Kimisi Ordu’da fındık bahçesinde kimisi Adana’da pamuk tarlasında çalışıyor. Yaptıkları için niteliğini niceliği kendilerinin yaş aralıkları değişse de değişmeyen tek bir gerçek var. Onlar, birer çocuk, ve yaşıtları gibi, oyun oynama, denize girme, eğlenme, uyuma, okuma, dinlenme zamanlarını bahçelerde çalışarak geçiriyorlar. Türkiye’de 1 milyona yakın çocuk işçi bulunuyor. Çocuk işçiliği ile mücadele son dönemlerde gündemde olsa da alınan önlemler caydırıcı değil. Peki, çocuk işçiliğini en aza indirmek, ortadan kaldırmak için ne yapmak gerekiyor?
Bir anne: Sorunlarımızı anlatsan ne fayda
Urfa’dan gelen ve Ordu’daki Uzunisa Çadır Kamp alanında yaşayan anne Cemile Kurt, “Başbakan’ım bilmiyor mu ne yapılacağını?” diye söze başlıyor. Biraz tepkili. “Bizim durumumuz bellidir. Urfa’da işimiz gücümüz olsa buralara kadar çocuklarımızı sürükler miydik? Sorunları anlat anlat bitiremeyiz. Zaten sorunlar çözülmüyor. Anlatsak ne fayda olacak?” diyor.
Bir elçi: Reforma ihtiyaç var reforma
Eyüp Demir’de Urfa’dan gelen elçilerden (bahçe sahipleri ve işçiler arasında bağlantı kuran kişi) biri. O’da konuşmasına bir hayli öfkeli başlıyor. “Trafik” diyor, “trafik” “trafik bize kafayı taktı. Nereye gidersek gidelim ağır yüklü cezalar kesiyorlar. Urfa’dan geldiğimizi anlıyorlar. En ufak bir şeyde ceza kesiyorlar”.
Demir, soruyor, “Ben çalışmazsam çocuğumu çalıştırmazsam bu parayı nasıl ödeyeceğim? O kadar araçla geliyoruz tek kişi çalışsa yol masrafını kurtarmaz mecburen çocuklar da çalışacak”. Devlet bakanı Ali Babacan’a sesleniyor Demir, “Bu ülkeye reforma lazım. Bize kendi yaşadığımız yerlerde iş olanakları sağlasınlar”
Bir baba: Maaşım olsa buralara gelir miydik?
Baba Ali Ok da söze giriyor: Bu rezilliği görüyorsunuz. Üç çocuk yap, beş çocuk yap diyorsun. Kim bakacak bu çocuklara? Çocukları biz de buralara getirmek istemiyoruz. Ancak başka çaremiz yoktur. Benim bir maaşım olsa buralara getirir miyim çocuklarımı? Biz 72 il geziyoruz bir ekmek için. Tüm aile çalışıyoruz, çocuklar da çalışıyor, yine de bu rezilliğin içinde yaşıyoruz. Biz o meclistekilerden daha az mı çalışıyoruz?
Çocuklar: Okumak istiyoruz
Anneler ve babaların büyük bir kısmı çocukları çalıştırmak istemediklerini ancak buna mecbur olduklarını söylüyorlar. Peki, çocuklar ne diyor?
13 yaşındaki Ahmet, “devlet herkese yardım ediyor destek oluyor. Biz de okumak istiyoruz, okula gidemiyoruz” diye konuşuyor. “Kürtlere gelince yardım destek yok. Bizim toprağımız olsa kendi toprağımızda çalışsak biz de buralara gelmezdik” diyen Çava ekliyor: "Burada doğduk, burada öleceğiz".
