Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti

ABD, 2008 küresel finansal krizinin merkez üssü sayılan Wall Street’in de etkisiyle derin bir ekonomik sarsıntı yaşadı. Kriz öncesinde, bankaların ve büyük finans kurumlarının riskli konut kredisi (subprime mortgage) paketlerini finansal ürünlere dönüştürerek tüm dünyaya satmaları, küresel ekonominin yapı taşlarını tehlikeye atmıştı. Emlak balonu patladığında milyonlarca insan evlerini kaybetti; kredi piyasaları dondu ve işsizlik hızla tırmandı.
ABD hükümetinin bankaları ve büyük şirketleri kurtarmak için milyarlarca dolarlık paketler açıklaması, ekonomi yönetimine olan güvenin sarsılmasına ve giderek artan toplumsal huzursuzluğa yol açtı. Toplumun geniş kesimleri, özellikle gençler ve borç yükü altında yaşamak zorunda kalanlar, “%1” olarak adlandırılan zengin azınlığın ayrıcalıklarını sürdürürken, “%99’un” derin bir eşitsizliğe sürüklendiğini vurgulamaya başladı.

Kayalara Çarpan Dalgalar
Ekonomik adaletsizliğe karşı meydan okuma
Bu öfke, 17 Eylül 2011’de New York’taki Zuccotti Park’ta (Wall Street’e çok yakın bir bölgede) başlayan “Wall Street’i İşgal Et” (Occupy Wall Street - OWS) hareketinin fitilini ateşledi. Protestocular, “We are the 99%” (Biz %99’uz) sloganıyla finans kapitalin kâr hırsına ve ekonomik adaletsizliğe karşı güçlü bir meydan okuma gerçekleştirdiler.
Occupy Wall Street fikri ilk kez Kanada merkezli Adbusters dergisinin kurucusu Kalle Lasn ve editörü Micah White tarafından gündeme getirildi. Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarından esinlenen Lasn, protesto tarihi olarak 17 Eylül’ü (annesinin doğum günü) seçti ve OccupyWallStreet.org sitesini Haziran 2011’de kaydettirdi. Derginin 13 Temmuz 2011 tarihli e-posta bülteninde Wall Street’i işgal etme çağrısı duyuruldu; bu çağrı Twitter ve Reddit gibi sosyal medya platformlarında hızla yayılıp büyük yankı uyandırdı.
Ağustos ayına gelindiğinde, New York’ta çoğu kendini anarşist olarak tanımlayan deneyimli bir grup eylemci New York Şehir Genel Meclisi (NYCGA) adıyla bir oluşum kurarak protestoyu planlamaya başladı. 17 Eylül 2011 sabahında eylemciler, polis müdahalesini boşa çıkarmak için yaratıcı bir taktik izledi. Protestonun tam mekânı son ana dek duyurulmadı; ilk hedefleri Wall Street’in ikonik Charging Bull (Boğa) heykeliydi ancak polis burayı barikatla çevirince eylemciler hızla yakınlardaki Zuccotti Parkı’na yöneldi.
Gün içinde yaklaşık bin kişi ellerinde dövizlerle Wall Street civarına akın etti. O gece üç yüze yakın kararlı protestocu parkta çadır kurmadan, battaniyelere sarılarak sabahladı. Bu küçük çekirdek, çok geçmeden çığ gibi büyüyecek hareketin kıvılcımını yakmıştı. İlk haftalardaki ivme, uluslararası dayanışma eylemleriyle daha da güçlendi. Ekim ayının ortasında, Wall Street’te başlayan işgal dünya çapında yankı buldu. 15 Ekim 2011’de 80’den fazla ülkede 900’ü aşkın şehirde eşzamanlı protestolar düzenlendi.
Hareketin medya stratejisi
Occupy Wall Street, medya stratejisini büyük ölçüde dijital platformlar ve alternatif gazetecilik ağları üzerinden yürüttü. Twitter, Facebook ve Tumblr gibi sosyal medya araçları; forumların, eylemlerin ve polis müdahalelerinin canlı bir şekilde aktarılmasına olanak tanıdı. “#OccupyWallStreet” etiketi Twitter’da trend olurken, insanların kendi hikâyelerini anlattığı “We are the 99%” Tumblr blogu büyük ilgi gördü.
Ana akım medyanın ilk aşamada hareketi görmezden gelmesi veya itibarsızlaştırma çabalarına karşı, protestocular kamera ve akıllı telefonlarla kendi hikâyelerini kaydettiler ve internet üzerinden tüm dünyayla paylaştılar.
Bunun yanı sıra bağımsız medya kuruluşları ve “yurttaş gazeteciler” de hareketin sesi oldu; The Occupied Wall Street Journal gibi gazeteler, Global Revolution livestream ve çeşitli bloglar, Zuccotti Park’taki eylemlerin merkezinden düzenli yayınlar yaptı.
Yatay yönetim modeli
Hareketin ortaya çıkış nedeni, esas olarak Wall Street’in ekonomideki ve siyasetteki belirleyici rolüne karşı çıkmaktı. Protestocular, finans sektörünün denetimsiz kâr arayışı ve büyük bankaların kurtarılması (bailout) gibi politikaların, milyonlarca insanın yoksullaşmasına neden olduğunu ileri sürdüler. Ayrıca, ABD siyasetinde kurumsal lobicilik ve seçim kampanyası bağışları aracılığıyla büyük şirketlerin ve bankaların nüfuzunun aşırı artmış olması, halkın çıkarlarının geri planda kaldığı algısını güçlendirdi.
