Kayseri Şehir Hastanesi’nin açılışı yapıldı. Kurdele kesilmiş, kadraja girmek isteyenler epey uğraşmış. Konuşmalar yapılmış.
Şehir hastanelerinin büyükşehir belediye başkanlığı döneminden beri hayali olduğunu söylemiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. İngiltere’de şehir hastanelerinin 90’lı yılların ikinci yarısında açılmaya başlandığı düşünülürse ifadede tutarlılık olduğu kesin. Konuşmasında “Kamu-özel ortaklığının en güzel örneklerinden olan ve üç yıldan daha kısa sürede tamamlanan eserin” Kayseri ve bölge için hayırlı olmasını dilemiş.
Şimdi ilk yanlış burada ve sorumlusu metin yazarı olsa gerek.
Kayseri şehir hastanesinin 2011 yılı Eylül ayında yapılan temel atma töreninde üç yıl olan inşaat süresi, podyumda yapılan pazarlıkla 2,5 yıla indirildi. Demek ki metin yazarındaki son bilgi Kayseri Şehir Hastanesinin üç yıldan az sürede yapılacağıymış. Bilindiği gibi tahsis edilen arazi bataklık çıktığı için suya epeyce beton döküldü. Sonuçta hastane üç seneden az değil neredeyse yedi senede yapılabildi. Sözleşme imzalandığından bu yana tadilat gördü mü, fiyatlar arttı mı, bedeller zıpladı mı bilemiyoruz.
Gelelim Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan’ın konuşmasına. Burada yanlıştan ziyade gömülü itiraf veya tevilli ikrar var. Kayseri Şehir Hastanesi’nin bölge hastanesi olduğunu yani hem Kayseri'ye hem de Sivas, Nevşehir, Niğde, Kırşehir gibi komşu illere hizmet sunacağını söylemiş.
Bu ne anlama geliyor?
Sağlık Bakanı, saydığı iller için Kayseri Şehir Hastanesi’nin sevk zincirinde son hastane olacağını açıklamış oluyor. Yani diğer illerdeki hastaneler için yatırımlar güçlendirmek, geliştirmek için değil idare etmek için yapılacak.
Sağlık Bakanı konuşmasında hastane için “Tek kişilik ve çift kişilik hastane odaları, tuvalet, banyo, televizyon, buzdolabı olan 5 yıldızlı otel konforundadır” demiş ve eklemiş “Yurt genelinde şehir hastaneleri tamamlandığında ilave olarak 40 bin nitelikli hastane yatağına eklenmiş olacak”.
İşte bu da ikinci yanlış. Şehir hastaneleri Türkiye’deki yatak sayısını artırmıyor. Bunu kendileri de gayet iyi biliyor. Yapılan hastanedeki yatak kadar mevcut hastanelerden azaltacak yani hastaneleri kapatacaklar. Şimdi bunu “nitelikli yatak sayısı artacak” diye söyleyince hakikat değişmiyor. Üstelik hepi topu yatak yenilemek için niye milyarlarca lira ödediğimizi açıklayan hiç kimse yok.
Sağlık Bakanı şehir hastaneleriyle sağlık turizmi altyapısının geliştirileceğini ve 2023 yılında bu alandan 20 milyar dolar gelir elde edileceğini söylemiş.
Bu da üçüncü yanlış. Kalkınma Bakanlığı’nın hazırladığı orta vadeli planda böyle bir “niyetten” hatta böyle bir “umuttan” söz edildiği doğrudur. Ancak Kalkınma Bakanlığı, kamu özel ortaklığıyla yapılan şehir hastanelerinin görünür ve muhtemel yüklerinin giderek öngörülemez ve ödenemez noktalara geldiğini söylüyor. Dahası 20 Milyar Dolar gelir elde etmek için niye 30 Milyar Dolar harcandığının bir açıklaması bilinebilir evrende yoktur.
Harcadığın parayla övündüğün işlere kamu yatırımı, ödemeyi taahhüt ettiğin parayı açıklamaktan çekindiğin işlere kamu zararı denir. Kamu zararının neresinden dönülse kârdır.
Türkiye’de şehir hastaneleri hakkında ilk raporu yayınlayan Saadet Partisi “bu işler israftır, israf haramdır” diye özetledi.
İYİ Parti ise parti programına ayrı bir başlık olarak koydu ve “kamu özel ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleriyle oluşan borç gayriahlakidir” dedi.
CHP’nin de milletvekilleri düzeyinde açıklamaları, itirazları var; asıl üzerinde durdukları mesele maliye bürokrasisinin anlayacağı incelikte “niye bütçede görünmüyor bu yatırımlar” meselesi.
O halde seçim meydanlarında konuşulacak başlıklardan biri de bu olsa gerek.
Şehir hastaneleri marifetiyle yaratılan gayriahlaki borçların nasıl tasfiye edileceğine dair bilgiyi dünden başlayarak üretmeye başlayan da Türk Tabipleri Birliği. (ÖE/HK)