Ekonomist Gaye Yılmaz, hükümetin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) tasarısının kayıt dışı çalışanların kayıt altına alınmasına yardımcı olacağına dair savlarını, eğilimi deşifre ederek değerlendiriyor:
"Asıl yapılmak istenen şu. Bütün kayıt içindekileri kayıt dışı koşullara getirir ve kaydedersiniz. Adı kayıt altına almak olur. Kuralsızlaştırma yasa eliyle gerçekleştirilir."
Yılmaz, bunun kayıt içinde olanlarla ilgili vergilerin, yüklenimlerin en alta indirilmesi, dolayısıyla emekçilerin hak ve kazanımlarının budanmasının öngörüldüğünü, söylüyor:
"Zaten işveren örgütleri de bunu savunuyor. Kayıt dışının asıl gerekçesi, yüksek maliyetlerden kaçmadır."
Yılmaz yeni ihale yasa tasarısının su, enerji,ulaşım ve posta hizmetlerini bütünüyle şirketlerin inisiyatifine bırakmasını, emekçilerin hizmet sözleşmelerini tamamen denetim dışına çıkarmasını, kuralsızlaştırmasını buna örnek gösteriyor. "Şimdilik dört alanda; ama bunu yaygınlaştıracaklardır."
Başka bir yolu daha var
Yılmaz kayıt dışını kayıt altına almanın başka bir yolu daha olduğunu söylüyor. "Toplumun, işçi sınıfının çıkarlarını gözeten bir yerden de bunu yapabilirsiniz. Ama piyasanın yasalarına aykırı olur. Kayıt altındaki firmalardaki emekçilerin sosyal hak ve kazanımları geriletilmeden, kayıt dışındaki denetimler ve yaptırımlar artırılır. Buna paralel olarak vergi adaletini de sağlamak gerek. Böylece sosyal harcamalara yönelik bütçe büyümüş olur."
Kayıt dışı istihdam yüzde 47
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2007'nin toplam istihdamı 21 milyon 219 bin kişi. Bunun yüzde 46,7'sini oluşturan 9 milyon 929'unun sosyal güvencesi yok, yani kayıt dışı çalışıyorlar. Bunların yüzde 51'i tarım dışında. Kayıt dışı istihdamın yüzde 36'sı ücretli. Yüzde 89'u tarım dışında ya da kentlerde.
Kayıt dışı nerede?
Yılmaz, kayıt dışının kapitalizmin kendine içkin bir sorun olduğuna dikkat çekiyor:
"Sermaye hızla küçük parçalara ayrılıyor. Muazzam miktarda taşeron tedarik zincirleri oluşuyor. Bunlar küçük ölçekli firmalar. Öz sermaye yetersizliğinde, borçla, krediyle kendini döndürebiliyorlar. Bunlara vergi, sigorta, yükümlülük getirilirse önemli bir bölümü kapanır. Firmalar kapandığında ortaya çıkacak işsizliği, binlerce yeni işsizin durumunu da savunmak mümkün değil. Aslında sorun doğrudan sistemin kendisine içkin bir sorun. O nedenle bu alandaki mücadele özünde sistem karşıtı olmak zorunda"
Bankalar boşuna KOBİ reklamı yapmıyor
"Kayıt dışı 80'li yıllardan itibaren bu kadar gündemde.
"70'lerde kâr oranları düşüşü başladı. Sermaye artan kârı makine ve teçhizata yatırınca, kâr oranları tersine dönmeye başladı. Asıl sorun makine parkından, teknolojiden kaynaklanınca, bunu küçük parçalara bölüp dünya ölçeğine yaymak gerekti. Küreselleşme dedikleri bu: Üretken sermayenin uluslararasılaşması. Taşeronlaşmanın kökeni burada. Nihai ürünler yine ana merkeze geliyor.
"TÜSİAD neden ısrarla küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri (KOBİ) güçlendirmemiz gerek diyor. Çünkü onlar olmadan büyükler olamaz. Bütün bankalar KOBİ'ler için kredi yarışı içinde; özel departmanlar oluşturuyorlar. Sistemin kendini var etmesinin başka koşulu yok." (TK)