Mecliste görüşülmekte olan ‘Üretim Reform Tasarısı’ adlı yasa tasarısı “zeytinlik alanlar, kıyılar ve meraları” inşaat ve sanayi yatırımlarına açacak hükümler içeriyor. AKP hükümetinin yıllardır talana açmak istediği alanlar, OHAL koşulları fırsat bilinerek bir torba yasa tasarısı içinde Meclis’ten geçirilmeye çalışılıyor.
Zeytinlik alanları yağmaya açacak değişiklik önerileri gelen tepkiler üzerine geçen hafta tekrar görüşülmek üzere Sanayi Komisyonuna geri gönderildi.
Tasarı özetle şunu ifade ediyor: Zeytinlik alanlar kamu yararının ne olduğuna karar verme yetkisine sahip valinin başkanlık ettiği ve ildeki bazı kamu kurumlarının bürokratlarından oluşan bir kurulun kararı ile maden, inşaat ve enerji yatırımlarına açılabilir. Alınacak kararlarla zeytinlik alanlara termik santral kurulumu, altın ve gümüş madenciliği yapılabilir, çimento fabrikası, mermer ve taş ocakları açılabilir hale geliyor.
Ancak bu tehlike sadece zeytinlik alanlarla sınırlı değil. Tasarı zeytinlik alanlar dışında kıyıları ve meraları da benzeri yatırımlara açıyor. Yani sadece zeytin değil hayvancılığın üzerinde serpildiği meralar da tehlikede.
Bu alanları yatırımlara açmak için yıllardır gösterilen bu ısrar neden?
Neden zeytinlikler, kıyılar ve meralar?
Bu yazının sonunda sırasıyla ülkemizdeki zeytin ağaçlarının dağılımını, altın ve gümüş madenlerini, mermer yataklarını ve çimento tesislerinin bulunduğu yerleri gösteren haritalar var. Haritalar incelendiğinde zeytinlik alanlar ile yasa değişikliğinin önünü açacağı yatırımlar coğrafi olarak üst üste çakışıyor; özellikle Kuzey Ege bölgesinde.
Yürürlükte olan 3573 sayılı yasada zeytinlik alanlara 3 km. mesafeden daha yakın yerlere kimyasal atık çıkaran tesis yapılamaz hükmü var. Bu hüküm enerji, mermer ocağı, madencilik ve çimento gibi toksik atık açığa çıkaran yatırımlar için ciddi bir engel oluşturuyor ve değiştirilmek istenmesinin en önemli nedeni de bu. Meralar için de aynı durum söz konusu.
Google’da yapılacak ve içinde “mera, zeytinlik, çimento, maden, mermer ocağı” sözcüklerinin geçtiği bir arama yasa tasarısının önünü açacağı sanayi yatırımları ile zeytinlik alanlar ve meralar arasında ne kadar çok ihtilaflı durum olduğunu gösteriyor (1, 2, 3, 4, 5, 6). Parantez içinde değindiğim bu birkaç örnek bile meraları ve zeytinlik alanları koruyan yürürlükteki yasalar olmasa işlerin AKP hükümeti ve şirketler açısından ne kadar kolay olacağını gösteriyor.
Yasa değişikliği gerçekleşirse çimento sanayi yatırımlarını, madencilik ve mermer ocaklarını zeytinliklere, mera alanlarına ya da kıyı şeridinde yer alan bir bölgelere yapma önünde bir engel kalmıyor. Böyle bir durumda yitirilecek olan sadece zeytinlikler, kıyılar ve meralar olmayacak. Yasa değişikliği ciddi bir doğa tahribatına ve kimyasal kirlenmeye neden olacaktır. Bu tahribatın yeraltı ve yerüstü sularına, bitkisel hayata ve et, süt, yumurta, peynir gibi gıda ürünlerine yansımaması olanaksız.
Bu söylediklerimi somut olarak bazı örnekler üzerinden anlatmak daha iyi olacak.
Önce çimento sanayisinin durumuna yakından bakmak gerekiyor.
Türkiye çimento sanayi
Türkiye çimento üretimi ve ihracında dünya liderliğine oynayan bir ülke ve bunu sağlamak için de yeni yatırımlar yapması ya da yatırım kapasitesini büyütmesi gerekiyor.
Sektör 2015 yılı sonunda 100 milyon ton üretim kapasitesine ulaştı. İhracat ise 10.7 milyon ton civarında. Bu rakamla Türkiye çimento sektörü üretimde Avrupa 1.si olurken, dünyada Çin, Hindistan, ABD ve İran’la birlikte ilk 5’te yer alıyor. İhracatta ise Çin ve İran’dan sonra ilk üçte yer almakta.
