Bugünlerde gazete ve haber sitelerinde üç ayrı siyasi kamuoyu araştırmasından söz ediliyor. Bu araştırmalardan biri Gezici Araştırma, diğeri Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi (AKAM), sonuncusu ise SONAR tarafından gerçekleştirilmiş. Araştırmaların her üçü de, kabaca, aynı döneme ilişkin seçmen yönelişlerini analiz etmeyi amaçlayan siyasal kamuoyu araştırmaları ve/ya da yoklamaları.
Araştırmalarla elde edilen bulgular Mart sonuyla Nisan ayına ilişkin siyasi eğilimleri yansıtıyor. Araştırmalar aynı döneme ışık tutmaya çalışsa da, araştırma sonuçları benzer olmaktan çok, farklı siyasi yönsemelere işaret ediyor. Hem de birbirine zıt ve azımsanamayacak ölçekte çelişen yönsemelere.
Siyasi katılım ve kararsızlık
Önce seçimler ve siyasi kamuoyu araştırmaları konusunda bilinen, genel geçerli birkaç noktaya değinmekte yarar var. Seçime yakın yapılan kamuoyu araştırmalarıyla seçime uzak dönemlerde yapılan kamuoyu araştırmaları arasında, seçmen eğilimleri açısından en önemli fark, kararsızların oransal büyüklüğünde ortaya çıkıyor.
Seçmen tercihleri oy kullanma ânına yaklaştıkça netleşirken, seçimin söz konusu olmadığı ya da seçimlerin uzak olduğu dönemlerde, seçmenlerin kararsızlık düzeyleri artar. Bu artış oranı dalgalanmalar gösterse de, sonuçlara, seçimde oy kullanılmaması veya kararsızlık oranlarının yükselmesi şeklinde yansır. Oysa siyasi kamuoyu araştırma sonuçları arasında “seçime katılma oranı” / “kararsızlar” gibi belirleyicilik taşıyan, sonucu etkileyen seçmen tercihi oranları yer almadığı için, seçmen tercih değişimleri ya gözden kaçırılmış ya da yok edilmiş olur.
Oysa değişim kadar, değişimin yönü / biçimi / hızı da çok önemli.
Araştırmaların açıklanan özellikleri
Bir kamuoyu araştırma ya da yoklamasının sonuçları/bulguları kitle iletişim araçlarıyla topluma aktarılıyorsa, o araştırmanın nasıl yapıldığının da açıklanması gerekir. Oysa bu yazıda konu edilen üç kamuoyu yoklamasından ikisine ilişkin bilinen tek şey, araştırmaların örnek hacimleri.
Gezici Araştırma 1.264, SONAR ise 2 bin 500 denekten veri derleyerek gerçekleştirmişler çalışmalarını. Bu görüşmeler yüz yüze mi, telefonla mı yapılmış belli değil. Ama veri derlemesinin birinde 18, diğerinde ise 26 ile yayıldığı açıklamalar arasında yer alıyor. Buna karşın söz konusu iki araştırmanın nasıl ve kimin için yapıldığına ilişkin başka bir bilgiye rastlanmıyor.
AKAM araştırmasının nasıl yapıldığına ilişkin daha fazla bilgiye sahibiz. Bu çalışmada 22 ilde 1.214 denekle yüz yüze görüşülerek veri derlenmiş. Veri derlenen araştırma örnek kitlesi, 1 Kasım 2015 seçimlerindeki yurtiçi seçmenlerin oy kullanım tercihlerini yansıtan bir dağılım sergiliyor. Ama söz konusu dağılımı sergileyen araştırma örnek kitlesine nasıl ulaşıldığı, -olasılığa dayalı bir örneklem modeliyle mi, yoksa kota örneklemi yaklaşımıyla mı- bilinmiyor.
Fakat bilinen bir nokta var ki o da, Türkiye’de araştırma evrenindeki her birime ulaşım olasılığının eşit olduğu, araştırma örneklem hatalarının hesaplanabileceği bir modelle toplumsal araştırma yapmanın parasal ve zamansal maliyetinin çok yüksek olduğudur. Bu da, hızla yapılması gereken siyasal kamuoyu yoklamalarında, örneklem büyüklüğü yanı sıra verilen olası hata oranlarının anlamsızlığını ve de yanlışlığını ortaya koyuyor.
