İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 70 yaşına basıyor.
TIKLAYIN - Prof. Dr. Rona Aybay'dan Açıklamalı İnsan Hakları Evrensel Bildirisi
Bildiri, en temel ve evrensel insan haklarını içeriyor:
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.
“Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
“Hiç kimse kölelik veya kulluk altında tutulamaz.
“Hiç kimseye işkence yapılamaz; zalimce, insanlık dışı, onur kırıcı ceza verilemez veya davranışta bulunulamaz…”
Ama haklarımız sadece bu beyanname ile sınırlı değil, 70 yılda çok yol kateden insan hakları kavramı, artık ikinci ve üçüncü kuşak haklarla da anılıyor. BM Genel Kurulu’nda 16 Aralık 1966 tarihinde kabul edilip 3 Ocak 1976’da yürürlüğe giren Ekonomik, Sosyal Ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi de bu adımlardan biri.
Yaşam hakkının yanı sıra kaliteli yaşam hakkımız da var, temiz hava ve suya ulaşım, barınma, yeterli ve sağlıklı gıdaya erişim gibi haklarımız da…
Hak savunucusu Hüsnü Öndül, konuyla ilgili Evrensel gazetesindeki “Sosyal Hakları Dair” başlıklı yazısında, “Bugün medeni ve siyasi hakların sayısı yaklaşık 170-180, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların sayısı ise 70-80 hak olarak ifade edilir haldedir. Son 30 yıldır üçüncü kuşak haklardan da söz edilmektedir. Dayanışma hakları denmektedir bu haklara da. Barış, çevre, insanlığın ortak mal varlığından yararlanma, halkların hakları o arada sayılabilir” diyor.
Öndül’e göre, “Bütün insan hakları, hem evrenseldir, bölünmezdir, bütünseldir, birbirleriyle bağlantılıdır ve biri diğerine tercih edilemezdir.”
İkinci Kuşak Haklar (Sosyal, ekonomik ve kültürel haklar)
Geçmişi Sanayi Devrimine uzanan, bazıları Anayasa ile Türkiye vatandaşlarına da tanınmış olan sosyal haklar, literatürde [1] özetle şöyle sıralanıyor:
- Sosyal güvenlik hakkı
- Çalışma, adil gelir ve sendika kurma hakkı
- Dinlenme hakkı
- Eğitim hakkı
- Kültürel yaşama katılma hakkı
- Sağlık, beslenme ve konut hakkı
- Grev ve toplu sözleşme hakkı
Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları)
Dayanışma hakları da denilen, dayanışma-birlikte yaşama ortamına dair haklar hem bireylere hem de toplumun tümüne aittir. Dayanışma haklarının çıkışında, bilimsel ve teknik ilerlemenin yarattığı etik sorunlar geliyor. Çevre kirliliği, nükleer silahlanma, savaş gibi…
Oluşum süreci ve kesin tanımları henüz tamamlanmamış olsa da bu haklar da şöyle:
- Barış hakkı,
- Çevre hakkı,
- Halkların kendi kaderini tayin (self-determinasyon) hakkı,
- Gelişme hakkı,
- Herkesin insanlığın ortak mal varlığından yararlanma hakkı.
Bilimsel ilerleme |
Yeni hakların tanınmaya başlandığı başka bir alan da tıp bilimi. Yeni bilimsel keşifler, özellikle genetik mühendisliği, organ ve doku nakli alanlarında insan haklarına dair yeni soruları gündeme getirdi. Teknik ilerlemeler kaydedildikçe, yaşam doğasıyla ilgili soruların bu alanların her biri için yanıtlanması gerekiyor. Avrupa Konseyi bu karmaşık ve sınırları zorlayan konulara uluslararası bir sözleşme ile yanıt verdi: Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi (Oviedo Sözleşmesi). Bu sözleşme Aralık 1999’da yürürlüğe girdi. Sözleşme Avrupa Konseyi’ne üye 34 devlet tarafından imzalandı ve 20 devlet tarafından onaylandı. İlgili sözleşme maddelerinin özeti:
* Kaynak: Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, Pusula’dan “İnsan haklarının evrimi” |
İkinci ve üçüncü kuşak denilen, toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenen haklardan bazılarını derledik ve 10 Aralık İnsan Hakları Gününe dek en temel şekilleriyle yayınlayacağız.
(İlhamı, Uluslararası Af Örgütü’nün haklarımızı hatırlattığı Haklarımız 70 Yaşında kampanyasındaki “Düğünlerde Coşma Hakkımız” videosundan aldık.)
[1] Prof. Dr. Ahmet Saltık, AÜ-SBF/Mülkiye Ders Notları, 2015-16.
* Fotoğraf: Amnesty