2002'de ilk kez Floransa'da toplanan Avrupa Sosyal Forumu'nun bileşenleri, bu toplantının 10. Yılında 10+10 sloganıyla toplanarak önümüzdeki 10 yılda neler yapmak gerektiğine dair bakış açıları geliştirecek. 8-11 Kasım günlerinde İtalya Floransa'da Fortezza de Basso'da gerçekleşecek toplantılar, toplumsal hareketlerin şekillendireceği bir Avrupa için ipuçları taşıyor.
Sosyal Forum süreci, küreselleşme karşıtı hareketin yükseldiği 2000'lerin başında, özellikle Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), G8'in büyük toplantılarına alternatif toplantılar yapmak amacıyla başlamıştı.
Toplantılar, küreselleşmenin zorunlu gibi sunulan gidişatına karşı kendi yolunu üretmeye çalışan hareketlerin işbirliğin dayanıyordu. Bu toplantıların tarihlerine denk gelen zamanlarda, başka bir dünya mümkün anlayışıyla yeni bir kamuoyu oluşturmak hedeflendi. Seattle, Prag ve Genova gibi kentlerde farklı kesimlerden, farklı bakış açılarına sahip hareketler, sendika ve sivil toplum örgütleri bir araya gelip ortak düşmana karşı seslerini yükseltmişti.
Bu sembolik eylemlerin ardından hareketlerin işbirliğini sağlamak ve yakınlaşma alanlarını çoğaltmak üzere bir gündem oluştu. Bu eğilimin sonucunda önce Brezilyalı aktivistlerin Dünya Sosyal Forumu (DSF) adıyla toplantılar düzenledi. Hemen ardından Forumların kıtasal ayakları gelişti. Avrupa Sosyal Forumu (ASF) da bunlardan biriydi. Özellikle İtalyan aktivistlerin öncülüğünde şekillenen ASF, 2003'te Paris'te, 2004'te Londra'da, 2006'da Atina'da, 2008'te Malmö'de ve son olarak 2010'da İstanbul'da toplandı.
Forumların en büyük başarısı, yerel sorunların kıtasal çapta yankı bulması için gerekli ağların ve işbirliğinin sağlanması oldu. Böylece bu sorunları Avrupa kamuoyunun dikkatine sunup, kıta çapında tartışacak bir kamusal alan oluşturma fikri gelişti.
Avrupa Birliği'nin para temelli ve küresel sermayenin hedefleri doğrultusunda işlemesine karşı, Avrupa'yı yeniden düşünmek, birliğini farklı değerler üzerinden kurmak adına hareketlerin işbirliğine girmesinin önemi ortaya kondu. Ancak özellikle son iki forumun başarısızlığı; Forum'un DSF ilkeleriyle hareket eden daha yatay bir birlik ve buluşma alanı olmaktan çıkması ve kurumsal bir rol alması gerektiğine dair baskılar, kimi grupların Forum'dan desteklerini çekmesiyle İstanbul sonrasında Forum bir sönümlenme eğilimine girdi.
ASF çatısında olmasa bile, hareketlerin işbirliği ve koordinasyonunun sürdürülmesine dair düşünce etkisini sürdürüyor. Kurumsal siyasetin sınırlılıklarına, temsili demokrasinin açmazlarına karşı hareketlerin pratiklerine dayanan bir siyaset, Forum'un temellerini attığı bir düşünce olarak işaretlenebilir. Sınırlı bir demokratik işleyişe karşı ve karar mekanizmalarına katılması engellenen yurttaşların Avrupa'yı yeniden şekillendirebilmesi için hareketlerin önemi gün geçtikçe artıyor. Öte yandan, Avrupa'da krizin derinleşmesi, buna karşı yürütülecek mücadelenin önemini ve aciliyetini artırıyor.
Seçimler ve temsilciler aracılığı ile taleplerini duyuramayan kesimler, alanlarda kendi sözlerini doğrudan hareketler aracılığı ile aktarıyor. Böylece hareketlerin eylemleri, talepleri ve kamusal tartışmaları güçlendirici etkisi, onları kurumsal siyasete göre daha etkin kılıyor.
2010'dan bu yana çeşitli toplantılarda hareketlerarası işbirliğinin yeniden canlandırılması yönünde girişimler var. Bu yıl içerisinde de Mart 2012'de toplanan Joint Social Conference, Haziran 2012'de toplanan Another Road For Europe, Coalition Of Resistance'ın organize ettiği ve Ekim ayı içinde toplanan Europe Against Austerity bu toplantılara örnek verilebilir.
Firenze 10+10'un çağrı metninde, bu toplantının yeni bir Avrupa Sosyal Forumu olmadığının altı çiziliyor.
10. Yıl kutlamasının ötesinde, gittikçe derinleşen krize ve onun dayattığı politikalara karşı alternatiflerin geliştirilmesi vurgusu önplanda. Avrupa çapında işleyen ağların ve koalisyonların belli başlıklar etrafında somut adımlar atması planlanıyor. Bu başlıklar, demokrasi, finans/borç/kemersıkma, çalışma ve sosyal haklar(ı), ortak alanlar ve kamu hizmetleri, Akdeniz'deki ve dünyadaki Avrupa olarak belirlendi. Farklı aktörlerin ve deneyimlerin bir araya geleceği toplantılarda, mümkün olduğunca somut adımlar atılması en önemli hedef. Bu adımlar, paranın ve finans çevrelerinin şekillendirdiği bir Avrupa'ya karşı kendi hayatında söz sahibi halkların demokratik yollardan kuracağı yeni bir Avrupa yaratılması için de kritik önemde olacak.
*Yavuz Yıldırım, Niğde Üniversitesi