Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi geçtiğimiz hafta Suriye’den ithal edilen patateslerde insan sağlığına zararlı kimyasal maddelerin kalıntılarının bulunabileceğini belirten bir açıklama yapmıştı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bir süre önce piyasada aşırı yükselen patates fiyatlarını düşürmek için ithalat kararı almıştı.
Bakanlık Gıda Mühendisleri Odası’nın ithal patateslerde ağır metal, pestisit gibi insan sağlığı için problem oluşturacak kimyasal maddelerin kalıntı analizlerinin yapılıp yapılmadığı sorusuna ise net bir yanıt vermedi.
Patates ile ilgili tartışmalar vesilesiyle ithal edilen gıda ürünlerinde yapılması gereken kontrol çalışmalarının durumuna yakından bakalım.
İthal gıda ürünleriyle ilgili olarak zaman zaman kamuoyuna yansıyan çeşitli skandallar var. Örneğin hafızalarda en çok yer eden skandallardan biri 2014 yılında piyasada satılan bazı bebek mamalarında GDO çıkmasıydı. O tarihlerde şimdi olduğu gibi bütünüyle kontrol altına alınamamış medyada geniş yer alan skandal “bebeklerin yediği yiyeceklerde durum buysa o zaman genelde durum nasıldır” sorusunu sormamıza neden olmuştu.
Son yaşanan patates tartışması ile bir kez daha gündeme gelen ithal gıda ürünlerinin kontrolüne yönelik işlemler nasıl yapılıyor; yapılan analiz çalışmaları yeterli mi sorularına kısaca yanıtlar vermeye çalışacağım.
Gıda ürünlerinde ithalat kontrolleri nasıl yapılıyor?
Ülkemizde geçerli gıda mevzuatı ithal edilen her gıda ürününün sağlığa zararlı bir nitelik taşıyıp taşımadığını belirlemek için kontrol edilmesini gerekli kılıyor.
Yapılan kontrol çalışmaları özetle, gümrükte bekletilen gıda ürünlerinden kontrol için örnek almak, alınan gıda örneklerini analiz etmek ve analiz sonuçları uygun çıkan gıda maddelerinin ülkeye girişine izin vermek şeklinde gerçekleşiyor.
Kolayca görülebileceği gibi yapılan kontrol çalışmalarının düğüm noktasını analiz çalışmaları oluşturuyor.
İthal edilen bir gıda ürünü gümrük kapısına geldiğinde analiz için örnek alınması ve yapılan analiz sonucu uygunsuz çıkan bir gıdanın yurda girişine izin verilmemesi gerekiyor.
İthal edilecek gıda maddelerinden kimlerin analiz için örnek alabileceği, o gıdalarda hangi analizlerin yapılacağı, bu analizleri hangi kurumların yapacağı mevzuatta belirlenmiştir.
Örnek alma yetkisi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda.
Bakanlığın her ilde bulunan Gıda ve Yem Şube Müdürlükleri bu işi yapmaktan sorumlu kamu kurumlarıdır. Bu müdürlükte çalışan yetkili personel dışında bir başka kişinin örnek alma yetkisi yok.
Gıda analizleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın laboratuvarları ile 2006 yılından bu yana analiz yapma yetkisi verilmiş özel sektöre ait laboratuvarlar aracılığı ile yapılıyor. Bir başka deyişle, analiz için alınan gıda örnekleri kamu laboratuvarlarına da özel sektöre ait laboratuvarlara da gönderilebiliyor.
Gerek kamu ve gerekse özel sektöre ait laboratuvarlar mevzuatça belirtilen analizleri yapmak zorunda. Ancak mevzuatta belirtilen analizlerin tamamı yapılmıyor. Hangi analizlerin yapılacağı ise örnek alım işini yapan kamu kurumunca belirleniyor.
Gıda maddesinin ne olduğuna bağlı olarak yapılması gereken analiz çalışmaları da farklılık gösteriyor. Et ürünlerinde yapılan analizlerle, hububat ürünlerinde yapılan analiz çalışmaları birbirinden farklı. Ama en nihayetinde bir analiz çalışması ile bir gıda ürününün besin içeriği açısından uygun bileşimde olup olmadığı ve insan sağlığına zararlı bir yönünün de bulunup bulunmadığı belirlenmeye çalışılıyor.
