Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri

Yunanistan, 2008 küresel finansal krizinden önce de kronik bütçe açıkları ve yüksek kamu borcu sorunlarıyla karşı karşıyaydı.
2001 yılında Euro Bölgesi’ne katılımıyla Avrupa Birliği (AB) normlarına uyum sağlaması beklenen ülke, kamu harcamalarını azaltma konusunda “yeterli” düzenlemeleri hayata geçirememiş; 2008 küresel krizi sonrasında ise özellikle turizm ve denizcilik sektörlerinde ciddi daralmalar yaşamıştı. Bu durum, ülkenin zaten kırılgan olan mali yapısını büyük ölçüde sarstı.

Kayalara Çarpan Dalgalar
Sert kemer sıkma koşulları
Krize yanıt olarak, AB, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası’ndan oluşan Troyka, 2010’dan itibaren Yunanistan’a “kurtarma” paketleri sundu. Ancak bu paketlerle birlikte maaş kesintileri, vergi artışları ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini içeren sert kemer sıkma koşulları dayatıldı. Geniş halk kesimlerinin yaşam standartlarını doğrudan etkileyen bu uygulamalar, büyük bir toplumsal öfkeye dönüştü.
Bu süreçten önce, 6 Aralık 2008’de 15 yaşındaki Aleksandros Grigoropulos’un polis tarafından öldürülmesi, gençler öncülüğünde patlayan sokak isyanlarını tetiklemişti. Devlet şiddetine karşı gelişen bu tepki, 2010 sonrası protesto dalgasının toplumsal belleğinde kalıcı bir iz bırakarak genç kuşakların siyasallaşmasında önemli bir eşik oluşturdu.
2011’de kitleselleşen ve Sintagma Meydanı’yla özdeşleşen Aganaktismenoi (Öfkeli Vatandaşlar) hareketi, neoliberal düzene karşı doğrudan demokrasi talebini sokaklara taşıdı. İspanya’daki Indignados’tan (Öfkeliler) esinlenen hareket; meydan işgalleri, açık forumlar ve kitlesel sokak eylemleri yoluyla neoliberal politikalara karşı kamusal bir karşı koyuş başlattı. Göstericiler sadece ekonomik taleplerle sınırlı kalmadı; temsil krizini, yolsuzlukları ve toplumsal adaletsizlikleri de hedef aldı.
Dijital direniş ve yurttaş gazeteciliği
Aganaktismenoi hareketi, neoliberal yıkıma karşı gelişen en geniş çaplı toplumsal tepkilerden biri olmanın ötesinde, dijital alanda kurulan direniş pratikleriyle de dikkat çekti. 2011 yılında sosyal medya hem protesto çağrılarının örgütlenmesinde hem de meydanlardan anlık bilgi aktarımında önemli bir rol üstlendi. #GreekProtests, #Syntagma gibi etiketler aracılığıyla direnişin görünürlüğü ulusal sınırları aştı; dayanışma ruhu sanal ortama taşındı.
Devlet ve sermaye kontrolündeki ana akım medya, protestoları ya görmezden geldi ya da itibarsızlaştırmaya çalıştı. Bu koşullarda eylemciler, bilgi üretimini ve dolaşımını kendileri üstlenerek “yurttaş gazeteciliği” adı verilen pratikleri öne çıkardı. Indymedia Athens, bağımsız bloglar, YouTube yayınları ve video kolektifleri, hareketin medya ayağını oluşturan temel araçlar hâline geldi. Bu mecralar, egemen anlatıya karşı doğrudan karşı-hikâyelerin üretildiği alanlara dönüştü.
Hareketin dijital varlığı yalnızca haberleşmeyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda estetik-politik bir müdahale alanı olarak da gelişti. Grafik tasarımcılar, kemer sıkma politikalarına karşı dijital posterler, infografikler ve videolar üreterek direnişin görsel dilini şekillendirdiler. Bu içerikler hem içeride hem de uluslararası dayanışma ağlarında hızla yayılırken, hareketin sembolik gücünü pekiştirdi. İspanya’daki Indignados ve ABD’deki Occupy gibi benzer mücadelelerle kurulan ilişkiler, küresel bir direniş dilinin gelişmesini sağladı.
Aynı süreçte, Wikileaks’in Yunanistan’daki yolsuzluklara dair yayımladığı belgeler ve hükümetin sosyal medya erişimini sınırlamaya dönük girişimleri, devletin bilgi üzerindeki tahakkümünü görünür kıldı. Ana akım medyaya duyulan güvensizlik daha da derinleşirken, fiziksel eylemlerle örtüşen dijital eylemcilik yalnızca bir iletişim biçimi değil, aynı zamanda alternatif bir hakikat rejimi inşa etme çabasına dönüştü.
Her ne kadar meydanlar farklı sınıflardan, ideolojilerden ve yaş gruplarından insanları bir araya getirse de, bu çoğulluk zamanla içsel gerilimler doğurdu. Ortak bir siyasal programın yokluğu, kalıcı örgütlenme biçimlerinin geliştirilememesi ve artan polis şiddeti hareketin ivmesini kırdı. Yine de bu dönemde Aganaktismenoi hareketi, hem dijital hem fiziksel alanda kurduğu karşı-hafıza ve medya pratikleriyle, neoliberalizmin hegemonik anlatılarına karşı kolektif bir karşı koyuşun zemini hâline geldi.
