Antibiyotikler enfeksiyon hastalılarının tedavisinde kullanılan ilaçlar. Ancak sadece insanların yakalandığı hastalıkların tedavisinde kullanılmıyorlar. İşin aslına bakılırsa dünya genelinde kullanılan antibiyotiklerin önemli bir kısmı hayvan yetiştiriciliğinde ve özellikle de endüstriyel hayvancılıkta kullanılıyor.
Çok sayıda hayvanın sıkışık mekânlarda ve tahılla beslenmesine dayalı endüstriyel hayvancılık modeli hastalıkların yayılması için uygun bir ortam oluşturuyor ve bu durum da gereksiz antibiyotik kullanımını artırıyor. Buna ek olarak antibiyotiklerin büyümeyi teşvik eden, hayvanlarda kilo alımını kolaylaştıran maddeler olması da fazla miktarda kullanılmalarına yol açıyor.
Dünya genelinde hayvancılıkta kullanılan antibiyotik miktarına ilişkin tahminler 63 bin ton ile 240 bin ton arasında değişmekte. Amerika’da bir yıl içerisinde kullanılan antibiyotiklerin yüzde 70 ile 80’inin hayvancılıkta kullanıldığı ve Dünya genelinde pek çok ülkede hayvancılıkta kullanılan antibiyotik oranının yüzde 50 civarında olduğu belirtiliyor ve bu oranın önümüzdeki 10 yıl içinde yüzde 67 oranında artacağı tahmin ediliyor.
Antibiyotikler hayvansal gıdalarda kalıntı bırakabiliyor; ayrıca hayvancılık atıklarının sulara karışması ile sularda da antibiyotik kalıntılarına rastlanabiliyor. Dolayısıyla gıdalar ve sularla vücudumuza düşük miktarlarda antibiyotik alımı söz konusu olabiliyor. Tedavi edici dozlardan daha düşük miktarlarda antibiyotiklere maruz kalmak ise hastalıklara yol açan mikropların zamanla antibiyotiklere direnç geliştirmesine neden oluyor.
Direnç gelişimi ise tedavisi imkansız enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkması anlamına geliyor.
Dünya Sağlık Örgütü aşırı ve gereksiz antibiyotik kullanımının en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olduğunu sıklıkla dile getiriyor.
Ancak mesele sadece gereksiz ve / veya aşırı antibiyotik kullanımı olmayabilir. Son yıllarda yapılan akademik çalışmalar antibiyotiklere direnç gelişimi sorununa tarımsal üretimde kullanılan pestisitlerin de yol açtığına işaret ediyor.
Pestisitler tarımsal ürünlerin üretiminde böcekler, istenmeyen otlar ve mantarlar gibi çeşitli etkenlere karşı kullanılan zehirli kimyasal maddelerdir. 1950’li yıllardan günümüze uzanan süreçte dünya genelinde yaygın bir kullanım alanı bulmuşlardır. Ancak gıdalarda bıraktıkları kalıntılar, su varlıklarında yol açtıkları kirlilik ve tabiattaki uçucu böcek türleri üzerindeki yıkıcı etkileri ciddi bir kaygı ve tartışma konusudur. Pestisitlerin insan sağlığı için tehdit oluşturan mikroorganizmalarda antibiyotik direnci gelişimine yol açabiliyor olması ise bu konudaki kaygı ve tartışmalara yeni bir boyut ekledi.
Bu konuda yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular bir mikroorganizmanın pestisitlere direnç geliştiren gen bölgesinin aynı zamanda antibiyotiklere direnç gelişimini de tetikleyebildiğini gösterdi. Araştırmalar pestisitlere maruz kalan insanlarda antibiyotiklerin etkisinin daha az olduğunu da gösteriyor. Özetle söylemek gerekirse pestisitler antibiyotik direnci sorununu büyüten bir işlev görüyor.
Bu durumun ne gibi sorunlara yol açacağını öngörmek olanaksız ama pestisitlerin tarımsal alanlardaki yaygın kullanımı ve kullanım miktarlarının yıldan yıla artış gösterdiği düşünüldüğünde hafife alınmaması gereken bir sorun olduğu söylenebilir. Elde mevcut akademik bilgilere dayanarak insan sağlığı için olumsuz sonuçlar doğuracak bir durumun içinde olduğumuzu ancak yaşanacak sorunların ne boyutta olacağının henüz öngörülemediğini söyleyebilirim. Daha somut konuşmam gerekirse, içinde olduğumuz durumun “henüz yere çarpmadığımız için ne hızla düşüyor olduğumuzu bilmediğimiz” bir duruma benzediğini söylemekle yetineceğim.
