Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), milletvekilliği dokunulmazlığının uzun bir süredir kaldırılmasını talep eden, ancak bu talebi Meclis Genel Kurulu tarafından bir türlü ele alınmayan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Atilla Kart’ın başvurusuna ilişkin kararını bugün (8 Temmuz) açıkladı.
“Mahkemeye ulaşma hakkı” bağlamında Sözleşme’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiği sonucuna varan Mahkemenin bu kararından sonra Türkiye’deki dokunulmazlık dosyalarıyla ilgili yeni bir sayfa açılmış oldu.
Dava konusu mesele daha önce hükme bağlanan olaylarla benzerlikler taşıdığı ve genel itibariyle herhangi bir içtihat değişikliğine yol açmadığı için üç-beş paragrafla temellendirilen son kararlardan farklı bir şekilde uzunca sayılabilecek bir gerekçeye sahip olan ve üçe karşı dört oyla alınan kararın anlam ve sonuçlarını kısaca açıklamakta fayda var.
Davanın arka planı
CHP milletvekili Kart, milletvekili seçilmesinden önce kendisi hakkında açılan iki ceza davasının sonuca bağlanması için, 2004’ten bu yana birçok kez dokunulmazlık dosyasının Genel Kurul’da ele alınması ve dokunulmazlığının kaldırılması isteminde bulunmuş ve söz konusu talep reddedilmek bir yana, Meclis Genel Kurulu’nda gündeme bile alınmamıştı.
Bazı çevrelerce, başbakan da dahil olmak üzere haklarında fezleke düzenlenen diğer milletvekillerinin dokunulmazlık dosyaları için “örnek teşkil etmemesi” amacıyla gerçekleştirildiği iddia edilen bu uygulamadan sonra Kart, AİHM’e başvurmuş ve söz konusu düzenleme ve uygulamanın AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesine aykırı olduğunu savlamıştı.
Kart’a göre, dokunulmazlık gerekçesiyle, mahkeme önünde aklanma olanağı elinden alınmış oluyor ve dolayısıyla mahkemeye ulaşma (adil yargılanma) hakkı ihlal ediliyordu.
Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi, söz konusu davada verilecek hüküm, Kart’ın kişisel durumu bir yana, suç duyurusu ya da savcılığın re’sen harekete geçmesi yoluyla diğer milletvekillerine karşı açılan ceza davalarının dokunulmazlık gerekçe gösterilerek engellenmesinin AİHS’ne aykırı olup olmadığı meselesini de etkileyecekti.
"Dokunulmazlık uygulaması bu haliyle AİHS’e aykırı"
Her şeyden önce, hassas ve tartışmalı bir konuda bundan sonraki Mahkeme içtihadını belirleyebileceği düşüncesiyle, kararın kapsamlı bir ön-değerlendirme ve açıklamadan sonra gerekçelendirildiği göze çarpıyor.
Milletvekili dokunulmazlıklarıyla ilgili Avrupa ölçeğinde karşılaştırmalı değerlendirmelerin yer aldığı ve Türkiye’deki durumun kapsamlı bir analizinin yapıldığı ön-değerlendirmede dikkati çeken en önemli nokta ise, dokunulmazlık uygulamasının gözetilen nihai amaçla (milletvekillerinin parlamento çalışmalarını engellememe) orantılı olması gerektiğine ve Türkiye’deki uygulamanın dokunulmazlık sağlanan kişilere yolsuzluk gibi konularda yargılanmama güvencesi getirme riskine vurgu yapılmış olması.
Bu değerlendirmelerden sonra esasa ilişkin görüşünü ortaya koyan Mahkeme’ye göre
“dokunulmazlık ne kadar kapsamlı olursa, dokunulmazlığı haklılaştıran gerekçeler de o kadar gerekli [zorunlu] olmalıdır. (…) dokunulmazlığın kaldırılması koşullarının tanımlanması için hiçbir objektif kriter getirilmemiştir.
(…) Böylece, söz konusu kriterler her şeyden önce siyasal bir nitelik taşıyor gözükmektedir. [Dokunulmazlığın kaldırılması isteminin reddinin] hiçbir gerekçeye dayandırılmaması, (…) objektif kriterlerin yokluğuyla birleşerek, [dokunulmazlığın kaldırılmaması] kararından etkilenen herkesi –(…) başvurucunun yanı sıra milletvekilleri tarafından işlendiği iddia edilen ihlallerin mağdurlarını da– haklarını savunma araçlarından yoksun bırakmaktadır (…)
[Bu tür bir] yargılama süreci, çabukluk ve belli bir sürede sonlandırılma [şartlarına] uygunluk taşımamaktadır. Başvurucunun durumunda mesele Meclis’te iki yıldan fazla bir süredir bekletilmekte (…) Meclis başvurucuya hiçbir açıklama ve gerekçelendirme yapmadan [dokunulmazlığı kaldırma yetkisini] kullanmamaktadır (…).
Bütün ceza yargılamasının askıya alınması (…) söz konusu yargılamayı, özellikle kanıtlar bakımından, belirsizliğe düşürmekte (…) [ve yargılamanın] etkililiğini tehlikeye atmaktadır.
(…) Sonuç itibariyle, [dokunulmazlığa ilişkin] karar sürecinin bulanıklığı [şeffaf olmayışı] (…) Meclis’in eylemsizliği (…) ve bu sürecin yol açtığı gecikme (…) ilgilinin davasının mahkemece hükme bağlanması önünde engel oluşturmakta (…) adaletin iyi yönetimine aykırılık teşkil etmekte (…) izlenen meşru amaçla orantılı olarak değerlendirilmemektedir. (…) 6. maddenin ihlaline (…)” (par. 77, 88, 89, 90, 91, 93).
Görüldüğü gibi, Mahkeme, sadece Kart’ın durumu bakımından değil, ama yukarıda alıntılanan gerekçe –ve özellikle altını çizdiğimiz ifade– bağlamında bütün dokunulmazlık dosyaları ve dolayısıyla Türkiye’de milletvekili dokunulmazlığına ilişkin düzenleme ve uygulamanın kendisi bakımından da çok önemli bir karar vermiştir.
Sonuç itibariyle, bu karardan sonra, bir şekilde milletvekillerinin dokunulmazlıklarından etkilenen üçüncü kişilerin de AİHM’e dava açmaları mümkün olacak ve bu yolla dokunulmazlık sistemi bütünüyle değişebilecektir.(ECG/EÜ)