Kanımca erişkin olmayı önemsiyor isek, söyleneni, seslenişi anlamak için dinlemeyi bilmeliyiz.
Anlamak için dinlediğimizde dikkat kesilir dinlediğimizi duyabilir, duyduğumuzu anlayabilir, anladığımız işleyebiliriz. Bu, bizi sadece gerçeğe bağlı tutmakla kalmaz, yıkıcılığa karşı önlemli olmamızı da sağlayabilir.
İnsanlığın bünyesinde akıl-kalp-vicdandan oluşan bir değerlendirme potansiyeli bulunuyor. Değil mi?
Bir durum karşısında ne yapacağına/yapılacağına karar verirken, bu üçlüden hangisini hangi ölçekte kullanacağına karar verebilir, kişisel süzgecinden süzebilir, nihayetinde tavrını belirleyebilir, ne yapacağını bulabilir. Bu ham potansiyeli nasıl bir cevhere dönüştüreceği kişinin kendini ve başkalarını dinleme, dinleyebilmesine de bağlıdır.
Bir süredir, biricik yaşam hakkını kaybeden kişinin ardından yakının topluma seslenişini, acısını dile getiren sözlerini duyuyoruz. Topluma seslenen yakını, veda ettiği sevgilinin ismini aleme yayıyor, acısını kendine alıyor ve dinleyenini “iyiliğe davet ” ediyor. Üstelik bu günahın toplumca işlenmiş olmasına rağmen.
Sözleri dinlenmeyen, dinlenmediği için anlaşıl(a)mayan, anlaşıl(a)madığı için korkulan, korkulduğu için linç edilen, linç edildiği için öldürülen sevgililer aklımızda, kalbimizde, vicdanımızda birikiyor. Toplum hafızasını oluşturuyor.
***
19 Ocak 2007’de haince vurularak öldürülen Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’i 12 yıl önce dinlediğim gibi yeniden dinliyorum. Veda konuşmasında topluma sesleniyor, sevgilinin ismini aleme duyuruyor ve şöyle diyor:
"Sessizlikle büyük bir ses yükselteceğiz. Yaşı kaç olursa olsun. Katil kim olursa olsun. Bir zamanlar bir bebek olduğunu biliyorum. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim."
Bugün ise Hrant Dink’in “Gelin önce birbirimizi anlayalım... Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim... Gelin önce birbirimizi yaşatalım” sözleri Uluslararası Hrant Dink Vakfı’nın https://hrantdink.org/tr/ misyon ve vizyonunu inşa ediyor, dinleyenlerin el birliği ile toplumsal iyi olabilme potansiyeli kollanıyor, teşvik ediliyor, destekleniyor, kalıcılaştırılıyor.
***
İstanbul’dan Diyarbakır’a geçiyorum. 28 Kasım 2015’de Diyarbakır'ın Sur ilçesinde katil yaratan karanlık bu kez Tahir Elçi’yi öldürüyor. Tahir Elçi, o gün çatışmalarda zarar gören dört ayaklı minarenin önünde şöyle diyordu:
"Biz Diyarbakırlılar olarak Diyarbakır Barosu olarak tarihi değer ve eserlerimize insanlığın bin yıllık emeğine birikimine bu kadim şehre sahip çıkalım. Biz bu tarihi bölgede bir çok medeniyete beşiklik etmiş ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine tarihsel mirasına sahip çıkmayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecekte kuramazlar. Bu nedenle tarihimize değerlerimize tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkalım diyoruz"
Tahir Elçi’nin eşi, Türkan Elçi’yi yeniden dinliyorum. Sevgilinin ismini aleme duyururken O’nun yerine kendisini koyarak şöyle diyor:
“Dört Ayaklı Minare’nin en tepesine konacağım, tarih anlayacak beni. Kirli medya, beni tehdit eden televizyonlar, beni hedef gösteren gazeteler hoşçakalın. Beni anlamayanlar, beni anlamak istemeyenler dudak bükenler hoşçakalın. Geçtiğim işkence tezgahları hoşçakalın. Sahillere vurulmuş bebekler hoşçakalın. Faili meçhullerin yetimleri hoşçakalın. Beni sevenler, destekleyenler hoşçakalın. Çocuklarım, eşim hoşçakalın diyecek.”
***
Diyarbakır’dan Ankara’ya geçiyorum. 2 Ocak 2019, Ceren Damar Şenel’i, öğrencisi sahtekarlık yapmasını engellediği için hunharca öldürüyor.
Eşi Levent Şenel, sevgilisinin ismini aleme duyururken şöyle diyor:
"Ceren, her zaman doğru bildiğini yapan, kurallara uyan, işini dört dörtlük yapmaya çalışan bir insandı. Hiçbir zaman kimseye iftira atmazdı. Hiçbir zaman kimse hakkında kötü konuşmazdı. Bu tarz olaylar, bu benim şahsi fikrim, kötülüğü kötülükle yenemeyeceğimizi bana hissettiriyor. Biz her zaman iyi olmalıyız, her zaman iyilikle hareket etmeliyiz. Genç arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum, iyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil, iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi insanları sevin ve kötülüğe kötülükle cevap vermeyin."
***
Bu vakalar sonrasında aleme sesini duyuran sevgili bize ne söylüyor? Bu vakaların arkasındaki nedenleri bulamaz, anlayamaz, çözümleyemez, en önemlisi bize düşeni yerine getir(e)mezsek “bir daha asla” dememiz de mümkün olmayacak.
Nasıl yapalım da hep birlikte dinleyebilelim, hayır sadece kendimiz için değil, herkes için “bir daha asla” diyebilmek, büyümek için aslında! (NÖ/EKN)
-----------------------------------------------------------------------------
* Yunus Emre, “Gönlümdeki Köşk Olmasa” şiiri, ikinci dize
(NÖ/EKN)