11 yaşında Ceren, “Çalışmak bizim kaderimizdir, çalışmayıp da ne yapacağız” diye soruyor. Sekiz yaşındaki Hacer de Ceren’i destekliyor: "Bahçeye gitmezsem, evde çalışacağım." Urfalı 16 yaşındaki Salih Akbaş söze başlıyor: "Fazla para göz çıkarır. Biz karnımızı doyurmak için çalışıyoruz. Yoksulluk çok da kötü değil bak Adana, Yozgat, Ordu bir sürü yere gidiyoruz."
Proje yöneticisi: Uluslararası mevzuatlara uyulmalı
Hayata Destek Derneği’nin Ordu’daki Proje Yöneticisi Cansın Ilgaz, hak ihlalleri ile mücadele konusunu üniversite yıllarından beri takip etmiş. Bu alanda yapılan seminerlere katılmış. Hatta yurt dışına gitmiş İnsan hakları konusunda yüksek lisans yapmış. Türkiye’ye döndüğünde de Hayata Destek’in ilgili projelerini duyunca Ordu’da projeye dahil olmuş.
Anneler-babalar yerel temsilciler herkesle diyalog halinde olan Ilgaz, sorunun çözümünün uluslararası mevzuatlardan geçtiğine inanıyor. Ilgaz, “Türkiye imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerin gereklerini uygulasa genelden yerele sorun çözülmüş olacak” diyor. Aynı zamanda Ilgaz, mevsimlik işçilerin kendi bölgelerinde de güçlendirilmesi gerektiklerini ve bu bölgelerde çalışma alanları açılması gerektiğine de dikkat çekiyor.
Fındık-Sen: Alınan önlemler caydırıcı değil
Fındık Sen Başkanı Kutsi Yaşar, çocuk işçiliği ile mücadelede birçok çalışmaya imza atmış bölgedeki önemli isimlerden. “Bu gün özellikle çocuk işçiliği konusunda gerek kamu gerekse de sivil toplum örgütlerinin saha çalışmaları var. Ancak bu çalışmalar yeterli değil” uyarısı yapan Yaşar, istenilen sonuçların alınamadığının da altını çiziyor. Yaşar, “Bu gün hala azımsanmayacak sayıda çocuk fındık bahçelerinde çalışıyor ya da çalıştırılıyor. Alınan önlemler caydırıcı değil” diyor.
"Tarlada çalışan çocuklar okulda yok gözükmüyor"
Yaşar dikkat çektiği başka bir nokta daha var. Yılın 6-7 ayı birçok ürünün hasadında çalışmak zorunda bırakılan çocukların eğitimleri de aksadığını anlatan Yaşar, “Her nedense bu çocuklar tarlalarda ve bahçelerde çalışırken okullarında var gözüküyorlar. Son dönemlerde şirketlerin bu konudaki çalışmaları insani ya da çocuk hakları açısından değil de rant beklentilerinden kaynaklanıyor” diyor.
“Bu sorun ivedi çözüm gerektirir” diyen Yaşar çözüm için küçük de olsa adımları mutlaka bir an önce atılması gerekiyor. Bu küçük adımlardan birini aktarıyor: “Bu üründe çocuk emeği yoktur logosu koyulması bir adım olarak ele alınabilir. Ama bu uygulamanın ardında şirketlerin karlarına daha çok kar katmak amacı vardır. Bu logoyu sihirli bir değnek gibi görmemek gerekiyor. Sermayenin bu tür uygulamalara neden gittiğini akıldan çıkartamamalı. Tüketicinin bu logoyu ciddiye alması bilinçli bir tavır ama dediğim gibi bu sihirli bir değnek değil; sistem sorununu çözmek için daha kapsayıcı politikalara ve kararlılığa ihtiyaç var.” (EK/HK)
Mevsimlik Tarım İşçisi Çocuklar Yazı Dizisi
"Fındık Toplamamak Hakkımız", Evrim Kepenek
"Benim İçin Tatil, Fındık İşi Bitince Oturabilmek", Evrim Kepenek
* Fotoğraf 1: Nilay Vardar, fotoğraf 2: Evrim Kepenek