Syriza’nın yükselişi ve düşüşü
Sokakta biriken toplumsal öfke, kısa sürede siyasal alanda da karşılık buldu. Geleneksel merkez partileri PASOK ve Yeni Demokrasi, krizin yükünü emekçilere yıkan politikaları nedeniyle meşruiyet krizine sürüklenirken, kemer sıkma karşıtı söylemi sahiplenen radikal sol koalisyon Syriza yükselişe geçti. 2015 seçimlerinde Syriza’nın iktidara gelişi, yıllar süren mücadelelerin ve meydanlardaki direnişin sandıkta bir karşılık bulabileceğini gösterdi. Ancak bu gelişme, aynı zamanda parlamenter siyasetin sistem içi sınırlarını da sert biçimde görünür kıldı.
Syriza hükümeti, AB ve IMF’nin dayattığı kemer sıkma önlemlerine karşı referandum düzenleyerek halkı doğrudan sürece dahil etti. Temmuz 2015’te halk, ezici bir çoğunlukla bu dayatmaları reddetti. Ancak bu güçlü “hayır” iradesine rağmen Syriza, Troyka’nın baskıları karşısında geri adım attı ve referandum sonucunu yok sayarak yeni bir memorandum imzaladı. Böylece sokakta inşa edilen mücadele, iktidar mekanizmalarının sınırlarında etkisizleştirildi. Syriza, kitlelerin radikal değişim talebini taşıyamamış; parlamenter zeminde sistem içi bir uyum aktörüne dönüşmüştü.
Bu kırılma, sadece bir hükümetin dönüşümü değil, aynı zamanda radikal solun devletle kurduğu ilişkinin sınırlarının da açığa çıkışıydı. Syriza örneği, iktidarın sadece “ele geçirilmesiyle” değil, aynı zamanda dönüştürülmesiyle ilgili soruların hayati önemini yeniden gündeme getirdi. Hareketin enerjisinin parlamenter siyasete hapsedilmesi, sınıfsal karakteri belirsizleşen bir “umut siyaseti”nin nasıl çabucak sistemin sınırlarına çekilebileceğini gösterdi.
Sağ popülist restorasyon
2018’de imzalanan Prespa Anlaşması, Yunanistan ile Kuzey Makedonya arasındaki uzun süreli isim krizini sonlandırsa da iç politikada büyük gerilim yarattı.
Kuzey Makedonya adını resmen kabul eden Syriza hükümeti, milliyetçi çevrelerin yoğun tepkisiyle karşılaştı. Yeni Demokrasi, bunu “ulusal taviz” olarak değerlendirip muhafazakâr ve milliyetçi seçmen tabanını konsolide etti. Sokak protestolarına yol açan bu gelişme, Syriza’nın özellikle Kuzey Yunanistan’daki desteğini azalttı ve Yeni Demokrasi’ye seçimlerde avantaj sağladı. Ekonomik krizle şekillenen toplumsal öfke, ulusal kimlik politikalarıyla harmanlanarak sağ popülist restorasyonu kolaylaştırdı.
Yeni Demokrasi’nin 2019’da iktidara gelmesi ve sokak hareketlerinin etkisinin azalması, neoliberalizmin kriz koşullarında dahi merkez sağ restorasyonu mümkün kıldığını ortaya koydu. 2023’teki Tempi tren faciasının yıldönümünde gerçekleşen kitlesel protestolara rağmen, Kiriakos Miçotakis yönetimi 2025 itibarıyla hâlâ ayakta ve bu durum, toplumsal öfkenin dönüştürücü bir güç haline gelebilmesi için meydanlarla birlikte güçlü örgütlenmelere, sınıfsal netliğe ve sistem karşıtı siyasi programlara duyulan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne seriyor.
Kayalara Çarpan Dalgalar
- Unutulmuş olanın geri dönüşü: Bellek, geleceksizlik ve direniş - Beril Sercem Şengül (5 Nisan 2025)
- Hindistan: Bir genel grevin gücü neye yeter? - Kavel Alpaslan (5 Nisan 2025)
- Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası - Diyar Saraçoğlu (5 Nisan 2025)
- Sokağın öğrettikleri: Şili’deki gösteriler - Kavel Alpaslan (7 Nisan 2025)
- Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri – Diyar Saraçoğlu (7 Nisan 2025)
- Sarı Yelekliler Hareketi: Bir Fransız öfkesi - Gülgün Günal (8 Nisan 2025)
- Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti - Diyar Saraçoğlu (8 Nisan 2025)
- Lübnan’ın sokağı: Sadece öfkeli mi olacağız? - Kavel Alpaslan (9 Nisan 2025)
- Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim - Diyar Saraçoğlu (9 Nisan 2025)
(DS/VC)
Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim

Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti

Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası

Yapay zekâ balonu hepimizi tehdit ediyor

Alex Hanna: Yapay zekâya değil, şirket çıkarlarına hizmet etmeyen teknolojiye ihtiyacımız var