İhracatta fiyat avantajı yakalamak için çimento sanayi yatırımlarının limanlara yakın olması önemli. Örneğin Antalya, Kocaeli ve İzmir gibi gemilere doğrudan yükleme yapılan yerlerde üretim maliyetlerinin düştüğü ve ihracat pazarları için kayda değer bir maliyet avantajı sağlandığı biliniyor. Örneğin ülkemizde Kocaeli ve Antalya gibi yerlerde konumlanan bazı çimento tesisleri ürettikleri çimentoyu doğrudan gemilere yükleme yapacak donanıma sahip. Yapılacak yasa değişikliği ile kıyı bölgelerdeki bu tip fabrikaların herhangi bir yasal engelle karşılaşmadan yatırımlarını büyütme olanağı doğuyor. Kıyı alanları endüstriyel yatırımlara açan düzenlemenin sadece çimento değil, mermer gibi ihracatta iddialı olduğumuz ürünlerin de nakliye maliyetlerini azaltacağını belirtmeli.
Çimento endüstrisi için en önemli maliyet kalemlerinden bir diğeri ise pişirme fırınlarında kullanılan yakıt.
Çimentoda son beş yıllık büyümenin motoru petrol koku
Çimento üretiminde çeşitli hammaddeler fırınlarda pişiriliyor ve bu pişirme işlemi için en çok kömür kullanılıyor. Kömürün çıkarılması, yakılması sonucu açığa çıkan toksik kimyasal maddeler, üretim prosesinde oluşan atıklar, açığa çıkan ve rüzgârla taşınan ince toz çimento sanayisinin neden olduğu kirlilik etmenlerinden bazıları.
Çimento sanayi pişirme fırınlarında son beş yıldır petrol koku ya da petrokok adı verilen bir maddeyi yakıt olarak kullanıyor.
Petrol koku ham petrolün rafinasyonu sırasında oluşan bir atık. Petrolün rafinasyonu sırasında oluşan bu ürün, kömür gibi katı yakıtlara kıyasla fiyatı daha düşük olduğu için tercih edilmekte. Ülkemizde son beş yıl içinde petrol koku kullanım miktarı iki katından fazla artış gösterdi. Bu artışın nedeni ise 2011 yılında yapılan bir mevzuat değişikliğinde gizli.
2011 tarihli katı yakıtlar genelgesi
Petrol koku ithalatında son yıllarda gerçekleşen ani artışın nedeni 2011 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından çıkarılan “İthal Katı Yakıtlar Genelgesi” oldu. üBu genelge ile ithal edilen petrol kokunda maksimum yüzde 5.5 olmasına izin verilen kükürt oranı yüzde 8’e çıkarıldı; yani daha kirli petrol koku ithalatına izin verildi.
Petrol kokunu en fazla ithal eden ülke Çin. Türkiye diğer önemli ithalatçılar olan Japonya ve Brezilya’dan sonra dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin 2004 yılına kadar 1 ile 2 milyon ton arasında seyreden petrol koku ithalatı 2011 yılındaki genelge değişikliği ile hızla artış göstererek 2014 yılı sonu itibariyle 4 milyon ton seviyesine ulaşmış durumda.
Kömürden çok daha kirlisi ithal ediliyor
Kükürt içeriğine göre sınıflandırılan çeşit çeşit petrol koku var ve ithalat izni verilen en kötüsü. Örneğin kükürtdioksit oranı yüzde 0.3 gibi çok düşük olanları da var ve alüminyum işlemede kullanılıyor; ancak çimento sanayisinin kullandığı petrol koku kükürtdioksit içeriği en yüksek olanı.
Ülkemizdeki linyit kömürlerinin yüzde 48’inin kükürt içeriği yüzde 2’den az. İthal edilen petrol koku ise bunun 3-4 katı daha fazla kükürdioksit içeriyor. Daha önce yerli kömür kullanan çimento fabrikaları bu mevzuat değişikliği sonrasında kömürden daha ucuz olan petrol kokuna geçiş yaptı ve dolayısıyla petrol koku ithalatı da patladı. Kömür kullanımının kirlilik ve karbon emisyonu açısından ne gibi sakıncalar doğurduğu tartışılırken petrol koku kullanımı bu tartışmaların üzerine tüy dikti denilebilir.
Petrol koku kanserojen maddeler salıyor
Petrol koku yüksek kükürt miktarı, toksik element içeriği ve bünyesinde kanserojen maddeler barındırması nedeniyle insan sağlığı için zararlı ve tehlikeli atık sınıfında işlem görmesi gereken bir madde.
Kömüre kıyasla daha fazla karbondioksit açığa çıkarıyor. Yanma sonucu cıva, arsenik, krom, nikel, kadmiyum ve vanadyum gibi ağır metallerin yanısıra dioksinler ve poliaromatik bileşikler (PACs) gibi kanserojen etkili çeşitli toksik kimyasal maddelerin oluşumuna neden oluyor. Açığa çıkan heterosiklik amin gibi toksik kimyasal maddeler 50 kilometreden daha uzak mesafelere kadar yayılabilmektedir. Bu kirliliğin ne gibi sorunlara yol açacağına değinmeden önce madencilik ve mermer ocakları üzerine de kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Üzerinde durmak istediğim diğer örnek maden ve mermer ocağı yatırımları.
