Bir insanın, anılarının hesabına girişip, o hesap kitap içinden zihnini ve ruhunu darmadağın etmeden çıkması için, yaşadıklarından oluşan dikenli anı iskeletinin kişiliğinin gölgesinden çoktan uzaklaşmış olması gerekir. Eğer toplumlar için de benzer bir tespit yapacak olursak; toplumumuzun, son 20-30 yılın hayaletleriyle güreşme vakti gelmiş olabilir. Nihayet, son 5-6 yılda televizyonda gösterilen birçok yapım da, geçmişi tam ve pürüzsüz bir netlikte ortaya koymaktan uzak bile olsa, içinde yaşadığımız birçok karabasanın tohumlandığı yer olduğu mesajını taşıdı.
"Çemberimde Gül Oya" ve "Hatırla Sevgili" dizileri, günlük yaşamının dörtte birini TV başında geçiren ortalama aile bireylerine mesajın kuvvetlice zerk edilmesi için son derece uygundu. Toplumsal amnezi yaşanılan bir ülkede, benzeri hatırlatmaları içeren ve bireylerin zihninde şüphe ve sorgulamayı hak ettiği yere yerleştirmeyi başarabilen bu kurgusal yüzleşmelerin, 1908'le başlayıp günümüze doğru uzanmasına dair bir fantezi geliştirdim. Dizi yapımcıları, dönemin yansıması gereği diziye eklemlemeleri gereken aşk hikâyelerinin gerçekçi durmayacağını ve hikâyenin sürdürebilirliğinin -izlenme oranı bakımından- mümkün olmayacağını düşünmüş olabilirler... II. Meşrutiyet ve hatta I. Meşrutiyet ile başlayan bir süper-dizi, -kurgu ve melodram tekniklerini bir yana bırakalım- anlattıklarıyla tarihle ilgilenen birçok kişiyi kızdırabilir. İşte o büyük dizi serisini, -diyelim ki- Murat Bardakçı'nın, dizinin bilmem kaçıncı bölümünde anlatılanlara "öyle olur mu efendim" diyerek itiraz etmesini izlemek için arzulamıyorum. Asıl niyetim, annemin yaşıtları ev kadınlarının kendi aralarında Abdülhamit'in kişiliği ve icraatları konusunda münakaşaya tutuşmalarını izlemek. Misal Behlül'ün amcasına olan ihanetine farklı bakış açıları getiren yorumlardan sonra, buradan uzaklaşmış bir bakışın neler göreceğini izlemek ilginç olurdu. Farkındayım, çok uzun bir parantez oldu. İşte diziler söz konusu olduğunda, her şey uzuyor. Dizilerde anlatılan hikayelerin gerçekliğe yakınlık-fantezi oranı ile bu paragraftaki ilk cümleyle parantez içinin oranı hemen hemen aynı.
Yakın tarih melodramları
Tarih bilincinin servis edilmesinde aşamalardan biri de bireylerin, toplumun geçmişiyle bağını utanç, kaygı ve korkuyla örülmüş manipülatif olgularla örmektir. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül süreçlerinin irdelenmesi ve toplumsal sağlamasının yapılmasının yolu popüler kültür kanallarının kullanılmasıyla açılıyor. Geçmişin hesap dökümünün TV dizilerindeki melodramlar için fon olarak kullanılması (bu durum, dizinin izleyici kitlesini elinde tutması için zorunlu görünebilir) zaman zaman tanıklarının kuvvetli itirazlarına sebep olsa ve geçmişin, bugünün bireyleri tarafından tam olarak anlaşılmasını sağlama imkânı sunmasa da, bu yapımların açtığı kapıdan girecek popüler kültür argümanları vasıtasıyla toplumun genelinde bir çeşit sorgulama yeteneğinin yeşermesi mümkün olabilir. Bu bakımdan "Bu Kalp Seni Unutur mu?" tarzında TV yapımlarının gerçekleri çarpıttığı iddiası doğru bile olsa, söz konusu bu çeşit bir popüler kültür ürünü olduğundan yersiz sayılabilir. Sonuçta bir TV dizisinden bahsediyoruz.
Dizide anlatılan dönemin ve tanınmış karakterlerinin toplumsal bellekteki yeri de hikâyedeki yerlerini belirler. Hatırla Sevgili dizisinde, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan'ın anlatılabilmesi tamamen popüler kültürün kendisini yeniden üretmesiyle ilgili olabilir. "Bu Kalp Seni Unutur mu?" dizisinde konu edilen yıllarda gerilla hareketinin içinde yer almış insanların hikâyelerine değinilmez. Örneğin Baba Erdoğan karakterinin de anlatıldığı dönemsel bir anlatıyı gerçekleştirmek popüler kültürün işi değildir zaten. Popüler kültür, bir şekilde idealize edilmiş figürleri yeniden üreterek yükselir.
