Emek ve Siyaset
Bu hafta tanıtacağımız ilk eser, emek-siyaset ilişkisini çeşitli açılardan ele alan bir derleme: "Emek ve Siyaset". Ali Rıza Güngen, Fuat Ercan, Özlem Tezçek, Özgün Biçer ve Yasemin Özgün'ün hazırladığı kolektif çalışma, çeşitli yazarların konuyla ilgili metinlerinden oluşuyor.
Literatüre önemli bir katkıda bulunan çalışma, Nazım Hikmet'in bir şiiriyle açılıyor:
Yapıcılar türkü söylüyor,
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
Bu iş biraz daha zor.
Yapıcıların yüreği
Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl,
Ama yapı yeri bayram yeri değil.
Yapı yeri toz toprak,
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur,
Ellerin kanar.
Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli,
Her zaman sıcak,
Ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak,
Ne herkes kahraman,
Ne dostlar vefalı her zaman.
Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı.
Bu iş biraz daha zor.
Zor mor ama
Yapı yükseliyor, yükseliyor.
Saksılar konuldu pencerelere
Alt katlarında.
İlk balkonlara güneşi taşıyor kuşlar
Kanatlarında.
Bir yürek çarpıntısı var
Her putrelinde, her tuğlasında, her kerpicinde.
Yükseliyor
Yükseliyor
Yükseliyor yapı kan ter içinde.
Bu şiirin kolektif çalışmaya atfettiği anlamı yazarlardan dinleyelim: "Kapitalizmin güncel olarak geldiği bu aşamada artık sermaye yaşamın her alanındaki toplumsal ilişkileri artı-değer üretimine sevk edebilme gücüne ulaşmıştır. Dolayısıyla sermayenin artı-değer üretim alanları klasik fabrikanın fiziki duvarlarının ötesine geçmiş ve toplumsal yaşamın her bir parçası işlevsel olarak birer fabrika haline gelmiştir. Fabrikalaşma eğilimi (...) üniversitelerde de ortaya çıkmaya başlamıştır. (...) Üniversitelerin, akademisyenlerin ve dolayısıyla bilgi üretiminin günümüzde geldiği bu aşamada (...) Nazım Hikmet'in (...) şiiri derin bir anlam kazanmaktadır. Tüm zorluklarına rağmen yapı yerinin kolektif olarak yükseltilmesi mücadelesi (...) bizlerin çabalarını en güzel şekilde ifade ediyor."
Bu bağlamda, çalışmada, 'Avrupa Birliği'nde Emek Üzerindeki Yeni Kontrol Biçimleri ve Türkiye'deki Sendikaların Tepkileri' (Şebnem Oğuz / Fuat Ercan), 'Türkiye'de Kapitalizmin Güncel Analizine Yönelik Bir Deneme: Sınıf ve Elit Teorilerine Bütünsel Bakış' (Özlem Tezcek / Fuat Ercan), 'Teknoloji ile Değişen Üretim İlişkileri' (Sinan Alçın) "Emek Piyasası İçin 'İnsan Koleksiyonu': Özel İstihdam Büroları" (Alp Tekin Ocak), 'Türkiye'de İmalat Sanayiinde Emek ile Sermaye Arasında Bölüşüm Sorunu' (Yüksel Akkaya) gibi, hem başlığıyla hem de içeriğiyle dikkat çeken metinler yer alıyor.
Ayrıca, metinlerin çeşitli tablo ve şekillerle desteklendiğini, birçok makalenin zengin bir kaynakça içerdiğini de belirtelim.
Özetle, "Emek ve Siyaset", konuyla ilgilenen okuyuculara yeni perspektifler sunan, değerli bir kolektif emek ürünü olarak raflardaki yerini alıyor:
Emek ve Siyaset, Ali Rıza Güngen / Fuat Ercan / Özlem Tezçek / Özgün Biçer / Yasemin Özgün, Dipnot Yay., 2010, 300 sf.
Molotov Anlatıyor
'Reel sosyalizm' denince akla gelen ilk şey, kuşkusuz, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'dir. Her yönüyle her daim tartışılan bu devlet, kimilerince sosyalizmin tek 'reel' örneği, kimilerince de kapitalist devletten farkı olmayan sıradan bir ulus-devlet olarak görülür. Bu tartışmada genelde göz ardı edilen şey ise, konuyla ilgili ilk elden bilgi ve değerlendirmelerin genelede yetersiz oluşudur. İşte bu hafta tanıtacağımız eser, bu konudaki açığı önemli ölçüde kapatan, önemli bir kitap: "Molotov Anlatıyor". Feliks Çuyev'in hazırladığı kitap, uzun yıllar boyunca SSCB bürokrasisinde çok önemli görevlerde bulunmuş olan Vyaçeslav Skriabin'inle (Molotov) yapılan 140 görüşmenin metinlerini okuyucuyla buluşturuyor.
