Yolsuzluk yeni mi? Hayır. 80’lerde Turgut Özal “Benim memurum işini bilir” sözü ile rüşvete “tonton” tavırlarıyla yol açmıştı. İSKİ [İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi] Skandalı, Süleyman Demirel’in yeğeni, ardından Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz hükümetleri döneminde banka hortumlamaları, arazi yolsuzlukları derken; 90’lar, benim gençliğim yolsuzluk hikayeleri ile geçti.
“Yemeyenin malını yerler” diye bir deyişimiz bile var.
Derin Devlet yeni mi? Hayır. Türkiye tarihi derin devlet operasyonları ile dolu. Gayri-Müslimlere, Alevilere uygulanan toplu şiddet olayları, Kürtlere uygulanan şiddet politikası, faili meçhuller, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç cinayetleri derin devlet operasyonlarının bazıları.
Hatırlarsanız Şemdinli’de PKK’nın işiymiş gibi gösterilmek istenen bombalamanın failinin Jandarma olduğu ortaya çıkmıştı. Varlığı bilinen ancak kabul edilmeyen JİTEM yıllardır devletin yasal yollarla yapamadıklarını yapıyor. Herkesin bildiği derin devlet ilişkileri yani devletin illegal ilişkiler ile bazı işlerini yürütmesi 1996 yılında, Susurluk Skandalı ile yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştı.
Yeni mi?
Gazetecileri hapsetmek yeni mi? Hayır. Cumhuriyet kurulduğunda da gazeteciler yazdıkları yüzünden İstiklal Mahkemelerinde yargılanıyordu.
Mesela Zekeriya Sertel, ''Paşalar Mehmetçik’in zafer hakkını kendilerine mal ediyor'' dediği için yargılanıp suçlu bulunmuştu.
Üniversitede Basın Tarihi dersini anlatan hocam çok güzel açıklamıştı Devlet-Basın ilişkisini: “Aralarında aşk-nefret ilişkisi vardır”, demişti, “Hükümetler iktidara ilk geldiğinde sevgi doludurlar, her şeye izin vardır, bir süre sonra değişir bu durum, yasaklar gelir”.
Medyayı manipüle etmek yeni mi? Hayır. Bunun en bilinen örneği herhalde 6-7 Eylül Olayları’dır. İstanbul Ekspres Gazetesi Atatürk’ün Selanik’teki evinin Yunanlılarca bombalandığını yazmış, ardından İstanbul ve İzmir’deki Gayri-Müslimlerin evleri, iş yerleri talan edilmişti.
Hükümetin duyarsızlığı yeni mi? Hayır. Hatırlayın Tansu Çiller ne demişti 37 kişinin öldüğü Madımak Yangını’ndan sonra: “Hiçbir vatandaşımıza zarar gelmemiştir”.
Adaler ve Kalkınma Partisi (AKP) vaatlerini yerine getirmedi. Yeni mi? Hayır.
Kim getirdi ki? Çiller’in söz verdiği gibi hepimizin iki anahtarı oldu mu?
Yakınını kayırmak, tanıdığını yerleştirmek yeni mi?
“Yahu bizim çocuğu işe al” denince işe almamak geleneklere de aykırı sayılır. Bizde nepotizm şaşırılacak bir şey değil, işi kuralına uygun yapmak şaşırılacak şeydir.
Değişen şeyler var
Peki, hiçbir şey değişmedi, bu ülke böyle geldi, böyle gider mi diyeceğiz yani şimdi? Hayır. Değişen şeyler var.
Mesela Gezi protestocularının canına okumak eskiden olsa palalılara kalırdı. 6-7 Eylül, Kahramanmaraş, Sivas, Çorum’da gördüğümüz gibi… Şimdi elinde palayla sokağa çıkıp devletin işini yapmak isteyen yargılanıyor.
Neden?
Çünkü ona gerek kalmadı. Polis yasalara tamamen aykırı bir şekilde şiddet kullanıyor. Ama yasaya aykırı hareket ettiği için ceza alıyor mu? Almıyor.
Eskiden de devlet şiddetinin failleri ceza görmezdi. Mesela 6-7 Eylül’de bombayı Atatürk’ün evine koyduğu herkes tarafından bilinen ama resmen kabul edilmeyen, Oktay Engin Nevşehir Valisi oldu.
Değişen en önemli şey şu: Bilgi çağındayız, hepimizin her şeyden, hemen haberi oluyor.
Halkın herşeyden haberi var
Ana akım medyayı istedikleri gibi manipüle etsinler, bizim sosyal medyamız var.
Çok hızlı bir şekilde haber alıyoruz. Sosyal medya aracılığıyla sıradan insanlar, hiç tanımadıkları politikacılara, gazetecilere laf yetiştirebiliyor, soru sorabiliyorlar.
Halkın her şeyden haberi var. Her konuda bir fikri var. Hal böyle iken AKP’nin koyundur güdülür, boşver boşver farkına varmazlar mantığıyla yine eski usul işlere devam etmesi eh biraz geri kafalılık, biraz zamanı yakalayamama, biraz zeka eksikliği belirtisi, biraz şaşkınlık oluyor…
İşte o zaman işleri ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. O zaman daha önce duymadığımız yüzsüzlükte açıklamalar yapabiliyorlar. Yine yalan söylemeye devam ediyorlar ama o yalanlara inananlar çok az. Onlar da zaten kefenlerini giyip “Öl de ölelim” mantığıyla hareket ediyorlar.
Lakin dünya değişti
Sosyal medya, bianet gibi bağımsız yayın organları bu dönemin fark yaratan unsurları. İşte bunları doğru anlayıp doğru kullanmamız çok önemli.
Artık saman altından su yürütmek mümkün değil. Samanlar kalktı. Kimi “Aa, altında neler varmış” diyor, sinirleniyor, kimi gözünü kapıyor, kefenini giyiyor; onları bırakın, önemli olan, “Bu su buradan akmaz kardeşim” diyenler.
AKP hükümeti de bu durumun farkında.
O yüzden, ben işimi doğru yapayım, hakkaniyetli olayım demiyor da, torba yasalarla interneti sansürlemeye çalışıyor.
Lakin dünya değişti, sen ne kadar eski yasaklama mantıklarıyla ayıbının üstünü örtmeye çalışırsan çalış, örtemezsin. 31 milyon internet kullanıcısı var Türkiye’de.
Hepsinin klavyesini mi toplayacaksın?
Milyonları hapse mi atacaksın?
Hadi diyelim zararlı bulunan bütün içerikler tek tek kapatılıyor; her an yenisi çıkacak. Bilgi çağında bilginin paylaşılmasını engellemek mümkün değil. O yüzden ya AKP eski usul işlere devam edip ortaya çıkmaması için de yargıyı engelleme, yasaklar koyma zihniyetini değiştirecek ya da yaşadığı dönemi anlayamadığı için yokolup gidecek… (ND/HK)
* Bu yazı yayına hazırlanırken video paylaşım sitesi Vimeo İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 8 Ocak 2014 günü verdiği karar ile erişime kapatıldı