Siyasi kamuoyu yoklamaları belirli, tanımlanmış modellemelerle, âna ilişkin fotoğraflar çeken yaklaşımlardır. Dolayısıyla her kamuoyu yoklamasının kabul edilebilirliği onun modellemesi, çalışmanın aynı biçim ve özle yenilenebilir oluşu, araştırmayı yapanın şeffaflığı ve güvenilirliğiyle sınırlıdır demek yanlış olmasa gerek.
Açıklanan bulgular ve çelişkiler
Üç ayrı siyasi kamuoyu yoklaması birbirleriyle çelişen sonuçlar açıkladı. Şimdi bu sonuçlardan hareketle, yukarıda yazılanların ışığı altında ve maddeler halinde Kasım 2015 seçimlerinden beş ay sonra gelinen noktaya ilişkin kaba bir durum saptaması yapmayı amaçlıyorum.
1- Kasım seçimlerinden bugüne geçen beş aylık sürede iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP); Gezici Araştırma’ya göre oylarını arttırırken, SONAR’a göre konumunu koruyor, AKAM’a göre ise önemli bir oy kaybı sürecinde. Bu üç saptama nerelerde kesişip, nerelerde zıtlaşabilir?
a. AKAM, ikili bir değerlendirme yapıyor. Bu değerlendirmelerden biri araştırma örnek kitlesi üzerinden, diğeri ise bu kitlenin oy vereceğini ve oy vereceği partiye karar vermiş olanlar üzerinden yapılıyor. Burada araştırma örnek kitlesi seçimin kayıtlı yurtiçi seçmenlerini, ikinci kesim ise geçerli oy kullanan seçmenleri temsil ediyor. Bu noktada AKAM üç bulgu ortaya koyuyor;
i. Kararsızlar (%14,2) ve seçimde oy kullanmayacağını söyleyenler (%18) nedeniyle mevcut durumda geçerli oy düzeyi Kasım 2015 seçimlerine göre önemli oranda azalmış durumda.
ii. Geçerli oylar baz alındığında Kasım seçimlerine göre AKP düşük bir oy kaybıyla mevcut gücünü devam ettiriyor.
iii. Toplam kayıtlı yurtiçi seçmenler açısından duruma bakıldığında ise AKP, 2015 Haziran seçimlerindeki oy oranının da gerisine düşmüş görünüyor.
b. Gezici Araştırma ile SONAR seçmen eğilimlerini sadece geçerli oy dağılımıyla sınırlayıp, AKP’nin yaşadığı süreci ya oy kazanım sürecinde ya da oy oranını koruduğu şeklinde sergileyerek, araştırmayla yapılan saptamanın tek bir yönünü kitlelerle paylaşmış oluyorlar. Bu ise; çekilen âna ilişkin araştırma fotoğrafının, sadece üzerinde düzeltmeler yapılan örneğinin bize sunulması anlamına geliyor.
2- Bugün yeni bir seçim yapılsa oluşacak parlamento Gezici Araştırma’ya göre iki, SONAR’a göre üç ve AKAM’a göre dört partili olacak. Çünkü,
- Gezici Araştırma’ya göre geçerli oylar açısından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yüzde 25,8 ile Kasım 2015’deki oy oranın korurken, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yüzde 8,9 ile ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 7,3- ile önemli oy kayıplarıyla meclis dışında kalıyorlar.
- SONAR’a göre CHP (% 25,6) ve MHP (% 10,8) aldıkları geçerli oylarla yüzde 10’un üzerine çıktıkları için meclise milletvekilleri yollarken, HDP yüzde 9,7 ile baraj altında kaldığı için parlamento üç partiden oluşuyor.