Hareket, doğrudan demokrasi ve yatay örgütlenme biçimlerine dayanan bir “işgal” taktiğiyle bu eşitsizliğe, şirketlerin siyaset üzerindeki etkisine ve işsizlik gibi sosyal sorunlara dikkat çekti. Zuccotti Park’taki “Genel Meclis” toplantıları, herkese söz hakkı tanıyan ve oylamalar yoluyla karar almayı amaçlayan yatay bir yönetim modeline örnek teşkil etti.
OWS’nin dolaylı siyasal etkisi
OWS, ABD siyasetini doğrudan dönüştürebilecek kurumsal bir yapı geliştirememesine rağmen, siyasal ve toplumsal tartışmaların eksenini değiştirmede etkili oldu. Ülke çapında gündeme gelen “%99 ve %1” söylemi, gelir dağılımı eşitsizliğini, yüksek öğrenci borçlarını ve kurumsal gücün siyaseti şekillendirmesini ana akım politik söylemin merkezine taşıdı.
Hareket, Demokrat Parti içindeki ilerici kanadın yükselişinde ve “Sol Popülizm” olarak adlandırılan siyasetin görünürlük kazanmasında önemli bir rol oynadı. Bernie Sanders, Alexandria Ocasio-Cortez gibi siyasetçilerin “milyarder sınıfına” ve Wall Street’in hâkimiyetine karşı sert eleştirileri, OWS’nin yankısını parlamenter sahneye taşıdı. Adaylık kampanyaları sırasında Sanders’ın sıklıkla OWS’den ilham aldığını ifade etmesi, hareketin dolaylı siyasal etkisinin bir göstergesi oldu.
Öte yandan, OWS’nin işgal pratikleri ve yatay örgütlenme modeli, zaman içinde koordinasyon ve strateji eksikliği sorunlarını ortaya çıkardı. Farklı grupların farklı talepleri, ortak bir program geliştirilmesini zorlaştırdı.
Zuccotti Park ve diğer işgal alanlarının polis tarafından tahliyesi, hareketin kamusal görünürlüğünü azalttı. Bu durum, OWS’nin kalıcı bir örgüt ya da siyasi partiye evrilmesini engellerken, hareketin temel tezlerini başka toplumsal hareketlere veya siyasal aktörlere taşımaya açık bir alan bıraktı.
Hareketin mirası
Uzun vadede, OWS’nin en büyük mirası, katılımcı demokrasi araçları (genel meclisler, konsensüs arayışı, dijital platformlar) ve sosyal medya odaklı yeni nesil siyasi iletişim biçimleri oldu. Hareket, ABD’deki gelir dağılımı eşitsizliğini gündeme taşıyıp tartışmayı derinleştirdi ve daha sonra ortaya çıkan Black Lives Matter, Standing Rock’taki Sioux Direnişi ya da okul grevleri gibi birçok farklı protesto biçimine ilham verdi. Ayrıca, 2010’larda dünya çapında görülen meydan hareketlerinin (İspanya’daki Indignados, Arap coğrafyasındaki ayaklanmaların belirli aşamaları, Hong Kong’daki Occupy Central) ABD bağlamındaki yansımasını oluşturdu.
Sonuç olarak OWS, hem kriz döneminin toplumsal öfkesini sokaklara taşıması hem de medya ve dijital teknolojiyi kullanarak kendi anlatısını inşa etmesiyle, 21. yüzyılın önde gelen protesto hareketlerinden biri hâline geldi. Kurumsallaşma eksikliği, OWS’nin bir zayıflığı değil, doğrudan demokrasiye dayalı yatay siyaset anlayışının kaçınılmaz bir sonucu olarak da okunabilir; bu durum, hareketin varoluşsal tercihi ile uzun vadeli sürdürülebilirlik arasında yapısal bir gerilim doğurdu. Ancak her şeye rağmen, kurumsal bir siyasi güce dönüşmemiş olsa da, “%99’a” vurgu yapan söylemiyle ekonomi ve siyasette adalet taleplerini ana akım siyasete taşıdı.
Kayalara Çarpan Dalgalar
-
Unutulmuş olanın geri dönüşü: Bellek, geleceksizlik ve direniş - Beril Sercem Şengül (5 Nisan 2025)
-
Hindistan: Bir genel grevin gücü neye yeter? - Kavel Alpaslan (5 Nisan 2025)
-
Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası - Diyar Saraçoğlu (5 Nisan 2025)
-
Sokağın öğrettikleri: Şili’deki gösteriler - Kavel Alpaslan (7 Nisan 2025)
-
Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri – Diyar Saraçoğlu (7 Nisan 2025)
-
Sarı Yelekliler Hareketi: Bir Fransız öfkesi - Gülgün Günal (8 Nisan 2025)
-
Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti - Diyar Saraçoğlu (8 Nisan 2025)
-
Lübnan’ın sokağı: Sadece öfkeli mi olacağız? - Kavel Alpaslan (9 Nisan 2025)
-
Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim - Diyar Saraçoğlu (9 Nisan 2025)
(DS/VC)
Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim

Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri

Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası

Yapay zekâ balonu hepimizi tehdit ediyor

Alex Hanna: Yapay zekâya değil, şirket çıkarlarına hizmet etmeyen teknolojiye ihtiyacımız var