Yapımcılar, yakın tarih anlatımında bulunan dizilere, -güçlü bir melodram anlatısı gerçekleştirmelerinin ilk adımdan itibaren belli şartlar gerektirdiğinin farkında olsalar gerek- hikâye örgüsünü taşıyacak isimler seçiyorlar. Elbette dönemin ruhunu anlatmasa bile, en azından dönemle ilgili romantik çağrışımlar uyandıracak, güçlü bir nostalji imajı oluşturacak şarkı isimleri ve söz konusu şarkıların-türkülerin jeneriklerde kullanılması pratik bir fikir. Dizinin ilerleyen bölümlerinde, içinde olunan zaman diliminin bilinen, romantik bir şarkısının eklemlenmesi, hikâyenin izleyicisinin zihnindeki imajı açısından kendini tamamlaması için zaruri. TV'de gösterilen dönem yapımları için başka bir seçenek de yok sanırım... Geçtiğimiz günlerde yayımdan kaldırılan "Bu Kalp Seni Unutur mu?" dizisinin bir bölümünde, doksanlı yıllardan bildiğimiz "Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da" çalındı ve hatta hikâyeye monte edilmişti. İşte dizinin o bölümünde anneyle çocuğun zorunlu ayrılığının, anne-babanın yaşadığı ayrılığın bilindik bir melodram şeklinde aktarımı sırasında, dönemin ruhunun ekrana yansımasının tek yolu güçlü bir şarkı oldu.
Merkezin liberal dönüşümü
Dizi, 12 Eylül darbesiyle açılıyordu. Anlatılan politik karakterlerin çoğu içeri giriyor, çıkıyor; sonrasında iş-güç sahibi -çoğunlukla- entelektüel, hali vakti yerinde, birikimli, tahsilli insanlar olduklarını görüyorduk. Ancak dizi, 12 Eylül'ün hemen sonrasında yaşanan türlü işkence ve baskı görüntülerine yer verdikten sonra politik hareketlerdeki insanların yaşadıklarını anlatmayı sürdürmedi. Sebebi, anlatının merkezinde yer alan insanların şehirli, eğitimli ve entelektüel olması mıydı? Hem evet, hem hayır... 12 Eylül sürecinde yaşanılanlardan sonra dönüşümü anlatmaya devam etmeliydi. Öyle de oldu, eskiden politik olanların ekseninde ilerledi. Elbette, marjinal politik grupların beslendiği asıl geniş kitleyi, taşra ve uzantısı varoşu anlatmak zordu. Belki de dizinin yapımcıları, danışmanları ve senaristleri, o dönemde kendi çevrelerinde gözlemledikleriyle bu işi kotardıkları için bu böyledir.
Benim "burjuva" olarak değerlendirdiğim solcu karakterlerin, o dönemde sahiden var olduğunun ayırımındayım. Lakin genel olarak dizinin -12 Eylül hadisesinden sonra- anlattıklarının, izleyenlerin birçoğunun zaten bildiği olaylar olması, ilk bölümlerden sonrasını ilginçlikten uzaklaştırdı. Ve dizi, yoksul yığınların 12 Eylül öncesinde nasıl bir dönüşüm içinde olduğuna değinmemiş. Sonrasında kitleselleşen politik hareketlerin de yeterince güçlü anlatıldığını söylemek zor. Eleştirilecek çok şey olmasına karşın bu dizi TV'de gerekli bir yapımdı. Hikâyenin bitimine kadar gösterimde kalmasını çok isterdim. Dizinin takipçileri tekrar gösterilmesi için kampanya başlatmışlar, destek verebilirsiniz.
Son bir kez tekrar etmek gerekiyor: Bildik melodram teknikleriyle çekilen bir dizide, yakın tarihin herhangi bir dönemi sadece fon olarak kullanılsa ve geçmiş anlatısı yeterince tutarlı olmasa bile, yaşadığımız memleket düşünüldüğünde büyük ve gerekli bir iş kotarmış olduklarını söylemek gerekir.
Oyuncular için bir değerlendirme yapmadığımı fark ettim. Bu Kalp Seni Unutur mu dizisindeki oyuncuların (ekseriyetle) giyindikleri karakterleri hakkıyla taşıdığını eklesek yeterli olur sanırım.(EAA/BÇ)