Malum, 5. Avrupa Sosyal Forumu için İsveç’in Malmö kentindeyiz. Organizasyondaki aksaklık perşembe sabahı kendimi gitmem gerekenin tam tersi yönde bir yerde bulmama neden oldu.
Nerelisin?
Adres sorduğum bir forum gönüllüsü, benden önce soranların da aynı yere gittiğini, hatta onların arabası olduğunu söyleyince, beraberce onlara doğru ilerledik. İki genç kadın arabaya doğru yürürken, gönüllü arkadaş beni de götürmelerini rica etti, genç kadınlar sevimli gülücüklerle hemen kabul ettiler, arabaya doğru ilerlemeye başladık. Üçümüz de elimizde kalın forum kitapçıkları, hangi toplantıya yetişeceğimizi hesaplamaya çalışırken, kadınlardan biri nereli olduğumu sordu, İstanbul dedim, o ana kadar yüzlerinde olan o sevimli gülümseme bir anda silindi. Ama bir tepki vermediler.
Arabaya bindik, gideceğimiz yere doğru yola koyulduk. Gülümsemenin neden silindiğini anlamamış bir halde, hani yeni arkadaşlarımla sohbet olsun diye “Buralı mısınız” diye sordum. Sonradan Daniella olduğunu öğreneceğim genç kadın arkaya döndü, “Ben” dedi “Ermenistanlıyım, Yerevanlı. Ama beş yıldır buradayım”.
Gülümsemenin neden yok olduğunu anlamanın burukluğuyla genç kadına baktım, “Aaa” dedim, “ne zamandır buradasınız?”.
"Çok değişmiş bulacaksın"
“Beş yıldır” dedi Daniella, ne sıklıkta Yerevan’a gidip geldiğini sordum, beş yıldır hiç gitmiyormuş. O zaman çok değişmiş bulacaksın deyince, birden hızlıca arkasını döndü, belli ki Ermenistan’ı görmüş olabileceğimi düşünmemişti. İki kez gittiğimi söyleyince, üstelik iki gidiş de o Ermenistan’dan ayrıldıktan sonra olunca gözlerinde bir merak oluştu Daniella’nın. Hem neden Ermenistan’a gitmiş olabileceğimi anlamaya çalışıyordu belli ki hem de ne zamandır gitmediği Ermenistan’ı merak ediyordu.
Sonuçta, bulacağımız yeri bulmadan önce bir kahve içebileceğimizi fark ettik, bir kahveye oturduk ve sohbet etmeye başladık.
"Bir özür yeterli"
Daniella 28 yaşında, beş yıl önce gelmiş İsveç’e. Ekonomi okumuş, şimdi master yapıyor, anladığım kadarıyla pek niyeti yok geri dönmeye. Tıpkı bizde olduğu gibi, geçtiğimiz hafta Daniella’nın gündeminde de Ermenistan Türkiye milli maçı varmış, Ermenistan’ın kaybetmesine üzülmüş, Gül’ün Erivan ziyaretine sevinmiş, keşke anıta da gitseydi de bu iş daha fazla uzamasaydı diyor. Ona göre, Ermenilerden mesela kendisinden bir özür dilemek yeterli… “İşin bu kadar kolay olmayacağını biliyorum” diyor “ama bunun çok önemli bir adım olacağından eminim.”
Hrant'ın ardından...
Hrant’tan da bahsediyoruz elbette. Daniella bilmezmiş Hrant’ı daha önce. Ama öldürüldükten sonra okumuş yazdıklarını, İsveç’te Hrant için yapılan anmalara da katılmış. Cenaze törenini düşündükçe hala çok etkilendiğini söylüyor.
Sohbet ilerledikçe, kahveler içildikçe, “Peki” diyorum “o zaman neden yüzün asıldı İstanbul deyince?”. Duyunca içimi buran o cümleyi söylüyor: “Ermeni olduğumu öğrenince ne yaparsın bilemediğim için.”
Daniella hiç gelmemiş Türkiye’ye, aslında merak ediyor, belli. Anneannesinin Maraş’ını, dedesinin Kilis’ini ama daha hazır değilim diyor, bu sıralar pek çok genç Ermeni’den duyduğum gibi. Yeniden içimi buruyor.
Kahveler bitiyor, toplantılarımıza doğru yola koyuluyoruz, toplantı mekanlarımıza geldiğimizde, teşekkür etmek için Daniella’ya doğru uzanıyorum, sarılıp, öpüşüveriyoruz. İkimizin de yüzünde aynı topraktan gelmenin rahatlığı var, zira herhalde bu kadar kısa bir tanışıklıktan sonra birbirine ancak iki Anadolulu bu kadar sıkı sarılabilir... (ÇM/TK)