İstanbul'da bugün başlayan "Düşünce Özgürlüğü İçin 7. İstanbul Buluşması"nın açılış konuşmalarından sonraki ilk bölümü Agos gazetesinin öldürülen yayın yönetmeni ve insan hakları savunucusu Hrant Dink'e ayrılmıştı.
Bilgi Üniversitesi Dolapdere yerleşkesindeki uluslararası etkinliğin kolaylaştırıcısı Şanar Yurdatapan, bölümün açılışını yaparken, 19 Ocak 2007'de öldürülen gazeteci için "Hâlâ bize yardım ediyor" dedi.
Çandar: Bizimle yaşıyor
Dink'in yaşam öyküsünü kitaplaştıran gazeteci Tuba Çandar, Agos'un arşivlerinde bulduğu Dink'in notlarının Türkiyeli Ermeniler üzerine bir tür sözlü tarih çalışması olduğunu fark etmesinden söz etti. Dink'in dönüştürücü bir gücü olduğunu anlatan Çandar, "Hayali Türkiye-Ermenistan sınırının açılması, iki halkın birbirine dokunmasıydı. Ermeni meselesi dahil bütün meselelerin özgürce konuşulabileceği bir Türkiye düşlüyordu" dedi. Dink'in "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla açılan davaya ilişkin "Mahkumiyet kararı çıkarsa giderim" deyişini anımsatan Çandar, gazetecinin 2005'teki Osmanlı Ermenileri üzerine konferansta "Biz Ermenilerin bu toprakta gözü var, altına girmek için" sözüne göndermeyle "Kendi toprağına gömüldü. Bizimle yaşıyor" diye konuştu.
Göktaş: Cinayete giden süreçte medyanın rolü var
Dink cinayeti sürecinde, gazetecinin yaptığı, Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in Ermeniliğiyle ilgili haberin dönüm noktası olduğunu söyleyen gazeteci Kemal Göktaş, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün haberin Hürriyet'te manşetten alıntılanmasının hemen ardından yaptığı Dink'i hedef gösteren açıklamayı anımsattı.
Açıklamanın ardından medyanın "kimyasının bozulduğunu" söyleyen Göktaş Şubat 2004'ten sonra ırkçı, sağ gazetelerin yanı sıra, yaygın medyadaki yazarların da Dink'i hedef gösterişini anlattı. Dink'e açılan davaların duruşmalarında kendisine yönelik ırkçı saldırıları gazetecilerin "kavga, arbede" diye haberleştirmesine dikkat çeken Göktaş "Medya Dink'in katline giden süreçte önemli rol oynadı. Tetikçiler için uygun zemin yaratılmış oldu. Bilinçli ya da bilinçsiz, bu yayınlar katline giden sürecin önünü açtı" diye konuştu.
Çetin: Şimdi asıl soru "Neden?"
Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, Dink'in yargılanması ve cinayet yargılamasıyla ilgili süreçteki hukuksuzlukları anlattı. "Bir eylem planı dahilinde öldürüldü. Son derece profesyonel bir örgüt tarafından" diyen Çetin, kendi içlerinde ihtilaflı olan Emniyet, Jandarma ve MİT'in, Dink'in yaşam hakkının korunmamasında ve soruşturmanın ilerlemesinde ortaklaştığını gündeme getirdi. Çetin bu ortaklaşmaya dair "neden" sorusunun gündemlerinde olduğunu, cinayet davasında bunu ön plana koyacaklarını söyledi.
Dink'in 301. maddeden mahkum edilmesi ve yaşam hakkının korunmamasıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14 Eylül'de açıkladığı kararında, Türkiye'yi oybirliğiyle mahkum etmişti.
İki yılda bir düzenlenen Düşünce Özgürlüğü İçin İstanbul Buluşması, bu yıl ifade özgürlüğünün ve mücadelesinin geleceğine odaklanıyor. (TK)