Tarımda pestisit kullanımının antibiyotiklere dirençli mikropların gelişmesine yol açacağı, çok değil bundan 50 yıl önce kimsenin aklına gelmezdi. Ancak bu konuda değişen fazla bir şey de yok. İçinde olduğumuz şartlarda da durumumuz aynı aslında. Tarımsal ve endüstriyel üretimde kullanılan çok sayıda zehirli kimyasal maddenin insan, doğal hayattaki diğer canlı türleri ya da daha genel konuşmak gerekirse yeryüzündeki hayat için ne gibi sorunlara yol açacağını bütünüyle öngörmemiz olanaksız hala.
Bu söylediğim çok aşikâr bir şey olarak görünüyor değil mi?
Her şeyi bilmek ya da olacakları bütünüyle öngörmek olanaksızdır elbette.
Ancak pestisit kullanımı ile antibiyotik direnci arasında bağ kuran yeni bulgular toksik kimyasalların kullanılmasının güvenli olduğunu, bu kimyasalların kullanım öncesi çok sayıda ve ayrıntılı toksikolojik testlere tabi tutulduğunu dolayısıyla bir tehdit oluşturuyor olsalar bile bu tehdidin daha en baştan belirlenmiş olacağını dile getiren –akademik- söylemin ne kadar boş ve temelsiz olduğuna işaret ediyor. Dikkatimizi yöneltmemiz gereken kritik nokta tam da burası.
İnsan ya da doğal hayat için olası tehditkâr durumların tamamını belirleyemeyiz, bu konuda yapılabilecek çalışmalar neredeyse sonsuz uzunlukta bir zaman gerektirecektir şüphesiz. Ama on binlerce toksik kimyasalın doğru düzgün hiçbir toksik teste tabi tutulmadan gündelik hayata sokulmasında, doğal yaşama karışmasında ve bunun her şeyin yolunda olduğunu, endişelenecek bir durumun olmadığını vazeden bir söylem eşliğinde yapılmasında ciddi bir sorun yok mu?
İnsan uygarlığının sadece son yüz yıl içinde yol açtığı toksik madde kirliliğinin yeryüzündeki hayatın bütününü tehdit edecek bir noktaya ulaşmasında bir tuhaflık yok mu?
Endüstriyel tarım ve hayvancılığın yaşadığımız iklim krizi üzerindeki etkisi düşünülenden çok daha büyük. Dolayısıyla meselenin sadece mikropların antibiyotik direnci geliştirmesinin yol açacağı sağlık sorunları olarak anlaşılmaması son derece önemli. Böyle bir anlayışın olağan sonucu “yeni antibiyotikler geliştirir ve bu direnç sorununu çözeriz” oluyor çünkü. Ancak bu anlayış da sorunun bir parçası. Öyleyse bakış açımızı yeni antibiyotik geliştirme çalışmalarına değil tarımda kullanılan pestisitlere odaklamalıyız. Tarımda pestisit kullanılmasını azaltacak ya da sıfırlayacak üretim yöntemlerinin teşvik edilmesine çabalamak, antibiyotik direnç gelişimi nedeniyle yaşanan ve yaşanacak sağlık sorunlarını azaltmak için öncelikli ve iklim krizini de daha fazla derinleştirmeyecek bir hedef olacaktır.
Notlar
1) Aşırı ve gereksiz antibiyotik kullanımının yol açtığı sorunlar hakkında daha detaylı bilgi için şu yazıya bakılabilir: Gıdalardaki Antibiyotik: Sorular ve Sorunlar
2) Türkiye’de hayvancılıkta kullanılan antibiyotik miktarının ne kadar olduğuna dair bir tahmin için şu yazıya bakılabilir: Türkiye’de Hayvancılıkta Kullanılan Antibiyotik Miktarı Nedir?
3) Antibiyotik kalıntıları sorununun daha az dile getirilen toplumsal meselelerle ilgisi için şu yazıya bakılabilir: Antibiyotikli Etler, GDO’lu Yemler ve Doğuda Bir Köy
4) Pestisitler hakkında detaylı bilgi için şu yazılara bakılabilir: Küresel Isınma Çağında Pestisitler ve Gıda Güvenliği ve Gıdada Pestisit Kalıntısı ve Sağlık(BŞ/APA)