"Küçükken anneme bir sanatçı olmak istediğimi söylerdim. O zamanlar beni ciddiye aldığını sanmıyorum, çünkü bu insana gerçekçi bir kariyer gibi gelmiyordu, hala da gelmiyor.
" Küçükken resim yapmayı çok severdim ve gençlik dönemimde, "iç dünyamı" kelimelerle de ifade edebileceğimi fark ettim. Hayatımın, görüntü ve kelimeleri birleştirme yollarını arama girişimi olduğunu söyleyebilirsiniz."
Malta Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden Sanat koordinatörü, sanatçı ve editör Raphael Vella, Babelmed.net'e sanata duyduğu ilgiyi bu şekilde anlatıyor.
Siz bir sanatçı, küratör ve eğitimcisiniz. Bu üç 'mesleği' birden nasıl yürütüyorsunuz? Bunlar hayatınızdaki ayrı ayrı faaliyetler mi, yoksa birbirlerini mi besliyorlar?
Aslında her üç faaliyeti de istediğim kadar iyi yapabildiğimden emin değilim. Kendimi, tam olarak gelişmiş ve serbest çalışan bir küratör olarak görmüyorum; aslında daha çok, başka insanların fikir ve eserleri üzerine çalışmakla ilgilenen bir sanatçı gibiyim.
Üniversitedeki öğretim görevlisi rolüm ise farklı sanat alanları ile uğraşmamı sağlıyor: eğitim, savunuculuk, yükselen sanat ve başkaları...
Ne yaparsam yapayım, gerçek sanat yaratma sürecinden hiçbir zaman uzak kalmıyorum. Dolayısıyla, sanat, çoğu veya tüm faaliyetlerimin merkezinde duruyor.
Ancak yıllar önce, diğer Avrupa ülkelerinde sanatçıların hak olarak gördükleri altyapıların Malta'da bulunmadığını fark ettim.
Dolayısıyla, Maltalı sanatçılar bunların gökyüzünden inmesini bekleyemez. Örneğin, kimsenin modern sanat ile ilgili ciddi ve teorik yazılar yazmadığını fark ettim ve sanat teorisi ve eleştirisi ile derinlemesine ilgilenmeye başladım.
Ve eğer kimse Malta modern sanatının tarihini yazma işi ile ilgilenmiyorsa veya bu tarih sadece modern sanatı gerçekten anlama isteği olmayanlar tarafından yazılıyorsa, o zaman Maltalı sanatçıların kendi tarihlerini yazması gerekir.
Akademik bir perspektiften bakılırsa, bu biraz gülünç, çünkü hem kendi tarihinizi yazıp hem de aynı zamanda 'konu' ile aranızda kritik bir mesafe koruyamazsınız.
Ancak, eğer benim ve Malta Modern Sanat'tan Mark Mangion gibi diğer kişilerin, sanatçı gruplarının oluşumunda, Maltalı ve Maltalı olmayan sanatçıların sergilerinde, sanatçı yayınlarında vs. merkezi bir rol oynadığı dikkate alınırsa, o zaman sanırım bazı şeyler gerçekleşirken orada bulunanları dinlemenin önemi de anlaşılır.
Malta'da modern sanatı teşvik etmek konusunda çok faalsiniz. En büyük başarınızın ne olduğunu düşünüyorsunuz? Neden?
Kişinin yardım almadan ve bazen başkalarının yönlendirmesi olmadan hiçbir şey yapamayacağını söylemek klişe olmaz. Bu çok doğru.
Asıl zor olan, doğru iş için doğru kişileri bulmak; başkalarına inanmak da bir 'başarıdır.'
Projelerimde başka kişiler ile çalışmaktan hoşlanıyorum, ama zaman zaman bunun pek de kolay olmadığını itiraf ediyorum. Başkaları için, özellikle de gençler için, işleri koordine etmek bana çok büyük bir haz veriyor.
Bu nedenle, eğitim ile ilgileniyorum. Fakültemdeki Sanat programında yaptığım değişiklikler öğrencilerimizin bakış açılarını tamamıyla değiştirdi.
Bunun da ufak bir başarı olduğunu düşünmek istiyorum, ama diğer öğretim üyelerinin yardımları olmaksızın bunu başarmam mümkün olmazdı.
Kısa zaman önce 'Relocation'u organize edip sergilediniz ve çok yakında yüksek lisans öğrencileriniz, yıl sonu sergileri 'Strati'yi açacak... Bunlar birbirlerine herhangi bir şekilde benziyor mu? Küratör rolünüz, çalışmaların seçilmesi, organizasyonu vs. nasıl değişiyor? Sanatçılar ve öğrenciler arasında ayırım yapıyor musunuz? Hangi şekillerde? Neden?
Aslında bu sergiler birbirlerinden çok farklı. Organize ettiğim sergiler için hiçbir zaman öğrencilerimi seçmem, çünkü bunun etik açıdan problematik olabileceğini düşünüyorum.
Öğrenciler mezun olup da kendi çalışmalarını geliştirmeye başladıklarında ise durum değişiyor. Aslında eski öğrencilerim ile zaman zaman çalışıyorum. Ve yüksek lisans ile lisans öğrencileri arasında da net bir fark vardır.
Tüm öğrencilerimi, kendi fikirlerini ve araştırmalarını sergilere ve enstalasyonlara aktarmaları konusunda teşvik etsem de, lisans öğrencilerinin genelde daha çok yönlendirmeye ihtiyacı oluyor, çünkü bu genellikle onların çalışmalarını ilk halka sunma tecrübesi oluyor.
