Yıllarca çok zor şartlar altında okuyup bir meslek sahibi olduktan sonra hiç bitmeyecekmiş gibi görünen işsizlik sorunu ile yüzleşmek zorunda kalan pek çok insan var. Öyle bir sorun ki bu, çalışıyor olsanız da kendinizi işsiz gibi hissediyorsunuz.
Geçici, esnek, ya da modüler olarak tanımlanan kısa süreli işler kendini ifade etme, yapılan işe bir değer duygusu atfetme ve en önemlisi de bir gelecek tahayyülünde bulunma imkânını ortadan kaldırıyor. Her şey geçici, en çok da iş; ya da daha doğrusu iş geçici olduğu için her şey de geçici oluyor. İnsanın hayatla kurduğu ilişkiyi de etkiliyor bu. Bir fikre, ideale bağlanmak, örgütlü bir yapı içinde mücadele etmek zorlaşıyor. Nerede kalacağınız ve nereye gideceğiniz belirsiz çünkü. Bir yıl içinde 3 veya 4 kez iş değiştiren insanlar var. Eğer özel sektörde çalışılıyorsa sıkça iş değiştirmek, sigortasız çalışmak ya da verilen emeğin karşılığını alamamak yazgı gibi. Her şey bir yana her iş görüşmesinde işverenin dile getirdiği “7/24 çalışmaya hazır mısınız” sorusunun saçmalığını düşünmek bile yeterli. Saçmalık ama yarattığı çaresizlik epeyce yaygın.
Özel sektörde durum böyle ama kamu kurumlarında da durum farklı değil. Her ne kadar kalıcı bir iş imkanı sunsa ve çalışma şartları daha rutin olsa da kamuda çalışma olanakları çok dar. En önemli nedeni hiç kuşku yok yıllardır uygulanan neoliberal politikaların kamu kurumlarını tasfiye etmesi. Ortada adına yakışır büyüklükte kamu kurumları kalmayınca ya da geçmişte kamu eliyle yürütülen çeşitli iktisadi faaliyetler özele devredilince istihdam olanakları da doğal olarak daralıyor.
Bu kısa yazıda değinmek zor. Ama basitçe şu söylenebilir: Gıda üretimi, beslenme, halk sağlığı ve çevre sağlığı gibi konular birbiri ile yakından ilintili. Yapılacak çalışmaların mutlak surette kamu kurumları vasıtasıyla yürütülmesi gerektiği gibi güçlü ve iyi işleyen bir kamu idaresi de bir gerekliliktir. Bu alanlarda kar güdüsü ile iş yapılamaz. Bu alanlarda çalışan kamu kurumları özelleştirilemez ya da özelleştirilmemeliydi. Geldiğimiz noktada yukarıda değindiğimiz alanlarda faaliyet gösteren kamu kurumlarının faaliyet alanı iyice daraltılmıştır.
Genel durum böyle olunca kamu kurumlarına girebilmek için KPSS sınavına giren ve yıllarca atama bekleyen çeşitli mesleklere mensup insanların sayısı ve çaresizliği de giderek artıyor. Gerçi son zamanlarda medyaya yansıdığı üzere KPSS sınavlarına hiç girmeden bir yerlere tepeden atananlar da var. Ama bu yazının konusu böyle adaletsizlikleri yapanlar değil; kimi kimsesi olmayan, önlerine konulan diyelim KPSS gibi bir sınav koşulunu yerine getirip, aldığı puana ve ilan edilecek boş kadrolara bakarak bir yerlerde “kalıcı” bir işe girme umudu taşıyan gencecik insanlar.
Sözü onlara bırakmak en doğru şey olacak.
Ankara’da Eylem
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına atanmak için bekleyen çeşitli branşlara sahip meslek mensupları bugün Ankara Abdi İpekçi Parkı'nda toplanarak gerçekleştirdikleri eylemde seslerini duyurmaya çabaladı. Sosyal medya üzerinden örgütlenen ve hemen hepsi de kamu kurumlarına ve özellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na atama bekleyen yaklaşık olarak 70 bin civarında işsiz mühendis, veteriner hekim, tekniker ve teknisyenler adına basın açıklaması yapan grup meslek onurunu korumak ve hakları olanı almak için eylem yaptıklarını belirtti.