Yordam Kitap'ın 'Geçmişten Geleceğe Sosyalizm' dizisinin ilk halkası olan kitap, dizinin tanıtım yazısında da belirtildiği gibi, "Molotov'la yapılan söyleşilerden oluşuyor. Çarlık döneminde yer altı mücadelelerine katılan, Ekim Devrimi ve İç Savaş'ta yer alan, 1924'ten itibaren ise SSCB'de parti ve devlet politikalarının saptanıp uygulanmasında birinci derecede rol üstlenen Molotov, parti ve devlet aygıtından dışlandıktan sonra, 1973'ten 1986'da ölümüne kadar, 17 yıl boyunca kendisiyle yapılan 140 görüşmede bugün de tartışılmaya devam edilen bir dizi konuda ilginç açıklamalarda bulunuyor."
Bu bağlamda, kitapta, 'Soğuk Savaşın Başlangıcı', 'Diğer Ülkelerin Komünistleri', 'Stalin'in Çevresi', 'Tasfiyeler', 'Sosyalizm Nedir' gibi ilgi çekici alt başlıklar yer alıyor. Böylece kitap, Molotov'un, Sovyet üst düzey yöneticilerinin kişisel yaşamlarından diğer ülkelerdeki komünist figürlere, Sovyet iç ve dış politikasından genel olarak sosyalizme ilişkin hususlara kadar birçok konuda ilk elden yaptığı gözlem ve değerlendirmelerini içeriyor. Elbette, Molotov'un anlattıkları bağlamında konuyla ilgili hükmü vermek her okuyucunun kendisine düşüyor.
Kitabın, Molotov'un kısa yaşamöyküsel tarihinin verildiği bir bölüm ile kapsamlı bir dizin kısmı içerdiğini de belirtelim.
Özetle, "Molotov Anlatıyor", konuya ilgi duyan herkes tarafından mutlaka okunması, üzerinde defalarca düşünülmesi ve tartışılması gereken, dikkat çekici bir çalışma:
Molotov Anlatıyor - Stalin'in Sağkolu ile Yapılan 140 Görüşme, Feliks Çuyev, Yordam Kitap, 607 sf.
İnternette Balık Avlamak
Bu hafta tanıtacağımız son eser ise edebiyat dünyasından: "İnternette Balık Avlamak". Pakistan kökenli bir İngiliz kadının evlenmek için başvurduğu internet bağlamında yaşadığı trajikomik hikâyelerden oluşan kitap, hem günümüz yeni iletişim araçlarını hem de postmodern sosyal ilişkileri gözler önüne seren ve sorgulayan bir deneme niteliği taşıyor.
Nasreen Akhtar'ın kaleme aldığı kitabın konusunu ve Akhtar'ın okuyucuya iletmeye çalıştığı mesajın özetini yine ondan dinleyelim: "Yaşam hayret verici bir şey; bir nimet, bir sınav, hediye, öğretmen, akıl hocası, dost, düşman, imparator, gladyatör, geçip giden bir zaman... bir serap. Çoğumuz bu kısa ömrümüz boyunca hayatın anlamını ararız. Bu arayış [,] içinde sayısız hazzı barındırır ve bu hazlardan biri, ömür dediğimiz bu şaşırtıcı şeyin şaşaası içinde bizimle yolculuk edecek birini bulmaktır. Bu kitap bir kadının bu arayışını anlatıyor. Bir gün ilahi adaletin onu aşkla ve merhametle onurlandıracağına ilişkin umutla sürdürdüğü arayışı. Gerçek bir hikâye bu. Benim hikâyem. (...) Bu kitap, tutacak bir el bulmaya çalışırken o sonsuz labirenti yaşamış olanlara; bütün bedbinliklerine rağmen, bir gün, bir şekilde o kişiyi bulacaklarına dair kalplerinde hâlâ inatçı bir umut taşıyanlara adanmıştır... İşte bu nedenle burada düşler var; gerçekleşmiş olanlar, henüz gerçekleşmemiş olanlar ve asla gerçekleşmeyecek olanlar..."
Özetle, "İnternette Balık Avlamak", adında da anlaşılabileceği gibi, eski bir arayışı yeni bir teknolojiyle sürdürmek isteyen bir kadının yer yer güldüren, yer yer hüzünlendiren hikâyelerinden oluşuyor. Bize de ilgiyle okumak düşüyor:
İnternette Balık Avlamak, Nasreen Akhtar, Ayrıntı Yay., 2010, 269 sf.