Analizler ne için yapılır?
Analiz çalışmalarında yanıt aranan sorulardan biri ithal edilen gıda maddesinin uygun bileşimde olup olmadığıdır.
Örneğin bir sıvı kahve ithalatı yapılıyorsa; kahvenin içerdiği kafein miktarının yasal mevzuata uygun olup olmadığına bakılması gerekir. Kafein kahvenin içinde doğal olarak bulunan maddelerden biri olsa da fazlası zarardır. Dolayısıyla belli bir eşik değeri aşıp aşmadığını anlamak önemlidir.
İthal edilen bir bebek gıdası olsaydı, bu durumda etiketinde belirtilen vitamin ve mineral miktarlarının doğru olup olmadığını belirlemek gereklilik olurdu. Bebeklerin doğru içeriğe sahip gıdalarla beslenmesinin ne kadar önemli olduğunu açıklamaya gerek yok sanırım.
Yanıt aranan bir başka soru ise ithal edilecek gıdalarda sağlığa zarar verici bir unsurun bulunup bulunmadığıdır.
Bu konuda yapılan çalışmalar gıdalarda mikrobiyolojik, fiziksel ya da kimyasal tehlike unsurlarının olup olmadığını ve varsa bir sorun yaratıp yaratmayacağını anlamaya yöneliktir. Bu amaçla yapılan çalışmalar hastalık oluşturabilecek mikroorganizmaların araştırılmasından pestisitler, ağır metaller, aflatoksinler gibi zehirli kimyasal madde kalıntılarının bulunup bulunmadığını araştırılmasına uzanan bir aralıkta büyük bir çeşitlilik gösterir.
Laboratuvarlar tarafından yapılan analizler sonucunda hazırlanan rapor Gıda ve Yem Şube Müdürlüğüne gönderilir. Müdürlük eğer gelen rapor olumluysa, yani insan ya da çevre sağlığı açısından sorun oluşturan bir durum yoksa gümrükte bekletilen gıda ürününe ülkeye giriş izni verir ve ithal edilen ürünler piyasaya sürülür.
İthal gıda ürünlerinin kontrolüne yönelik sistemin işleyişi özetle böyle.
Şimdi bu sistemin iyi işleyip işlemediğine, hangi noktalarda sorunlar olduğuna sorunların oluşumunda payı olan failleri de anarak bakalım. Sorunların failleriyle birlikte tespiti aynı zamanda nelerin düzeltilmesi gerektiğine de işaret edecek.
Kamu kurumları
İlk sorun gıda örneklerinin konudan sorumlu kamu kurumunca alınması işinin mevzuata uygun biçimde yapılmamasıdır.
Gıda örneklerini almak işinden sorumlu kurum Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır. Ancak gıda ithalatı yapan firmaların çalışanları tarafından doğrudan bakanlık kurumlarına örnek getirilmesi sıklıkla rastlanabilen bir durumdur. Burada akla gelebilecek soru firma yetkililerinin getirmiş oldukları gıda örneğinin ithal edilen ürüne ait olup olmadığıdır.
Örneğin gümrükte bekleyen gemideki buğday aflatoksinli iken piyasadan aflatoksin içermeyen bir buğday örneği temin etmek ve analiz örneği diye bakanlık yetkililerine vermek çok mümkündür. Böyle bir durumda yapılacak analiz sonucunda ürün mevzuata uygun ya da temiz çıkacak ve sonuçta aflatoksinli bir ürün piyasaya kolayca sürülebilecektir.
Analizlerin kapsamı
Bir diğer sorun üründe yapılacak analizlerin kapsamını belirlemektir. Kapsam belirleme işi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yetkisindedir.
Analiz kapsamı dar tutulduğunda ürünün gümrükten geçişi kolaylaşır; kapsam genişletildiğinde ise iş zorlaşır; gümrükte bekleme süresi uzar.
