Deprem hazırlığı yerine Kanal İstanbul: Fırsat kaçıyor

“Kanal İstanbul doğayı ve geleceği tehdit ediyor..."
Uyarıyı yapan kişi, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu. İstanbul’un geleceğine ilişkin büyük bir tehdit gördüğü Kanal İstanbul projesi hakkında net konuşuyor: “Bu proje İstanbul’un ekolojik dengesine, su kaynaklarına, tarım alanlarına ve afetlere karşı dirençliliğine büyük zarar verecek.”
Giritlioğlu’nun bianet’e verdiği bilgiye göre Kanal İstanbul sadece bir su yolu projesi değil, aynı zamanda büyük bir gayrimenkul projesi. Proje için harcanacak dev bütçenin İstanbul'un deprem riskine karşı dirençli hale getirilmesi için kullanılabileceğini belirten Giritlioğlu, “İlk başta 15 milyar dolar olarak açıklanan maliyetin, bugün 65 milyar dolara ulaştığını görüyoruz. Bu parayla 100 metrekarelik tam 1 milyon sosyal konut inşa edilebilirdi” dedi.
Giritlioğlu, "Bu maliyet İstanbul'da depreme dayanıklı bir kent yapısının kurulması için hayati bir fırsattı," diyerek, projenin yarattığı fırsat maliyetine dikkat çekiyor. İstanbul’un hâlihazırda mevcut planlarına aykırı olduğunu belirten Giritlioğlu, Kanal İstanbul'un, 2009 yılında onaylanan İstanbul Çevre Düzeni Planı'nın belirlediği koruma ilkelerini çiğnediğini söylüyor:
“İstanbul'un kuzey ormanlarını, tarım alanlarını, meralarını, su havzalarını ve arkeolojik alanlarını korumak zorundayız. Ancak Kanal İstanbul tam tersini yapıyor. Kuzey Ormanları’ndan su havzalarına, tarım alanlarından arkeolojik mirasa kadar her şeyi tehdit ediyor."
Su krizi ve gıda güvenliği tehlikede
Giritlioğlu’nun dikkat çektiği bir diğer kritik nokta ise su kaynakları üzerindeki etkiler. Sazlıdere Barajı gibi İstanbul'un önemli su kaynaklarının devre dışı kalacağını vurgulayan Giritlioğlu, su yoksulluğu riskinin çok yakın bir tehdit olduğunu belirtti. Ayrıca tarım alanlarının yok edilmesiyle olası bir afet veya pandemi durumunda kentin kendi kendini besleyemeyeceği uyarısında bulunuyor.
Rant projesi
Giritlioğlu, arazilerin el değiştirme süreçlerine de değindi:
“Bu sadece Arap ülkelerine satılmakla ilgili değil. İster Türkler ister başka birileri alsın, önemli olan tarım alanlarının arsaya çevrilmesi ve kentin kuzeye doğru büyümesi. Çivi bile çakılmaması gereken alanlara lüks ya da sözde sosyal konutlar inşa ediliyor."
Gerçekte sosyal konut yapılmadığını, lüks projelerle doğanın geri dönülmez şekilde tahrip edildiğini vurgulayan Giritlioğlu, "Türkiye’de gerçek anlamda sosyal konut zaten yok" diyerek, hükümetin kelime oyunlarıyla kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını belirtti.
Tsunami ve deprem tehlikesi göz ardı ediliyor
Giritlioğlu, Kanal İstanbul'un ayrıca aktif fay hatları üzerinde inşa edildiğine dikkat çekerek, ÇED raporlarında dahi tsunami riskinin kabul edildiğini hatırlattı. İstanbul’un doğal afetlere karşı mevcut kırılgan yapısının bu projeyle daha da kötüleşeceğini söyledi.
Uluslararası Boyut
Projenin sadece İstanbul'u değil, Marmara ve Karadeniz’i de tehdit ettiğine dikkat çeken Giritlioğlu, kanal hafriyatının deniz kıyılarına dökülmesinin ekolojik bir yıkıma yol açacağını belirtti:
"Ulaştırma Bakanlığı temsilcileri, hafriyatın kıyılarda dolgu olarak kullanılacağını açıkça söylüyor. Böyle bir gerekçe olamaz. Bu, deniz ekosistemine yapılacak büyük bir saldırıdır."
Yargı gecikti, tahribat başladı
Giritlioğlu, yargı süreçlerinde zamanında yürütmeyi durdurma kararlarının verilmemesinin büyük bir hukuki eksiklik olduğunu belirterek, "Hakimler de bu sürecin bir parçası oldular” dedi.
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, Kanal İstanbul'un sadece bir şehir planlama hatası değil, küresel ölçekte bir doğa kıyımı olduğunu vurguluyor:
"Kanal İstanbul, dünyanın en büyük ekokırım projelerinden biri. Bu proje yalnızca İstanbul'un değil, Marmara Denizi'nin, Karadeniz'in ve tüm bölgesel deniz ekosisteminin ağır bir tahribata uğramasına yol açacak. Şunu unutmayalım: Doğa intikam almaz. Doğa sadece kendisine ait olanı, zamanla ve kaçınılmaz şekilde geri alır."

Kanal İstanbul: Bilinmesi gereken 10 gerçek
(EMK)
KADINLARIN GÜNDEMİ
Bırakınız beyler, kadınlar istedikleri gibi doğursunlar, size ne?

Arkadaşları Bakırköy’den seslendi: Çiğdem’i, Mine’yi serbest bırakın

Geziye Özgürlük Koordinasyonu Silivri'de: Arkadaşlarımız serbest bırakılsın

İsviçre Emine’yi geri göndermek istiyor: Hayatım risk altında

23 Nisan: Çocuk haklarıyla bayram
