lambalar, müzikli mekanizmalar ve çeşitli otomasyon sistemlerini içeren yaklaşık yüz mekanik cihazın çizim ve açıklamalarını barındıran bu eser, saraylarda gösteri ve eğlence amaçlı kullanılan makinelerin yanı sıra, zaman ölçümü ve sulama sistemleri gibi pratik işlevlere sahip mekanizmaları da içerir.
Benî Musa Kardeşler’in otomasyon sistemlerinde hesaplama ve mühendislik prensipleri iç içe geçmişti. Kitaplarında tanımlanan cihazların çoğu, pnömatik ve hidrolik prensiplere dayanarak çalışıyordu. Örneğin, kendiliğinden yanan bir lamba, yağ seviyesindeki değişimle çalışan otomatik bir akış kontrol mekanizmasına dayanıyordu. Bu sistem, sıvı seviyesindeki değişimleri algılayarak yeni yağ akışı sağlıyor ve fitil mekanizmasını hareket ettirerek lambanın yanmasını sürdürüyordu.

Üç kardeşin çalışmaları, Helenistik dönemde mekanik üzerine yazılmış eserlerden, özellikle Heron ve Filo’nun çalışmalarından ilham almıştır. Bazı cihazlar, bu metinlerde tarif edilen modellerin birebir kopyasıdır. Ancak Benî Musa’nın otomatik kontrol sistemlerine olan ilgisi, onları Helenistik dönemdeki mekanik bilginlerinden ayıran belirgin bir özelliktir. Geliştirdikleri bazı mekanizmalarda, sıvı ve hava basıncı kullanılarak makinenin kendi kendini düzenlemesi sağlanmış, böylece insan müdahalesi olmadan çalışan sistemler oluşturulmuştur.[6]
El Muradi ve “Sırların Kitabı”
1970’lerde, 11. yüzyılda Endülüs’te yazılmış önemli bir teknik el yazması olan Düşüncelerin Sonuçlarındaki Sırların Kitabı keşfedildi. Emevi Halifeliği’nin başkenti Cordoba’da El Muradi tarafından kaleme alınan bu eser, su saatlerinden savaş makinelerine kadar 30 farklı mekanik düzenek üzerine detaylı çizimler ve açıklamalar içerir. Yazar, eserini bir Yunan yazara, Seth’e atfeder, ancak el yazması günümüze oldukça kötü durumda ulaşmıştır.[7]
Özellikle “Kör Adam ve Köpek” adlı düzenek, hesaplanmış bir zaman döngüsü içinde hareket eden otomatik bir sahne tasarımıdır. Bir su çarkı tarafından çalıştırılan bu sistem, belirli aralıklarla köpeğin kör adamı yönlendirmesini sağlayarak tekrar edilebilir mekanik bir süreç sunar. Bu tür makineler, otomasyonun sürekliliğini sağlamak için suyun basınç ve akış hızının hassas hesaplamalarına dayanıyordu.

El Muradi’nin kitabı, mancınıklar, zırh delici mekanizmalar ve kale savunma sistemleri gibi savaş makinelerine de yer verir. Bu sistemler, yalnızca fiziksel güce değil, önceden hesaplanmış hareket prensiplerine dayalı olarak tasarlanmıştır. Suyun ya da ağırlıkların kontrollü kullanımıyla çalışan bazı düzenekler, otomatikleştirilmiş savunma sistemlerinin erken örnekleri olarak görülebilir. Günümüzde yapılan modern rekonstrüksiyonlar, kitapta tarif edilen bazı makinelerin gerçekten çalışabileceğini ve su gücüne dayalı otomasyonun erken örneklerinden biri olduğunu göstermektedir.
El Cezeri ve “Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap”
12. yüzyılın sonlarında Artuklu sarayında çalışan El Cezeri, 1206 yılında Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap’ı tamamladı. Bu eser, su saatleri, su pompaları, otomatik mekanizmalar ve robotlar gibi yaklaşık 50 mekanik düzenek hakkında ayrıntılı tasarım ve işleyiş bilgileri içerir.
Özellikle su saatleri, zamanı ölçmenin ötesinde belirli aralıklarla hareket eden ve ses çıkaran figürlerle donatılmış, gösterişli düzeneklerdi. Sulama sistemleri için geliştirdiği çift pistonlu su pompaları, tarımsal üretimi destekleyerek yerel ekonomiye katkı sağlamıştır. Donald Hill, Cezeri’nin pompa tasarımlarını hidrolik teknolojinin gelişiminde önemli bir aşama olarak değerlendirir.[8]