Çalışmalarınızı ilk kez sergiliyor olmak kolay değildir, ama o hissi net şekilde hatırladığımı söyleyemem. 'Strati,' Malta Üniversitesi'nde benim koordinasyonum altında çalışan bir grup yüksek lisans öğrencisinin çalışma ve süreç dokümantasyonlarını içeren bir araştırma sergisi.
Serginin, tüm çalışmaları kapsayan bir teması yok. 'Relocation' farklıydı. Bir sergi için bir fikir üretmek, ve bu fikri destekleyecek ve belki bu fikire meydan okuyacak sanatçıları seçmekle görevlendirilmiştim.
Maltalı sanatçıların taşınması - hem fiziksel hem de entelektüel olarak Malta içinde ve ötesinde - probleminin güncel olduğunu ve çeşitli çalışma ve araçlarla 'anlatılabileceğini' düşündüm.
Temelde, modern Malta sanatı ile ilgili bir tezim vardı ve asıl zor olan da, ya direk olarak bu konuyu işleyen veya bundan kaçınarak konuyu dolaylı olarak işleyen çalışmalar seçerek bu teze görsel bir biçim vermekti.
Malta'da sanat eğitiminin zorlukları nedir? Maltalı sanat öğretmenleri ve genel olarak öğretmenler modern sanatın kendilerine sunduğu zorluklarla yüzleşmeye ne kadar hazırlıklıdır?
Sanırım sanat eğitimi sadece Malta'da değil, her yerde zorlu bir iştir. Kişileri, insan duyguları, fikirleri, performansı vb gibi değişken bir şeye para, zaman ve mekan ayırması için ikna etmek her zaman zordur.
Malta'da, son yıllarda bazı gelişmeler oldu, ama temel konu hala kaynakların yetersizliğidir. Bunu hem birincil aşamada hem de son aşamada görebilirsiniz.
Birçok genç öğretmenin konuyu okulda çocuklara nasıl aktaracakları konusunda daha büyük bir farkındalık kazanmış olduklarını ve diğer Avrupa ülkelerindeki eğitim kuruluşlarındaki farklı fikirlerle yüzleşmeye başladıklarını düşünüyorum.
Malta'nın bir Ulusal Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi'ne sahip olmaması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu sizin pozisyonunuzu/işinizi nasıl değiştirirdi?
Temel endişem bir çağdaş sanatlar müzesinin kurulup kurulmayacağı değil, kurulduğunda ortaya iyi bir şeyin çıkıp çıkmayacağı.
Böyle bir müzeye ihtiyacımız olup olmadığı ise artık bence sorulabilecek bir soru bile değil. Ülkenin entelektüel, sanatsal ve teknolojik gelişimine ilgisiz kalarak Avrupa Birliği gibi daha büyük bir dünyanın veya siyasi varlığın bir parçasını oluşturmayı umamazsınız.
Ama, utanç verici bir müzemizin olması yerine hiç müzemizin olmamasını tercih ederim. Hepimiz biliyoruz ki, eğer elinizde bir şey yoksa, en azından iyi bir şeylerin yapılacağına dair umudunuz olabilir.
Ama eğer yeni bir mekan kötü bir şekilde oluşturulmuşsa, iyileştirme umudu olmaksızın bu mekan ülkenin başına kalacaktır.
Sürekli olarak genç insanlarla, sanat açısından gelecek vadeden, bir klişe kullanmak gerekirse, insanlarla temas halindesiniz. Bu yeni kuşakla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bir önceki kuşaktan ne farkları var?
Çok fark var: daha büyük bir uluslar arası bakış, daha çok seyahat imkanı, yurtdışında daha çok sayıda düzenli gösteriler, daha ileri teknoloji kullanımı, daha az didaktik, daha az varoluşçu...
Aslında, temel fark bence genç sanatçıların artık "Maltalı" olmalarından dolayı daha az mahcubiyet duymaları... Kültürel adalı olma durumunun ve yerel kısıtlamaların çalışmalarını direk olarak etkilemesine daha az izin veriyorlar.
Bir keresinde, ancak bağımsız olmayı düşünmeyi bıraktığımız zaman sanatsal olarak 'bağımsızlığımızı', tabii ki bu mümkünse ve arzulanan bir şeyse, kazanacağımızı yazmıştım.
Bu hem 'merkezin' hem de 'kenarlardakilerin' problemi ve bu problemin benim kuşağımı ve daha genç sanatçıları nasıl etkilediği kafamı birkaç yıldan beridir meşgul eden bir konu.
'Merkez' olarak algılanan bir yerin dışında doğmuş olmak, ancak bunu yaşamışsanız anlayabileceğiniz bir şey.
Kısa bir süre önce, çağdaşlık ve marjinalite ile ilgili yazdığım bir yazıyı Viyana'dan genç bir sanatçıya gösterdim ve onu okuduktan sonra, Maltalı sanatçıların tersine, Avusturyalı sanatçıların, nispeten küçük bir ülkeden geliyor olmalarına rağmen, kendilerini merkezde hissettiklerini fark etti.
Sanırım, melez sanatsal metodolojilerin yanı sıra eğitim, bugün genç Maltalı sanatçılara bu marjinallikten veya 'kenarda hissetme' durumundan kurtulmalarına yardımcı oluyor. (GC/EAY)
* Gilbert Calleja'nın metnini Esra Aygın Yalgın Türkçeleştirdi.