Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) oylarının nereye, nerelere gidebileceğine yanıt verebilmek için önce o oyların nerelerden, hangi seçmen kaynaklarından geldiğine bakmak gerekiyor. AKP oylarının kökeni konusunda elimizdeki en güvenilir dağılım; 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde AKP’ye oy veren seçmenlerin bir önceki seçimde nereye oy verdikleriyle ilişkili, il bazlı ve kır/kent ayrımlı oy değişim tabloları*. Bu verilerden hareketle önce AKP’nin 2002 seçimlerinde aldığı oyların kökenine bakılabilir. AKP seçmenlerini;
* yüzde 30,3 oranında kapatılan (FP) Fazilet Partisi’nden,
* yüzde 26,3 oranında Anavatan (ANAP) ve Doğru Yol Partisi (DYP) gibi merkez sağ partilerden,
* yüzde 23,8 oranında (MHP) Milliyetçi Hareket Partisinden,
* yüzde 9,6 oranında ilk kez oy kullanacak seçmenlerle, oy kullandığı ilin kır ya da kentsel alanına yeni taşınmış ve o il’de ilk kez oy kullanacak seçmenlerden,
* yüzde 9,3 oranında da seçim öncesi çöken iktidar koalisyonunun lider partisi Demokratik Sol Parti (DSP)’den,
* yüzde 0,7 oranında ise çeşitli küçük partilerden,
toplamış islamcı, milliyetçi, merkez sağcı bir koalisyon olarak çıkıyor karşımıza. Ve AKP tüm bu sayılan siyasi parti seçmenlerinden 10 milyon 766 bin oy alarak, kayıtlı seçmenlerin yüzde 26,1’inin tercihiyle tek başına iktidara geliyor 2002’de.
AKP rakiplerinden kazandığı seçmenlerini kaybetmeyerek ve üstüne üstlük (ANAP -DYP / DP) merkez sağ çizgiden, küçük sağ partilerden, bir önceki seçimde oy kullanmayanlarla, ilk kez (seçimde ya da ilde) oy kullanacak seçmenlerden de oy kazanarak, toplam kayıtlı seçmen bazıyla desteğini yüzde 38,1’e, oy sayısını da 16 milyon 199 bine yükseltiyor. Benzer sürecin 2011 seçimlerinde de devamıyla AKP kayıtlı seçmen bazındaki desteğini yüzde 42,5’e, oy veren seçmenini de 21 milyon 307 bine çıkarıyor. Dolayısıyla üç seçim sonrasında AKP’nin oy aldığı seçmenlerin kökeni;
ü İslamcı, milliyetçi, merkez sağcı partilerden gelen seçmenler (yüzde 58,3)
* Merkez sağ parti kaynaklı seçmen, yüzde 22,6
* İslamcı parti kaynaklı seçmen, yüzde 16,7
* Milliyetçi parti kaynaklı seçmen, yüzde 12,7
* Küçük sağ partiler kaynaklı seçmen, yüzde 6,3
ü Yeni kayıtlı ya da önceki seçimde oy kullanmayan seçmenler (yüzde 38,0)
* Yeni seçmenler ve taşındığı ilin yeni seçmenleri, yüzde 32,6
* Önceki seçimde oy kullanmayan (eski küskün) seçmen, yüzde 5,4
ü Diğer seçmenler (yüzde 7,4)
* Sol parti kaynaklı seçmenler, yüzde 4,9
* Bağımsızlara ya da Kürt partilerine oy vermiş seçmenler, yüzde 2,0
* Diğer parti ve gruplardan gelen seçmenler yüzde 0,5
şeklindeki bir karma yapıyı sergilemiş oluyor. 2002–2011 seçimleri sürecinde AKP; desteğini aldığı toplam seçmen kitlesinin sadece yüzde 3,7’sini (kabaca 400 binini) yitirip, 21 milyon 307 binlik bir yurtiçi seçmen desteğiyle 2015 seçimlerine daha seçim yapılmadan, seçimin birincisi ve kazananı benim diye giren bir parti görünümü sergiliyor. Ve bu görünüm tüm kitle iletişim araçlarıyla topluma sürekli yayılırken, aksi durum toplumsal bir fitne ve fesat olarak değerlendiriliyor.
AKP’nin oy kayıp süreci
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde R.T.Erdoğan, toplam kayıtlı yurtiçi seçmenlerin yüzde 39’unun oyunu alarak, 2011 seçimleri AKP oylarının 3,5 puan gerisinde kaldı. Bu kayıp, AKP ile liderinin -yerel seçimler dışında- ilk büyük oy yitimi. Buna karşın yaşanılan kayıp, seçime katılım düzeyi düşüşü nedeniyle “ülkenin yarısından fazlası beni / bizi destekliyor” söylemiyle kitlelere büyük bir kazanım ve de başarı olarak yansıtıldı.
AKP ve lideri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bilinçli olarak gözlerden kaçırılmaya çalışılsa da, kendisine oy veren 1 milyonu aşkın seçmen kitlesini sandığa çekemediği gerçeğinin farkında. Olasılıkla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandığa gitmeyen bu seçmen kitlesi, eski küskün seçmenlerden oluşuyor. Kaldı ki AKP’liler içinde bunların ağırlığı da yüzde 5,4 düzeyinde olup, 1 milyon 150 bin dolayında.