Örneğin buğdayda aflatoksin, pestisit kalıntısı, ağır metal kalıntısı gibi ürünün insan sağlığına uygun olup olmadığını belirlemeye yönelik pek çok analiz yerine sadece kül tayini gibi basit bir analiz yapılması talep edilebilir. Kül tayini yapılan ve sonucu uygun çıkan ürün pestisit ya da ağır metal açısından sorunlu olsa bile yurda giriş izni alabilecektir.
Dolayısıyla bir gıda maddesi sağlık için zararlı bir kimyasal madde kalıntısı içerse bile yurda giriş izni almak için yapılan analizlerde eğer o zararlı maddenin olup olmadığını belirlemeye yönelik bir çalışma yapılmamışsa ürüne temiz raporu almak ve o ürünü yurda sokmak mümkündür.
Ülkemizde ithal gıda ürünlerinde yapılan en önemli sahtekârlık budur. Oldukça da yaygındır.
2014 yılında patlayan GDO’lu bebek maması skandalı bu konuya verebileceğim somut örneklerden biridir.
Yetkili özel laboratuvarlar
Bir başka sorun özel sektöre ait laboratuvarların çalışma koşullarının kontrol ve denetimden uzak olmasıdır.
Bu laboratuvarlara çalışma izni Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilir. Bakanlık çalışma alanına giren konularda laboratuvara akreditasyon (bir analizi yapma konusunda yeterli uzmanlığa sahip olunduğunu gösteren bir kalite belgesi) koşulu getirmektedir.
Akreditasyon Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından verilir. Ancak gerekli analitik prosedürler oluşturulduğunda akreditasyon belgesi alınması zor bir şey değildir. Bir kez akreditasyon alan bir laboratuvar daha sonra yapacağı faaliyetlerde ciddi bir denetleme ve kontrole tabi tutulmamaktadır.
TÜRKAK tarafından yapılan takip denetimleri oldukça yetersizdir; kötüdür. Bütün bunlar ciddi bir sorundur.
Bir laboratuvarın çalışma koşulları hakkında doğru bilgi verecek kriterlerden biri o laboratuvarın uluslararası yeterlik testlerine katılmasıdır. Ancak bu tip testlere katılım çok enderdir ve elde edilen sınırlı sayıda sonuç da laboratuvarın iyi çalışıp çalışmadığı hakkında net bilgi vermez.
Bir laboratuvarda gerçekten analiz yapılıp yapılmadığı konunun uzmanı kişiler tarafından ciddi bir gözden geçirme yapılmadıkça da anlaşılamaz. Dolayısıyla analiz yapmadan rapor düzenlenmesi mümkündür.
Analiz yapmadan rapor düzenlemek ülkemizdeki özel laboratuvarların yapmış oldukları usulsüz işlerin başında gelir.
Sonuç
Yazıyı daha fazla uzatmamak için daha fazla detaya girmek istemiyorum. Yukarıda andığım olumsuz durumlar ithal gıda ürünlerinin yurda girişine izin verilmesi sürecinde yaşanabilecek en önemli usulsüzlükleri oluşturur.
Meseleye bu çerçevede baktığımızda bakanlığın ithal edilen patateslerde gerekli kontrolleri yaptık açıklaması doğruluk ve güvenilirlikten uzak bir açıklamadır.
Hangi kontroller, kim tarafından, kaç tane patates örneğinde yapıldı; hangi analizler yapıldı ve ne gibi sonuçlar elde edildi soruları havada durmaktadır; üstelik sadece patateslerle ilgili değil ithal edilen her gıda ürünü için.
İthal edilen gıdalarla ilgili meselelerin çözümü sadece iyi işleyen, toplumsal sağlığı gözeten bir kamu anlayışının hâkim kılınmasını değil aynı zamanda ve daha önemlisi gıda üretiminde kendine yeterliliği esas alan gıda ve tarım politikalarını gerektiriyor. Ancak ülkemizin içinde olduğu siyasal atmosferde kamu sağlığını ve kendine yeterliliği gözeten politikalardan söz etmek olanaksızdır. (BŞ/HK)
Fotoğraf: Hüseyin Ünlüsoy - Afyon'da patates hasadı/AA