"Terörizmden kazanılan para, artık gün ışığına çıkmış durumda. Üyelerinden herhangi biri direnişçi harekette olan aileleri gidip görün; bugün hepsi zengindir."
On dokuz yaşındaki Amine Ferhat, kısa ve özlü bir şekilde böyle diyor.
Birçok genç gibi Amine de zamanında pişmanlık duyup tövbe edenler için terörizmin karlı bir iş olduğuna kesinlikle inanıyor.
Amine gibi, pek çok Cezayirli krizin sonuçlanma biçiminden dolayı kendilerini aldatılmış hissediyorlar. Barış ve Uzlaşma Yasası sayesinde, eline silah alanlar düzmece bir pişmanlık yasasının ardından, nafaka, ev yardımı, iş kurmak için yardımlar, hatta devlete ve polise karşı savaşta oldukları dönem için birikmiş maaşlarını aldılar.
Herkesin "teslim olduktan sonra zengin olan" bir terörist ile ilgili veya şiddetin hüküm sürdüğü bölgelerden birinde gayrimenkule çok büyük yatırım yapıp, bugün çok yüksek bir fiyata satan "akıllı bir adam" ile ilgili bir hikayesi var.
İtiraflar sayesinde
Güvenlik kuvvetleri de, savaş sonrası ifşaatlarıyla terörizmin karlı bir iş olduğu düşüncesini teyit etti.
Pişmanlık yasasından yararlananların itirafları sayesinde, suikastlar veya insan kaçırmaktan elde edilen paranın silah almak, hem ölmüş veya hala maquis'te (gerilla birlikleri) olan teröristlerin ailelerini desteklemek, birliğe yeni katılanlara ödemek, dahası liderleri zengin eden gayrimenkul, kaçakçılık ve başka cazip faaliyetler için kullanıldığını biliyoruz.
Bu 'manna', yani "ruhsal gıda" uğruna, farklı terörist gruplar ve aynı grubun üyeleri arasındaki çatışmaları ve kanlı hesaplaşmaları hala hatırlıyoruz.
Eski bir AIS (İslami Kurtuluş Cephesi/FİS askeri kanadı) üyesi yargılamalarda liderlerini, ganimeti adil dağıtma sözünü tutmamak, haraçları kendi çıkarları için tarım veya ticarete yatırmakla suçladı.
Araştırmalar sonucunda, güvenlik kuvvetleri, bir anda zengin olan belli ailelerin hepsinin en az bir üyesinin maquis'de bulunduğunu ortaya çıkardı.
İnsan kaçırmalar
Aynı kaynaklara göre, terörizmden kazanılan para kafeler, butikler, hamamlar, dini kitaplar ve CD'ler satmak üzerine uzmanlaşan kitapçı dükkanları edinmekte ve gıda ürünleri ithalatında kullanılıyor.
2004 itibarıyla silahlı gruplar "farklı bir işe" el attı;" insan kaçırma". 2007'de 375 kişi kaçırıldı.
Kader, çok yerinde bir ifadeyle, "Teröristler yatırım yapmalarına yardımcı insanlar olmasa, kendi başlarına hiçbir şey yapamazlardı," diyor.
"Her yerde arkadaşları var; belgeler konusunda kendilerine yardım eden avukatlar, noterler, yönetimdeki kişiler..."
Silahlar sayesinde kazanılan tüm bu milyarlar, gençlerin, hayallerini, "parasız hiçbir değerinizin olmadığı" ve "sadece saf ve fakirlerin bilgi ve emeği övdüğü" bir ülkede kurmalarına sebep oluyor.
Zengin olmak kolay
Cezayir'de, yeterince cüretkarsanız zengin olmak çok kolay, çünkü kimse birkaç yılda, hatta ayda elde edilen servetin nereden geldiğini araştırmıyor.
Hukuk sisteminde ise para dokunulmazlık da dahil olmak üzere her şeyi satın alabiliyor.
Bu konuda ikna olan Amine Ferhat orta okul eğitiminden "vazgeçti." Blida'da, aralıklarla bir çalışıp bir bıraktığı pizzacılık işini öğrendi.
Hiç tereddüt etmeden, eğer yapabilseydi, "herkes gibi iş dünyasına gireceğini" belirtiyor, "ancak rüşvet için para gerekiyor".
Kader Daballah için, maquis'ye gitmek, kolay ve çabuk para kazanmanın bir başka yolu.
"Geri dönüyorsunuz ve bir apartman katınız ve paranız oluyor. Ne kadar çok öldürdüyseniz o kadar çok para."
Son çıkan bazı yolsuzluk iddialarına verilen tepkiler de insanı aynı derecede şaşkına çeviriyor.
Devletin parası halkın
Amine, Kader, Falla ve Zahra, hırsızlığın ayıp bir şey olduğunu çok iyi biliyor, ancak devletten çalmanın "hiçbir önemi yok, çünkü bu zaten petrol parası, yani normalde bizim paramız. Hükümettekiler kendi kendilerine yardımcı olmaktan utanmıyorlar, yani...".
Gençler, motorcuları dolandırmak veya zenginlerden para sızdırmak için turist kılığına girmeyi bile denediler. Ama yirmi yaşındayken bir suçlu gibi davranarak, bunun yanınıza kalacağını bekleyemezsiniz.
Zahra hukuk mezunu, 7000 Cezayir Dinarına (140 TL) çalışıyor.
Kader bir derneğin şoförlüğünü yapıyor olmaktan çok memnun; Amine "aylaklık ediyor", Fella ise bir hastanede klinisyen psikolog olarak çalışıyor. Bu uzmanlığı kendisi seçmiş. Kalplerinin derinliklerinde zengin olmak yok, sadece gençliklerini yaşamak var. (GK/EG/EAY)
* Ghania Khelifi'nin metnini Fransızcadan İngilizceye Elisabeth Grech, İngilizceden Türkçeye Esra Aygın Yalgın çevirdi. (Haziran 2010)