30 Ağustos 2012 tarihli Taraf gazetesi "Türkiye yeni partisini arıyor" manşetiyle çıktı. Haberin kaynağı Andy-Ar kısaltmalı bir araştırma şirketinin Ağustos ayında yapıp sonuçlarını web sitesinde ilan ettiği bir kamuoyu yoklaması.
Bu yoklamaya göre seçmenlerin yüzde 60,4'ü "Türkiye'nin şu anki siyasi ortamını ve dengeleri göz önünde bulundurduğunuzda yeni bir siyasi parti ve lidere ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna "Evet" yanıtını vermiş.
''Hayır" diyenlerin oranı ise yüzde 28,9. Soruya yanıt vermeyenler ya da sorulan konuya ilişkin fikri olmadığını beyan edenler de yüzde 10,7'lik bir büyüklüğü oluşturuyor.
Şimdi sorulan yukarıdaki tek soru ve o tek soruya verilen yanıtlardan hareketle "halkın yüzde 60,4'ü yeni bir siyasi parti ve yeni lidere ihtiyaç olduğunu düşünüyor" diyebilir miyiz (?) sorusunun yanıtını aramaya geldi sıra.
Araştırma 21 ilde ve bu illerde seçilen 186 noktada (köy/mahalle) 3 bin 251 anket uygulanarak gerçekleştirilmiş. Ancak örneğe seçilen illerin ve noktaların seçim sistematiklerine ilişkin bilgi, bulgu sunum notları arasında yer almıyor.
Dolayısıyla gerçekleştirilen kamuoyu yoklamasının Türkiye'yi mi, yoksa 21 ili mi temsil ettiğine ilişkin bilgiye ulaşamıyoruz.
Çünkü bu kamuoyu yoklamasının Türkiye'yi temsil edebilmesi için, en azından, illerin seçim sistematiğine ilişkin net bir bilginin araştırma kullanıcılarına sunulması gerekir. Aslında bu yaklaşım anket uygulama noktalarının (köy/mahalle) seçimi açısından da kaçınılmaz bir gereklilik.
Çalışmanın sunum notunda "farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-demografik gruba mensup kişilerden yaş, cinsiyet, eğitim, mahalle/semt kotalarına göre tesadüfi yöntemle seçilmiş denekler ile görüşme yapılmıştır. Yapılan bu araştırmada 0,95 güven aralığı içinde, hata payı +/- % 2'dir" deniliyor (www.andy-ar.com).
Eğer araştırma evrenindeki tüm deneklerin örneğe çıkma olasılıkları birbirine eşit olsaydı, denek seçim sistematiği kotaya dayalı olmasaydı bu çalışmada artı/eksi yüzde 2'lik hata marjından söz edilebilirdi.
Burada olsa olsa, araştırma örneklem büyüklüğünün tesadüfi örneklem modelleri açısından neye karşılık geldiğinden söz ediliyor olabilir. Dolayısıyla bu çalışma açısından hata payından söz etmek mümkün değil.
Kaldı ki, tesadüfi örneklem modelleriyle çalışmak hem çok pahallı, hem de uzun zamana gereksinim doğurması nedeniyle kamuoyu yoklamalarında, bugün için, kullanılabilen teknikler değil. Hızla gelişen teknoloji büyük olasılıkla bu yarınlarda mümkün kılacaktır.
Bir alan araştırmasında eğer soru kağıdı kullanarak bilgi toplanıyorsa, dikkat edilecek en önemli şeylerden birisi; bir soruyla tek bir şeyin sorgulanıyor olmasıdır.
Dolayısıyla hem yeni bir siyasi partinin, hem de yeni bir liderin istenip, istenmediğinin sorulması durumunda ortaya çıkacak "evet" oranı gerçeğinden oldukça büyük olabileceği gibi gerçeğinden çok küçük de olabilir.
Çünkü bu sorunun yöneltileceği denekler arasında yeni bir siyasi parti isteyen ve istemeyenlerden ayrı, onlardan bağımsız yeni lider isteyen ve istemeyen seçmenler de olacağı için, soruya verilen "evet" ya da "hayır" yanıtının hangi durumu net olarak yansıttığını anlamak neredeyse olanaksız hale gelecektir.
Örneğin aynı kamuoyu yoklamasında en beğenilen lider sorusuna Recep Tayyip Erdoğan yanıtını verenlerin oranı yüzde 47,3 olarak belirtilmiş. Aynı kitlenin yüzde 60,4'ü de yeni lidere gereksinim olduğunu belirttiğine göre Erdoğan'ı lider olarak beğenenlerin içinden sekiz puanlık bir kesim yeni bir lidere ihtiyaç duyuyor diyebilir miyiz?
Yeni bir siyasi partiye ve yeni bir lidere ihtiyaç duymak tek başına anlamı olan bir durumu ortaya koymuyor. Ama ihtiyaç duyulan bu yeni partiye ve lidere, bunu isteyenlerin oy vermeyi düşünüp/düşünmeyecekleri ve oy vermeyi düşünüyorlarsa eğer, nasıl bir parti düşledikleri önem kazanıyor.
Yoksa Türkiye bir parti mezarlığı, son otuz yıl içinde bile onlarla parti kuruldu, birleşti, ayrıldı ve kapandı. Yeni partiye ve yeni lidere ihtiyacı olan kitleler hep oldu ve görünen o ki, daha çok olacak.
Yeni partiye ve lidere ihtiyaç duyanlar kim ve bu ihtiyacı neden duyuyorlar. Eğer nedeni deneklere sorulmamışsa bilinmesi olası değil ama, hangi seçmenin bu ihtiyacı duyduğunu açığa çıkarmak mümkün.
Bu da, seçmenlerin kota (cinsiyet , yaş, eğitim, sosyo-ekonomik gibi) özelliklerine ve siyasal yönelişine göre alınacak çapraz tablolarla kaba hatlarıyla belirlenebilecek bir durumdur.
Bu belirlemeleri yapmadan tek bir soruya, hem de birden fazla öğeyi içeren bir soruya verilen tek bir "evet" yanıtıyla genellemelere gitmek, hem araştırmacı açısından hem de gazeteci açısından önemli sakıncalar doğuracaktır.
Çünkü bu durum ve yaklaşım kitleleri yanlış bilgilendirmeye de kaynaklık etmiş oluyor. (ST/BA)