Ne güzel bir demokrasi... Siyasete girebilmek, milletvekili olabilmek için siyasetten anlamaya ya da ülke hakkında söylenecek söz olmasına hiç gerek yokmuş meğer bu ülkede. İktidarın karşısında biraz boynu bükük durmak, biraz kambura yatmak, ellerin önde bağlanması milletin vekili olmaya yetiyor demek ki! Halkın karşısında da dimdik duracaksın, burnundan kıl aldırmayacaksın. Günümüz milletvekili profili budur.
Böyle bir ortamda elbette iktidarın işine taş koyan kişilere düşmez milletin vekilliği. Ne de güzel söyleyip hepimizin ve Tarkan'ın ağzının payını vermişti bakanımız : "Tarkan şarkısını söylesin işine baksın."
Utanmasalar biz şarkı söylüyor muyuz diyecekler. Ah keşke o Tarkan, Allianoi ve Hasankeyf'le ilgili bu kadar vicdanlı konuşmasaydı da Rize'den milletvekili adayı olabilseydi. Hakan Şükür gibi davranmak çok mu zordu? Büyüklerini ağzından hiç düşürmeyen her cümlesine büyüklerim diye başlayan Hakan Şükür gibi olmak çok zor olmasa gerek.
Hakan Şükür yaşamımıza hep mahzun ve ailemizin çocuğu olarak girdi. Hep bir mağduriyet ve buna rağmen başarı üzerine kurulmuş bir kariyer üzerinden yürüyen Hakan Şükür başarı zincirine kupalarına bir de iktidar partisi milletvekilliği ekliyordu. Sakarya'dan başladığı parlak kariyeri Ankara'nın ceylan derili koltuklarına kadar varmıştı. Büyükleri bu mahzun sevimli kardeşlerine o koltuğu layık görmüşlerdi.
Futbol kariyerinde farklı siyasi gündemlerin merkezinde olan Şükür, milletvekili olduktan sonra ilk açıklamalarında siyasete yabancı olmadığını söylüyordu. Ne de olsa üstü kapalı ya da açık şekilde birçok gönderme yapmıştı okyanus ötesine ya da berisine.
Futbolda eleştirilen bir isim konumuna geldiğinde buna dayanamayan Hakan Şükür neredeyse sahte peygamberliğe soyunurcasına açıklamalar yaparak bizim gözümüzü korkutmaya çalışıyordu. O zaten kendisini sorumluluklarını bilen inançlı biri olarak tanımlıyordu. Ve kendisini eleştirenlere silah olarak inancını kullanıyordu:
"Bazı şeylerin bizim gücümüze gitmesi önemli değil, Allah'ın gücüne gider. Bu rekorlar Allah'ın tecellisi, ben işimi yapıyorum" derken göz kırptığı yerleri çok iyi biliyordu. Kendisinin bir futbol müsabakasında bile eleştirilmesine dayanamayan biri olarak şuan milletin vekili olarak eleştirildiğinde hepimize "cehennemliksiniz" demesi hangimizi şaşırtır.
İtalya'da İngiltere'de başarısız olması ise onunla alakalı değil elbet. O günkü gazeteleri hatırlıyorum da; Hakan'ın Türk olduğu için dışlandığından bahsederken hem Hakan Şükür'ü bağrımıza basalım hem de Allah'ın gücüne gitmesin diyerek ne yapmamız gerektiği konusunda bize ışık oluyordu. Medya, Şükür milli takıma alınmadığında da Ersun Yanal döneminin adeta altını oymuştu.
İstatistikleri bile ona göre yorumlayan medya onun gol attığı hiçbir maçı kaybetmeyen bir milli takımın varlığından bahsederken ondan aynı zamanda bir futbol peygamberi yaratmaya çalıştığının belki de farkında bile değildi.
Çok kötü geçirdiği dünya kupasında bile dünya kupaları tarihinin en erken atılmış golüyle tecellisini kanıtlar gibi tüm başarısızlıklarını da silmişti medya. Gün geldi Hakan Şükür koltuğunu değiştirdi ve futbol peygamberliğinden yazar-yorumcu tahtına oturdu. Orada da kariyer basamaklarını "Allah'ın bir tecellisi" olarak hızlı bir şekilde tırmandı. Yazarlık koltuğu dar gelmiş olacak ki bir anda onu TRT ekranlarında devletin futbol meydanında devletin futbol sözcüsü olarak gördük. Her şeye rağmen başarı söyleminin bir farklı savunucusu olan Hakan Şükür, o yorumlarında hiçbir zaman objektif olamayacağını da bize gösteriyordu. Futbolculuk döneminde giydiği Galatasaray formasını üzerinden çıkarmadan yaptığı futbol yorumlarının objektifliği takdire şayandı.
Futboldaki objektifliğini bire bir ülke sorunlarına da aynı şekilde yansıtacağından şüphemiz olmayan Hakan Şükür'ün TRT'den başlayan kariyeri meclise erişti.
Hakan Şükür'ün siyasetle ilgili sorulan her soruya verdiği "büyüklerimiz zaten kararı vermiş, büyüklerimiz bilir tavrı" o milletin vekiliyken onunda vekilleri olduğunu gösteriyor. Hakan Şükür'ün zaman içinde bir vitrin ürünü mü yoksa ülkesine hizmet etmek isteyen bir "hizmet" erbabı mı olduğunu göreceğiz.
Yaptıklarından sonra Hakan Şükür çift dokunulmazlık zırhını bize gösterip göstermeyeceği ise merak konusu artık. Bir yanda milletin vekilliğinin dokunulmazlığı diğer bir yanda onu eleştirdiğimiz an onun anlık pragmatizmle ağzından dökülen "Allah'ın gücüne gider" refleksi... Meclise girmeden ilk golünün Hatip Dicle konusuna "gündemi takip edemedim büyüklerimiz bilir" olarak atan Hakan Şükür umarız bu konuda da gol krallıklarına aday olmaz. (HK/EKN)