Hepimiz bildiği gibi 31 Mart seçimleri sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) bazı itirazlarda bulundu.
Bu itirazlardan bir tanesi de zihinsel engelli seçmenlerin oy kullanma hakkına ilişkindi.
Türkiye'de Down sendromlu bireyler milletvekili seçilebilir mi?
AKP temsilcilerine göre 31 Mart seçiminde İstanbul’da 21 bin 358 zihinsel engelli kişi oy kullanmıştı ve bu oylar yeniden araştırılmalıydı.
Maalesef Türkiye olarak zihinsel engelli bireylerin oy hakkı bağlamında dünyadaki ilerici tartışmaların çok çok gerisindeyiz. Seçim sonrasındaki bu itirazda da ne yazık ki buna tuz biber eken bir durum diyebilirim.
Türkiye’deki kanunlar gereği zihinsel engelli bireylerin oy kullanamaması, yani kısıtlı sayılabilmeleri için vesayet altında olmaları gerekiyor.
Yani kişinin oy hakkının kısıtlanabilmesi için zihinsel engelli olduğuna dair sağlık raporu yeterli olmuyor, ayrıca vesayet altında olduğuna dair mahkeme kararı da gerekiyor.
Oysa AKP itirazını sadece Sağlık Bakanlığı’ndan aldığı veriler ışığında yapıyor.
Öte yandan, zihinsel engelli bireylerin vesayet altında oldukları için oy kullanamamaları artık Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış taraf devletler için kabul edilebilir bir durum değil.
Türkiye de 2009'dan beri bu sözleşemeye taraf ülkelerden biri. Sözleşmenin 29. maddesi de engelli bireylerin siyasal yaşama katılım hakkını vurguluyor.
Yine Sözleşme’nin 1 numaralı Genel Yorumu’nda şu ifadeler yer alıyor:
“Bazı engelli bireylerin hukuki ehliyetinin, özellikle de oy hakkının, reddedilmesi ya da kısıtlanması siyasi yaşama katılımlarını kabul etmemek için kullanılmaktadır. Hukuki ehliyetin yaşamın bütün yönlerinde eşit olarak tanınmasını tam anlamıyla gerçekleştirmek için, engelli bireylerin hukuki ehliyetinin kamusal ve siyasi yaşamda tanınması önemlidir (Mad. 29). Bu, kişinin karar verme yetisinin, engelli bireyleri oy hakkı, seçilme hakkı ve jüri üyesi olma hakkı dahil siyasi haklarından mahrum bırakmak için gerekçe olarak kullanılamayacağı anlamına gelir.”
BM Engelli Hakları Komitesi 9 Nisan 2019'da Türkiye hakkında açıkladığı raporda, zihinsel ve psiko-sosyal engelli bireylerin oy kullanma hakkı hakkında endişe duyduklarını belirtti ve Türkiye'nin seçmen kaydı konusunda gerekli değişiklikleri yapması gerektiğini söyledi.
BM Engelli Hakları Komitesi’nin yapısına baktığımızda ise Komite’nin savunduğu şeyleri en önce kendisinin yerine getirdiğini görmek mümkün.
Komite 18 üyeden oluşmakta. Taraf Devletler tarafından aday gösterilen kişiler komite üyeleri tarafından seçilerek bir sonraki dönem için üye olmaktalar. Ve şu an komitede görev yapan zihinsel engelli bir komite üyesi bulunmakta: Robert Martin [3]
2013’te Japonya'dan çok güzel bir örnek var. Takumi Nagoya, 52 yaşında, Down sendromu olan Japonyalı bir kadın. Vesayet altına alınıp babası vasisi olarak tayin edilene dek seçimlerde oy kullanabildi. Vesayet altına alınınca hukuki ehliyetini kaybettiği için, seçme hakkı da elinden alınmıştı. Nagoya bu haksızlığa karşı çıkıyor ve babasının desteğiyle Japonya hükümetine dava açıyor. Dava 2013’te, Tokyo’da sonlandı. Hakim Makoto Jozuka, vesayet altına alınmış bireylerin seçme hakkını kullanamayacağını söyleyen seçim yasasını ayrımcı buldu ve ilgili maddenin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Bu gerekçeyle Nagoya’ya seçme hakkı teslim edildi. Japonyalı hakimin karar açıklanırken Nagoya'ya söylediği cümleler ise çok anlamlı: “Lütfen siyasi hakkınızı kullanınız ve toplumda yerinizi alınız. Gurur duyunuz ve güzel bir hayat sürünüz.”
Biliyorsunuz bu sene 23 - 26 Mayıs tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapılacak ve AB genelinde vatandaşlar sandık başına gidecek.
16 Nisan 2019 tarihinde Almanya'da yüksek mahkeme önemli bir karara imza attı ve vesayet altında bulunan zihinsel engelli bireylerin de bu seçimde oy kullanmasına karar verdi ve önceki mevcut uygulamadaki sınırlamanın hak ihlaline sebep olduğuna hükmetti.
Yeniden Türkiye'deki duruma dönecek olursam, AKP'nin yaptığı itiraz, engelli hakları alanında hak temelli savunuculuk yapan bir kişi olarak benim ve birçok arkadaşım için kabul edilebilir değildir.
Bu durumun bir de öteki yüzü var ki o da oldukça can sıkıcı.
Yazının başında da belirttiğim gibi AKP yetkilileri zihinsel engelli kişilere ait bilgileri Sağlık Bakanlığı’ndan aldığını belirtiyor.
İnsanların kişisel bilgilerini Sağlık Bakanlığı'ndan alarak böyle bir itirazda bulunmak hem kişisel bilgilerin devlet kurumları tarafından yeterince korunamadığının bir göstergesi hem de devlet kurumları ile paylaşılan bu kişisel bilgilerin duruma göre kişilerin kendisi için de damgalayıcı bir veri olarak kullanılabileceğinin kötü bir örneği.
Umarım YSK tüm bu durumları göz önünde bulundurur ve bu konuda yapılan itirazı kabul etmeyerek hukuka uygun bir karar verir. (İSA/EKN)