El Cezeri’nin makineleri yalnızca işlevsel amaçlarla değil, aynı zamanda saray eğlenceleri ve ziyafet düzenleri için de tasarlanmıştır. Otomatik içecek dağıtıcıları, müzikli sistemler ve konuklara içecek sunan otomatonlar, saray yaşamının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Bu sistemlerin temelinde dişli mekanizmaları, valfler ve su gücünü yönlendiren kontrol sistemleri bulunur. Böylece makineler, belirli bir hareket düzenine göre çalışarak hem pratik hem de estetik işlevleri yerine getirir.
El Cezeri’nin tasarımları, mekanik sistemlerin yalnızca teknik ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp, görsellik ve toplumsal etkileşim doğrultusunda da nasıl geliştirildiğini gösterir. Ancak, onun veya seleflerinin çalışmalarının doğrudan Avrupa’ya aktarıldığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Mayr, su seviyesi düzenlemesi için kullanılan şamandıra valfi mekanizmasının El Cezeri’den sonra unutulduğunu ve ancak 18. yüzyılda İngiltere’de geri besleme kontrolü için yeniden icat edildiğini belirtir.[9]
1300’lerin sonlarından itibaren Avrupa’da benzer hesaplama yöntemleri, yalnızca su ve zaman ölçümünde değil, ticaretin düzenlenmesinde de kullanılmaya başlandı. Büyüyen şehirler, genişleyen ticaret ağları ve giderek karmaşıklaşan mali işlemler, yalnızca fiziksel üretimi değil, sermayenin yönetim biçimlerini de dönüştürüyordu. Zamanı ölçmek için geliştirilen mekanik sistemler gibi, borçların, yatırımların ve sermaye akışının kontrolü için de yeni hesaplama yöntemleri ortaya çıktı.
Dipnotlar:
[1] Abaküs benzeri basit hesaplama araçları farklı medeniyetlerde kullanılmıştır ancak hangi medeniyette daha önce kullanıldığı ile ilgili farklı tartışmalar söz konusudur. Muhtemelen farklı medeniyetler birbirlerinden etkilenerek benzer hesaplama araçları geliştirdiler. Bu zorluk bu araçların tarihlendirilmesi konusunda da farklılıklara sebep oluyor. Bkz. The Abacus: A Brief History https://www.ee.torontomu.ca/~elf/abacus/history.html
[2] Su Song, saat kulesinin tasarım ve işleyişine dair ayrıntılı çizimler ve açıklamalar bırakmıştır; bu sayede kulenin nasıl inşa edildiği ve çalıştığı hakkında detaylı bilgi edinilebilmektedir: Bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Su_Song
[3] Astronomik küre veya halkalı küre, gök cisimlerinin hareketlerini modellemek ve astronomik olayları anlamak için kullanılan tarihî bir astronomik alettir. Genellikle bir dizi metal halkadan oluşur ve bu halkalar, gök kubbenin temel unsurlarını temsil edecek şekilde düzenlenmiştir. Halkaların düzeni, genellikle Dünya’yı merkez alarak gökyüzündeki hareketlerin simülasyonunu sağlar.
[4] Teun Koetsier, The Ascent of GIM, the Global Intelligent Machine - A History of Production and Information Machines, Springer, 2019, s.118-119.
[5] A.g.e., s.42-43.
[6] A.g.e., s.123-125
[7] A.g.e., s.127-128
[8] A.g.e., s.125-126
[9] Ibn al-Razzaz aI-Jazari, The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices, haz. ve çev. Donald R. Hill, D. Reidel Publishing, 1974, s.279.
(DS/VC)