- AKAM’agöre kayıtlı seçmen bazıyla oy kaybı yaşayan CHP, MHP ve HDP toplamda AKP’den daha az oy kaybı yaşamaları nedeniyle toplam geçerli oylar içindeki oy oranları değişse ve CHP (%28,0) oy oranını arttırırken, MHP (%10,9) ve HDP (%10,6) oy oranlarını düşürseler de son iki parti, yüzde 10 barajını aşmaya devam ettiği için meclise yine dört partinin milletvekilleri girmiş oluyor.
3- Araştırma bulgularına göre seçmenler arasında başkanlık konusunda fikir sahibi olup da, tercihlerini belirlemişlerin oranı azımsanmayacak kadar yüksek.
Bu oranlar SONAR’a göre seçmenlerin yüzde 91,5’i, Gezici Araştırma’ya göre yüzde 90,7’si, AKAM’a göre ise yüzde 80,7’si.
Araştırmalarda başkanlık sisteminden yana tercih açıklayanların oranı ise farklılıklar gösteriyor. SONAR bu oranı yüzde 32,7, AKAM yüzde 35,0 olarak açıklarken Gezici Araştırma’ya göre ise yüzde 55,2. O zaman da; geçerli oylar açısından başkanlık sisteminin yüzde 35,7 (SONAR) / yüzde 43,4 (AKAM) ile yüzde 60,9 (Gezici) arasında değişen desteğe sahip olduğu söylenmiş oluyor. Yani bir araştırmaya (Gezici) göre başkanlık sistemi AKP’den daha güçlü desteğe sahip, bir diğerine (SONAR) göre ise AKP’ye oy verenler bile başkanlık sistemini tam olarak desteklemiyor.
4- Haziran 2015 seçimlerinden itibaren ve Kasım 2015 seçimlerinden sonra MHP liderlik tartışmaları yaşayan bir parti haline geldi. MHP’nin önümüzdeki günlerde yapılması olası genel kuruluyla, parti başkanının değişip / değişmemesi veya olası genel kurulda Meral Akşener’in ya da bir başka adayın Bahçeli’nin yerine genel başkan seçilmesi durumlarında, acaba siyasete yansıyanlar neler olur? Üç araştırma şirketi ortaya çıkabilecek durumlara farklı yanıtlar üretmiş. İşte sorunun yanıtları;
- Gezici Araştırma’ya göre MHP’deki gelişmeler önemli ve seçimde iktidarın oylarını etkileyecek bir olay değil.
- SONAR’a göre Meral Akşener’in (ya da adaylardan birinin) MHP’de yeni başkan seçilmesi durumunda yapılacak ilk seçimde MHP geçerli oylar içindeki payını yüzde 10,8’den yüzde 22,4’e yükselterek ikinci parti konumuna gelir ve AKP yüzde 41,8’lik oy oranına gerileyip, tek başına iktidar olma şansını yitirir.
- AKAM, Meral Akşener’in MHP’nin genel başkanı olması durumunda bu partinin geçerli oylar içindeki ağırlığının yüzde 10,9’dan yüzde 18,7’ye yükselebileceği, bu oyların da MHP’ye ağırlıkla AKP, biraz da CHP’den kayacağı belirtiliyor. Bu değişimin AKP’yi geriletirken, eğer Akşener (ya da bir başka aday) Devlet Bahçeli’nin yerine başkan olamaz da MHP bölünecek olursa, ortaya çıkan iki parti (MHP ile yeni parti) baraja takılır, ama bu durumda bile AKP yüzde 47,2’lik oy düzeyine ulaşamaz.
Sonuç yerine
Yukarıda, aynı dönemde yapılmış ve de aynı şeyleri sorgulayan üç siyasal kamuoyu araştırmasının sonuçlarını okuyup, çakışan / çelişen yönleri sergileyerek sizlerle bir araştırma okuma temrini yapmaya çalıştım. Çünkü bir araştırmayı okumak demek, soru sormak, soruların yanıtlarını aramaktır. Tıpkı araştırma yapmak gibi.
Araştırmaları doğru okumak, okunanları test edip sorular sormak, iyi/güzel/doğru araştırmaları haketmektir. Biz neden daha iyiyi/güzeli/doğruyu haketmeyelim ki? (ST/HK)