AKP ile Erdoğan’ın başkanlık, kutuplaşma ve otoriter egemenlik üzerine kurgulu, parlamenter sistemi askıya alan politikaları hem siyasi partiler, hem de çeşitli toplum kesimlerinde karşı çıkışlar oluşturmaya başladı. Bu da seçmenlerini ikna edememesi halinde, AKP seçmenleri açısından iki farklı yaklaşımın öne çıkmasına neden olabilecek bir durum. Birincisi, AKP’den vazgeçip, seçmenin eski partisine yönelmesi. İkincisi ise, AKP’den ve de oy kullanmaktan vazgeçip küskün seçmenler arasına katılması. Dolayısıyla seçime katılma oranın düşüp, baraj geçmek için gerekli oy miktarının azalması.
MHP ve kapatılan FP yerine kurulan Saadet Partisi (SP) ile seçime ortak katılacak olan Büyük Birlik Partisi (BBP) AKP’den en büyük payı koparmaya talip olan partiler konumundalar. 7 Haziran seçimlerine SP adı ve amblemyle katılacak olan (SP+BBP) birlikteliği 2011’de AKP’ye oy veren seçmenlerden 3 milyon 500 bininin oyuna talip olabilir. Buna karşın MHP’nin talip olabileceği oy 2 milyon 800 bin dolayında AKP’li seçmeni işaret ediyor.
MHP’nin güçlenip oy düzeyini yükseltmesi ve AKP’den geri alacağı oy miktarı bir oranda da Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) güçlenme ya da zayıflamasına bağlı. Çünkü MHP, Türk milliyetçi ideolojisinin partisi olarak HDP’nin güçlendiği alanlarda ve o alanların çevresinde, karşı çıkışlara dayalı olarak güçlenen bir ideoloji ve parti görünümü sergiliyor.
AKP’li seçmenler arasında 4 milyon 800 binlik bir kesimi oluşturan eski merkez sağ parti seçmenleri, ortada seçim barajını aşmaya talip bir merkez sağ parti olmadığı için bu seçmenlere sağa kayan merkez sol parti konumuyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) talip oluyor. Bu arada AKP içinde CHP’nin doğrudan hedefi olabilecek eski merkez sol parti seçmenleri de var. Bu kesimin yaklaşık büyüklüğü de 1 milyon dolayında. Ama CHP için AKP’den böylesine büyük bir seçmen kitlesini koparmak hayal bile edilemeyecek bir durum.
HDP’nin; AKP’den geri almaya çalışacağı seçmen kitlesinin büyüklüğü yaklaşık 400 bin. Buna eski merkez sol ve merkez sağ parti seçmenleri de eklenirse, sayı çok büyür. Ama bu da gerçekçi bir değerlendirme olmaz ve de olamaz.
Seçim barajı sorunu olmayan CHP’den MHP’ye, barajı aşma umudunu her gün güçlendiren HDP’den SP ile BBP birlikteliğine kadar seçime umutla katılan siyasi partiler bir yandan AKP’ye oy verme olasılığı görünmeyen kayıtlı seçmenlerin yüzde 61’i içindeki paylarını büyütmeye çalışırken, bir yandan da AKP’ye oy verme olasılığı olan kayıtlı seçmenlerin yüzde 39’unu parçalamaya uğraşıyor. Çünkü Türkiye’nin politik havasını değiştirecek tek sonuç, AKP egemenliğinin kırılması ve ülkeye yeni bir siyasi atmosferin hakim olması, olarak görünüyor.
Sonuç yerine
Ortaya çıkan görünüme karşın AKP ve Erdoğan, 2015 seçimlerinde bir yandan yeni seçmenleri AKP’ye çekmeye çalışırken (geçmişte bu alanda başarılı olduğu için, seçmenlerinin kabaca üçte biri sadece AKP’ye oy vermiş seçmenlerden oluşuyor), diğer yanda eski seçmenlerini kaybetmeme uğraşı vermek zorunda. Çünkü 2011 seçimlerinde ve sonrasında kutuplaşma politikasıyla seçmen kaybetmeyen AKP, bu politikasında sona gelmiş gibi. Bu da AKP’yi, başarısızlığı başarıya çevirebilecek yeni bir yol bulmaya itiyor, zorluyor. Yeni yol ise -daha tam tren kalkmadan-, bir daha böyle ikilemlere düşme ihtimali yaratmayacak bir siyasi ortamın kurgulanması ve oluşum sürecindeki tehlikenin -uzun erimli olarak- ve tamamen ortadan kaldırılması. Bunun da adı, başkanlık sistemi mi acaba?
* Bianet’te 27 Haziran 2012’de yayınlanan “AKP Oyları Nereden Geliyor?” başlıklı yazımdan, tablonun oluşturulma sistematiği ve ulaşılan sonuçların ayrıntılı dökümü konularında tüm bilgilere, açıklamalara bakılabilir.
** Sezgin tüzün'ün 2015 Haziran seçimleri analizinin ilk yazısı "Baraj HDP'nin Değil, Türkiye'nin Sorunu"