Sedir ormanlarını koruyan bir yasa olsa tahribat olmazdı
Altın ve gümüş madenciliği Kuzey Ege bölgesi için Bergama’dan bu yana bir tehdit oluşturuyordu zaten. Siyanür gibi toksik kimyasallar kullanılarak yapılan altın arama çalışmalarının toprak ve su varlıklarını ne kadar kirlettiği de biliniyor. Kamuoyuna mal olmuş bir mesele bu.
Mermer ocakları da son yıllarda çok tartışılan konulardan biri. Türkiye’de 14 milyar ton mermer var ve bu rakam dünya mermer yataklarının yüzde 40’ına tekabül ediyor. Mermer de çimento gibi ihraç ettiğimiz ürünlerden biri ve zeytinlikler ile meralar mermer ocağı açma önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Mermer ve taş ocaklarının yaratacağı tahribatın en iyi örneği Antalya’da bulunuyor. Son 15 yıl içinde açılan mermer ocakları Antalya’nın sedir ormanlarına büyük zarar verdi. Sedir ağacı dünyada ülkemizden başka sadece Lübnan’da bulunuyor.
Ormanlık alanların dışındaki bölgelerde de mermer yatakları var ama suya erişim maliyetli olduğundan yatırım için tercih edilmiyor. Mermer madenciliğinde su kullanımı çok fazla ıslatma, yıkama, kesme, cilalama işlemleri su ile yapılıyor. Dolayısıyla ormanlar gibi suyun bol olduğu bölgelerden mermer çıkarmak maliyeti düşüren en önemli etken. Ancak kullanılan su kimyasal açıdan kirletilmiş olarak doğaya salınıyor. Bu kirli su toprağın kimyasal yapısını değiştirerek bitkisel hayata ciddi zarar veriyor.
Zeytinliklerde ve meralarda olduğu gibi sedir ormanlarını da koruyan bir yasa olsa bu tahribat bu kadar kolay olmayacak; belki hiç gerçekleşmeyecekti.
Doğal çevrede olan gıdaya da geçer
Gıdalardaki toksik kimyasal maddelerin en önemli bulaşma kaynağı çevre. Gıda maddelerinin üretildiği veya yetiştirildiği çevre ne kadar kirli ise sofralarımıza gelen gıdalar da o ölçüde kirli oluyor.
Zeytinliklerin, meraların kirlenmesine yol açan yatırımlar yediğimiz, içtiğimiz gıdaların da kirlenmesine yol açacak.
Komisyonda görüşülen yasa değişikliği yapılırsa, zeytinliklere, meralara ve kıyılara yapılacak sanayi yatırımları gıda maddeleri ve su varlıklarında kimyasal kirlenmeye yol açacaktır.
Hayvansal ve bitkisel çeşitli gıda ürünlerinde ve sularda uzun dönemde çeşitli sağlık sorunlarına yol açan toksik madde kirlenmesi karşımıza çıkacak ciddi sorunlardan biri olacak.
Petrokok yakılması ya da altın ve gümüş madenciliği sonrasında hormonal sistem üzerinde bozucu etki gösteren toksik kimyasallar açığa çıkıyor.
Hormonal sistem bozucu kimyasal maddeler en çok bebek ve çocuk sağlığını olumsuz etkiliyor. Bebek ve çocuk sağlığı içinde yaşadığımız çevrenin sağlığına sıkı şekilde bağlıdır; zeytinlikleri ve meraları tahrip etmek, kimyasal kirlenmeye maruz bırakacak yatırımlara açmak çocukların sağlığı ile oynamaktır.
Zaman içinde sadece çocukların sağlığı olumsuz etkilenmekle kalmayacak; meraların tahrip edilmesi ile hayvancılık yapmak da iyice zorlaşacaktır. Hayvancılık sadece kapalı alanlara, ağıllarda yapılmaya mahkûm edilecektir. Bu tip bir hayvancılık gıda güvencesini ortadan kaldırır; mısır ve soya gibi yem bitkileri ithal edilmeden sürdürülemez ve bu çok pahalıya mal olacak bir seçenektir. Aslında şu an bile pahalıya mal oluyor; ama daha kötüsü olacak, et ve süt fiyatları zaman içinde aşırı artacaktır.
Zeytinliklerimizin, kıyılarımızın ve meralarımızın yatırımlara açılmaya değil korunmaya, onarılmaya ihtiyacı vardır. Ülkemizi kanserojen madde çöplüğüne çevirerek üretim ve ihracat yapmaya çalışmak büyük bir aymazlıktır; kamu sağlığına karşı işlenmiş bir suçtur.
Meclis’te gündemde olan yasa değişikliği önerisi bütünüyle reddedilmelidir.
Zeytinlikler, madenler, mermer ocakları ve çimento fabrikaları nerede bulunuyor
Zeytinlikler
Altın ve gümüş madenleri
Mermer yatakları
Çimento fabrikaları haritası
(BŞ/HK)
Fotoğraf: Nilay Vardar - bianet