"B tuşuna basarak açılan menüden istediğiniz, paranızın yettiği bir silahı alarak oyuna başlar ve düşmanlarınızı öldürmeye başlarsınız."Bu cümle birebir şu anda piyasada satılan ve oynayıcısının çok olduğu bir oyunun oynanış kuralları bölümünden alınmıştır.
Oynayanın bilgisayar başında kaplan kesildiği ve öldürdüğü insanlar sayesinde para kazanarak yeni bir silah adlığı bir oyun...
Yani adam öldürmenin kolay ve basitleştiği bu alanda ölümler sıradanlaşıyor ve ölüm haberini aldığımız bir kişinin bir daha ki server da karşımıza yeniden geleceğini sanan bir soğuk kanlılıkla karşılıyoruz ölüm haberini.
Böyle bir dünyada ölüm sıradanken maalesef artık gerçek hayatta da ölümü sıradanlaştırmaya başladık. En son bir bilgisayar oyunu karakterinin tuhaflığında ve gaddarlığında Burhan Kuzu'dan duyduk ölümün neşeli halini.
İdamı savunabilen ve söylediği an "ne dedim ben ya" diye paniğe kapılıp ben istemiyorum da bir kenarda duruversin diyerek daha da bir çıkmaza giren Burhan Kuzu faşist cenaha bir eğlence kazandırmış oldu.Köprüleri idam bayraklarıyla donatanlar, aslında haklı diye yazmaya çalışanlar...
Meydanlardan ip atanlarda olmuştu bir zamanlar.Siyasetimize ve belleğimize öyle yer etmiş ki idam denilen şey silemiyoruz.Her dönem birileri çıkıp hatırlatıyor ve bu sefer hatırlatan referandum döneminde AKP'nin demokratik bir anayasa yapması için bu referandumdan evet çıkması gerektiğini savunan Burhan Kuzu...Anayasayı bu insanlar yapıyor işte...Anayasa komisyonu başkanı idam isteğinin boynu ipten kurtulmaz herhalde...
Açıklamasını "ne dedim ben ya" telaşıyla yaptığı çok belliydi. Bir kenarda dursun denilebilecek bir şey olarak gördüğüne göre idamı gerçektende bir telaş hali vardı. Peki o kenar kimin kenarı olacak?Burhan Kuzu'nun elbette buna da bir cevabı olmalıydı.
İdamı hazırlayan kenarını hazırlar minare-kılıf denklemindeki gibi.Şimdilik gözüken kenar AKP'nin kenarları.İstediklerini Ergenekoncu diye gözaltına aldıkları gibiyse eğer kenar bağlantıları da işimiz var demektir.
Küçüklüğümden hatırlıyorum annem maaşını alır almaz önce faturalara parayı ayırır daha sonra kalan paranın bir kısmını bulunsun diye yastığının altına koyardı.Zaten bir avuç olan emekli maaşının "kenarda bulunan" kısmına illa ki ihtiyaç duyulduğu için er ya da geç ay sonu gelmeden o kenardaki parayı harcardık.
Şimdi de kenarda duracak olan idamla ilgili aynı şeyler geliyor aklıma;bulunsun diye koyduğumuz idam cezası zaten bir avuç olan demokrasimizde her kriz ortamında er ya da geç onu da kullanmak zorunda kalacağımız geliyor aklıma...
İktidarla ilgili ciddi sorunsalları olan bir toplum için bu güç elbette ki bir intikam aracına dönüşebilir.Ezen-ezilen ilişkisinde çoğu ezilenin bu ilişkiyi kökten bitirmek yerine hayalinin ezen konumuna ulaşmak olması iktidarın ellerine geçtiği an ki halet-i ruhiye ile ne cezalar vereceği tartışma konusu olacaktır.
Caydırıcı güç olarak düşünülen idam cezasını düşünen zihniyet nedense idam edeceği mahkumun karıştığı suçtaki suç unsurlarını kaldırıp bir daha tekrarlanmamasını sağlayamıyor.Bir daha olursa yine asarız mantığı hakim.Zaten "bunun gibileri Taksim Meydanında sallandıracaksın" cümleleriyle büyütülmüş terbiye edilmiş bir toplumun neferleriyiz biz.
Bu kararın en büyük handikabı başlı başına Türkiye siyasetinin ve kamuoyunun intikam üzerine kurulu yaşayış biçimidir. Bugün verilen bir idam kararı yarın başka bir idamın anahtarı olabilir.
Türkiye'ye damgasını vuran tarihi olayları sıraladığımız da idamlar önemli yerler etmişlerdir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idama götüren süreç böylesi bir intikamın ürünüydü. AP'li milletvekilleri Menderes'in ve arkadaşlarının idamına ithafen "üçe üç" çığlıkları atarak meclisten geçirdiler idam kararlarını.
Önceden başkalarının kenarında duran idam ipiyle Menderes asıldı ve AP'lilerin kenarına geçen ip Denizleri astı.Bir tek kişiyi öldürmeyen insanlar belki de bu intikam duygusuna kurban gitmişti.Kişisel ihtiraslar ve hırslar 3 güzel insanı darağacına çıkarmıştı.
Burhan Kuzu'nun bilmesi gereken idam cezasının bir kenarda durması gerektiği değil; o kenarın kimin kenarı olacağıdır? Açıklaması gereken bu idamı hangi kenarlar için düşündüğüdür!
Ve hükümetten tek isteğimiz insan hakları bildirgesindeki devletin yükümlülüklerinde yer alan devletlerin kişilerin yaşam hakkını koruması ve engellememe maddesini sonuna kadar yerine getirebilmesidir.Fazla bir şey istemiyoruz "yaşatın" yeter!Yani gölge etmeyin başka hizmet istemez! (HK/EÖ)