Bu yıl, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB)’in 70.yaşında!
Dün, 22 Kasım’da “Büyük Resim İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB) 7.Yılı Sergisi” İstanbul Tophane’de bulunan Tütün Deposu’nda başladı ve Aralık sonuna kadar izlenebilecek. Uluslararası Af Örgütü tarafından düzenlenen sergi de çok sayı da sanatçının işi yer alıyor ve ağlanacak hallerimize ayna tutmakla birlikte haklarımız üzerine hatırlatmalar da yapıyor, sorular da soruyor.
Matchbox might be the world's coolest hostel. |
Ben sergiyi izledim ve etkilendim. Sergi alanında biraz durup düşündüm de. Sahiden nedir bu insanın hakları? Kim belirliyor? Nasıl belirleniyor? Kimin elinde bu hakların korunması? Herkese eşit uygulanıyor mu? Haklar ihtiyaçlara göre değişebilir mi?
Aklıma tanıdığım yaşlı insanlar geldi. Onların kendilerinden genç olanlara göre gündelik akışa verdikleri tepkileri hatırladım. Olanı olduğu gibi kabul eden sakin hallerini. Bu halleri, başlarda tepkisizlik gibi geliyordu fakat biraz daha bakınca aslında yeterince anlayamadığımı fark ettim. Öyle ya onlarda daha dün bu topluma gelmediler. Gördüler, geçirdiler, yaşadılar, tanık da oldular, taraf da.
Dünya Sağlık Örgütüne göre; 0-17 yaş arası: Ergen, 18-65 yaş arası: Genç, 66-79 yaş arası: Orta yaş, 80-99 yaş arası: Yaşlı oluyor.
Bu durumda İnsan Hakları Evrensel Bildirisini de “orta yaşlı” kabul edebiliriz.
Bildiride yer alan maddelerden birinde, 25.Madde de “ihtiyarlık” kelimesi geçiyor. Madde 25 şöyle der; “Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.”
Tabii o yıllarda yaşlılık henüz üzerinde düşünmeyi gerektirecek bir veri oluşturmuyor idi. Dünya savaşları ile ortaya çıkan insani felaketler bu beyannamenin ortaya çıkışını mümkün kılmakla beraber bugünkü haklar odağında tanımlanabilir ihtiyaçlarını öngörebildiğini söyleyemeyiz. Yaşlı hakları konusu açık değildir. Bildirinin 25.Maddesinde “ihtiyarlık” olarak vurgu yapılan insani hal, daha çok zor durumda olma hali olarak kabul edilen insan halleri içinde sıralanıyor. Hasta olmak, dul olmak, ihtiyar olmak v.s. gibi.
Dünya nüfusu yaşlanıyor. Türkiye nüfusu da öyle. 2050 yılına gelindiğinde 9 milyarı aşması bekleniyor. Orta yaş ve yaşlı nüfusun ise genel nüfusa oranı yüzde 16 öngörülüyor. Dünya da nüfus yaş yapısını görsel olarak anlatımında sıklıkla kullanılan piramit şekli, dikdörtgene dönüşüyor.
Bireyler, bildiriler, mücadeleler ve diğer her şey gibi toplumlarda yaşlanıyor.
Günümüzün ve geleceğin yaşlıları kimlerdir? Günümüzde ve gelecekte yaşlanmanın ve yaşlı olmanın zihinsel, bedensel ve toplumsal özellikleri nelerdir? Yaşlıları nasıl tanıyoruz, onlara nasıl davranıyoruz? Yaşlıların daha genç yaş gruplarıyla ilişkileri nasıl tanımlanabilir? Sayıları artmakta olan kişilere kimler bakacak, onlar için ne gibi insani ve maddi kaynaklara ihtiyacımız olacak, onlara özgü hak, hukuk kuralları oluşturulacak mı? Yaşlıların mutluluğu, dolayısıyla genel olarak toplumsal mutluluğumuz için ne tür sosyal politikalar üretmeliyiz?
Bu sorular, Alan Duben* tarafından derlenen “Yaşlanma ve Yaşlılık, Disiplinlerarası Bakış Açısı ” başlıklı kitabının giriş yazısı içinde yer alıyor. Kitap, farklı disiplinlerde çalışan öğretim üyeleri tarafından İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde son üç yıldır “seçmeli” olarak verilen “Yaşlanma ve Yaşlılar” başlıklı derslerin genişletilmiş hali olarak derlenmiş. Kitapta; nöroloji, psikoloji, demografi, sosyoloji, hukuk, ekonomi, medya çalışmaları, yeni teknolojiler ve sosyal politikalar açısından yaşlılık ve yaşlanma üzerine ışık tutuyor, anlaşılmasına yönelik çok yönlü bir bakış açısı ile disiplinlerarası yaklaşım gerekliliğinin ve kazandıracaklarının altını da çiziyor.
Sergi ve kitapla birlikte geçen yaz yaptığım rutin huzurevi ziyaretlerimden birinde, huzurevi sakinlerinden Türkan hanımın elinde defteri, kalemi ile bir kitap dolusunca yazdığı şiirlerini diğer sakinlere coşku ile okuduğu anı hatırladım. Şiirini okurken bana dönüp “dinle bak ne diyorum?” demesi üzerine dikkat kesilmiş, sonra da not etmiştim. Sırası geldi paylaşayım.
Kararım Karar
Yaşım seksene dayandı, kalbim kehribar.
Kader bin tokat atsa da, aldırmaz yürür, kimi yaşlılar.
Sevdiklerim ve güzel memleketim, karanlığı kovarsa tecrübe kovar.
Yaşım 100’e koşacakmış, koşsuuun!
Üretip, donatacağım, kararım karar.
Ne bunaması Allah aşkına, tarihe gömülecek bu hastalıklar.
Gelecek yüzyıllarda, ezber bozacak yaşlılar.
Türkan hanım, bizi dinlemeye, sergi “büyük resmi” görmeye, kitap ise “yaşlanma ve yaşlılık” üzerine düşünmeye davet ediyor. (NÖ/HK)
* Alan Duben, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, Antropoloji Profesörü
** Türkan hanım, Emekli Edebiyat Öğretmeni