Yapılan eylemde yeterli bir tarımsal üretime sahip olmak, halk sağlığını ve çevre sağlığını korumak ve toplumun iyi beslenmesini sağlamak için gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler, tekniker ve teknisyen branşlarından çok sayıda personele ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Yapılan ortak basın açıklamasında, Bakanlık bünyesinde 20 bin civarında boş kadro bulunduğu belirtildi. Bakanlığın her yıl az sayıda personel alımı yapmasının hizmetlerin yeterli düzeyde yapılamaması sonucunu doğurduğu gibi bu mesleki branşlarda işsizlik sorununa yol açan nedenlerden biri olduğu da dile getirildi.
20 bin kadro boş ama biz işsiziz
Yapılan ortak basın açıklamasında dile getirilen görüşler aşağıda sunulmuştur:
“Yıllarca büyük emeklerle, büyük umutlarla okuduk. Kimimiz öğrenim kredileriyle, kimimiz part-time işlerde çalışarak okullarımızı bitirebildik. Soğuk öğrenci evlerinde battaniyelere sarılarak sınavlara hazırlandık. Ailelerimiz gerçek anlamda “Yemedi, yedirdi; içmedi, içirdi”. Ancak verilen emeklerin karşılığını almaya gelindiğinde ise maalesef kapılar yüzümüze kapandı.
"Bakanlığımız kadro açmadı, özel sektör ise asgari ücrete mahkûm edip, yeri geldiğinde onu bile vermedi. Sigortalarımızı dahi yatırmadı. Oysaki bizler bu ülkenin üretimini arttıracak, sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşmasını sağlayacak olan teknik bilgi sahipleri olarak, ülke kalkınmasına en çok destek verecek meslek gruplarıyız.
"Şu anda üretmeden tükenen bir yapı kazanmış olan ülkemiz, gerekli müdahaleler yapılmazsa tamamen dışa bağımlı hale gelecektir. Köylerimizde üretimi ve hayvancılığı teşvik edecek ziraat mühendisi ve veteriner hekim yeterli sayıda değil. Gıda işletmelerini denetleyecek ve düzenleyecek olan gıda mühendisimiz yok denecek sayılarda.
"Yarım ada konumunda ülkemizde su ürünleri mühendisi ve balıkçılık teknolojisi mühendisi yok. Tekniker ve teknisyenlerimizde mühendisleriyle aynı durumdalar. Teknik personel yetersizliğinden dolayı, Tarım ve hayvancılıkta ithal ürüne mecbur kalıyoruz.
"Denetimsiz gıda tüketimi sonucu sağlık giderlerimiz artıyor. Balık ve su ürünü kaynaklarımız gün geçtikçe daha da azalıyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde açık 20.265 kadro varken, ülkemizin açlığa mahkûm edilmesi adil bir durum değildir.
"Mehdi EKER’in bir soru önergesine verdiği cevap ile öğrenilen ve bakan Mehmet Şimşek'in de doğruladığı boş kadro sayımız tam olarak 20.265’tir. Gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimler, tekniker ve teknisyenler olarak bizler; bütçeye yük değil, öğretmen atamalarına da bütçe sağlayacak olan meslek gruplarıyız.
"Çocuklarımızın bilgiye olduğu kadar, yeterli ve sağlıklı beslenmeye de ihtiyacı var ve bu bağlamda üretmeden tüketmek mümkün değildir. Bizler, umut dolu 70 bin işsiz mezun, aynı yolda ilerleyen 10 bin öğrenci ve umutla bekleyen 300 bin aile ferdi adına, bakanlığımızda bulunan 20 bin boş kadroya adil bir şekilde atama yapılmasını istiyoruz.
"Tekrar tercih butonlarının kapatılarak, bir kişinin 2 yıl içerisinde 3 kadroyu işgal etmesinin önlenmesini istiyoruz. Özel sektördeki şartlarımızın iyileştirilmesini, istiyoruz. Mesleğimizi icra ederek, tüm enerjimizi ve bilgi birikimimizi ülkemizin kalkınmasına destek olmak için kullanmak istiyoruz.” (BŞ/NV)
Yard. Doç. Dr. Bülent Şık, Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühenisliği Bölümü öğretim üyesi; Gıda Kimyası, Analitik Kimya, Enstrümantal Analiz Teknikleri, Gıda Güvenliği, İyi Laboratuar Uygulamaları, Kalite Yönetim Sistemleri ve Laboratuvar Akreditasyonu, Analitik Metot Validasyonu ve Ölçüm Belirsizliği alanlarında çalışıyor. |