Saadet Partisi şehir hastaneleri hakkında bir araştırma yapmış ve bunu rapor haline getirmiş. Raporda finansman tercihi “müsriflik” uygulamanın özü de “özelleştirme” olarak adlı adınca yazılmış.
Türkiye’de ilk defa bir siyasi parti, şehir hastanelerini başlı başına bir mesele olarak ele alıp bir rapor yazmış oldu. Meclis içinde ve dışında tüm partiler arasında bir ilke imza atan Saadet Partisi’ni ve emeği geçenleri tebrik etmek gerekir.
Peki rapor ne diyor? Özetle devlet eğitim ve sağlık alanında elini çekemez, diyor. Şehir hastanelerinin finansman yöntemi olan kamu özel ortaklığının özelleştirme olduğunu açık seçik yazmışlar rapora. Klasik ihale yöntemiyle yapılan hastanelere göre maliyeti karşılaştırıp “müsriflik” tespiti yapmışlar.
Sağlık Bakanlığı’nın şirketlere yüzde 70 doluluk garantisi vermesi sert biçimde eleştirilmiş. Sağlık Bakanlığı’nın vatandaşların sağlıklı yaşamalarını ve ihtiyaç duyduklarında gerekli sağlık hizmetini almalarını sağlamak yerine “daha çok hasta yaratma” vaadinde bulunduğu söylenmiş. Bununla birlikte koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve iyi bir sevk zincirinin sağlık sistemi için önemi vurgulanmış.
Önemli ve öngörülü bir uyarı yapılmış; kişisel sağlık verilerine dair hizmetlerin şirketlere devredilmesinin ağır ihlal riski taşıdığını söylenmiş.
Şehir hastanesi çalışanlarının farklı statüde olmalarının, taşeron şirket işçilerinin sürekli değişiklik gösterecek olmasının sağlık hizmetini olumsuz etkileyeceği uyarısı yapılmış. Hastanelerin kirasının, şirketlerin verdiği hizmetlerin bedelinin döner sermayeden ödenecek olmasının sağlık çalışanlarının haklarını ihlal edeceğini, gelirlerini kaybedeceklerini de şimdiden not etmişler.
Şirketlerin hastane yapmak için alacakları borçlara Hazine’nin kefil olmasının büyük risk yaratacağını söylemişler. Tabii faiz meselesine yaklaşımlarıyla birlikte anlatmışlar bu sorunu.
Yani şehir hastanelerinin cilasını boyasını sıyırmış foyasını ortaya çıkarmışlar.
Raporda mevzuattaki değişikliklere dair kimi küçük hatalar olmuş. Sürece dair kimi bilgilerde eksiklikler var, ama çalışma bir bütün olarak ve sonuçta açıklanan görüş açısından son derece kıymetli.
Dünyada megaprojeler meselesi didik didik araştırılıyor, yazılıyor çiziliyor. En büyük, en devasa projeleri de genelde otokratik yönetimlerin sevdiği de tespit edilmişti. Bu projelere de “beyaz fil” dendiğini biliyoruz. Yani işlevsiz, yararsız, gereksiz pahalı işler.
Saadet Partisi bu raporuyla kendi paltosundan çıkan beyaz fil düşkünlerine sözünü söylemiş oluyor. Darısı diğer partilere diyelim. (ÖE/HK)
* Raporu okumak için tıklayın.