Ekonomi ile doğrudan ilişkili kesimler kadar vatandaşların da merakla beklediği Merkez Bankası politika faizi açıklandı. Faiz atışı 250 baz puanla (% 2.5) sınırlandırıldı ve beklentilerin altında kaldığı ifade edildi.
250 baz puan yerine 500-650 baz puan artırılsa ne olurdu? Merkez Bankası’nın faiz oranları neden önemlidir? Politika faiz artışının olası sonuçları nesil değerlendirilebilir?
Politika faizi nedir ve neden önemlidir?
Merkez Bankası’nın bankaların likidite fazlasını alırken veya bankaların likidite ihtiyacını karşılarken kullandığı faiz oranıdır. Bir başka deyişle politika faizi Merkez Bankası’nın bankalarla yaptığı işlemlerde kullandığı kısa vadeli borçlanma veya borç verme faizidir.
Politika faizi, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlamak ve para arzını düzenlemek için kullandığı bir referans faiz oranıdır.
Politika faizi, para arzı, para kullanmanın maliyeti, talep düzeyi, döviz kurları ve bunlara bağlı olarak da enflasyon düzeyi üzerinde önemli bir etki yaratır.
Politika Faizinin Para Arzı Üzerindeki Etkisi : Politika faizinin artması bankaların Merkez Bankası’ndan kullanacakları fonların maliyetini artırır. Bu nedenle bankalar Merkez Bankası’ndan daha az fon kullanacaklardır. Dolayısıyla bankaların işletmelere ve tüketicilere kullandırabilecekleri kredi miktarı da azalacaktır.
Politika Faizinin Toplam Talep Üzerindeki Etkisi: Bankaların Merkez Bankası’ndan daha yüksek maliyetle borçlanmaları, kredi faizlerinin de yükselmesine neden olur.
İşletmelerin yatırımlar, bireylerin tüketim için kullanabileceği kaynaklar azaldığı için, toplam talepte azalma görülür. Yükselen faiz oranları bireyleri ve kimi zaman da işletmeleri mevcut paralarını faiz ve faize dayalı enstrümanlarda değerlendirmeye yöneltir.
Düşük talep, azalan üretim hacmi ekonomide durgunluğa ve işsizliğin artışına sebep olabilir.
Politika Faizinin Döviz Kurları Üzerindeki Etkisi: Politika faizinin artması durumunda, yerel para daha fazla getiri sağlayacağından ülke parasına talep artar, değeri yükselir, yabancı paralar ise değer kaybeder.
Merkez Bankası’nın faizle imtihanı
Düşük Faiz Dönemi
Merkez Bankası teorik olarak bağımsız bir kurum, en azından fiyat istikrarını sağlama temel hedefine ulaşmada kullanabileceği araçların seçimi açısından.
Ama son yıllarda öyle olmadığı açıkça görüldü. Siyasi iktidar başta faizler olmak üzere Merkez Bankası’nın tüm para politikası araçlarına da müdahale etti.
Ekonomi “faiz sebep enflasyon sonuç” şeklindeki yanlış önermeye dayandırıldı. Aşağıda da görüldüğü gibi enflasyon ve faiz oranları arasındaki makas giderek açıldı.
Tarih | Enflasyon (Yıllık) | Politika Faizi |
09.2021 | 19.58 | 18.00 |
10.2021 | 19.89 | 16.00 |
11.2021 | 21.31 | 15.00 |
12.2021 | 36.08 | 14.00 |
08.2022 | 80.21 | 13.00 |
09.2022 | 83.45 | 12.00 |
10.2022 | 85.51 | 10.50 |
11.2022 | 84.39 | 9.00 |
02.2023 | 55.18 | 8.50 |
05.23 | 39.59 | 8.50 |
06.2023 | 38.21 | 15.00 |
.07.2023 | - | 17.50 |
Kaynak: TCMB
Enflasyon oranlarındaki artışa karşın Merkez Bankası Eylül 2021’den itibaren politika faizi indirimi başladı, Haziran 2023’e kadar %8.5’e kadar düştü.
Haziran 2023’de %15 olan politika faizi Temmuz 2023’de %17.5’e yükseltildi. Haziran 2023’e kadar düzenli olarak indirilen politika faiz oranı bu tarihten sonra artırılmaya başlandı ancak dönemin bütününde enflasyon oranı faizlerden yüksek oldu, yani negatif faiz uygulandı.
Enflasyonla politika faizi arasındaki makas bu kadar açılırken harcamaların erteletip, TL bazında tasarruf yapılması ve bu tasarrufların banka mevduatında değerlendirilmesi rasyonel olmadığı için ya tasarruf sahibi döviz yatırımına veya tüketime yöneldi. Enflasyon kalıcılaştı ve döviz kurları kontrol edilemez hale geldi.
Ve faizler yükseltilmeye başlandı
Merkez Bankası seçimler sonrasında Haziran ve Temmuz aylarında faiz yükseltmeye başladı. Faizlerin enflasyon seviyesine yükseltilmesi durumunda yukarıda da anlatıldığı gibi enflasyon ve döviz kurlarında düşüş olması beklenirken; maliyetlerinde artış, üretimde azalma ve işsizlik artışı da olabileceğinden, kademeli faiz artışına gidildi ve bundan sonra da bu şekilde devam edileceği söyleniyor.
İki aylık faiz artırımları beklentileri karşılamasa da, “faiz sebep-enflasyon sonuç” şeklindeki tutarsız önermeyi geçersizleştiren bir sinyal niteliği taşıyor. Ancak gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında inandırıcılık taşımıyor ve döviz kurları üzerinde etki göstermiyor. Siyasetin hala Merkez Bankası’na ve ekonomi yönetimine doğrudan müdahalesinin somut bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Bu şekildeki bir faiz artırımı kuramsal olarak beklenen sonuçlara erişemez. Çünkü;
1- Resmi olarak açıklanan (gerçekliğine inanan tek bir kişinin bile kalmadığı) enflasyon rakamları faizlerin çok çok üzerinde. Bu durumda yükseltilen faizler iç ve dış yatırımcılar için bir cazibe taşımıyor.
2- Bankalar ekonomik ortamdaki belirsizlik ve yüksek enflasyon nedeniyle kredi vermek istemiyorlar. Merkez Bankası tarafından açıklanan politika faizini referans oran olarak kabul etmiyorlar. Temmuz 2023 itibarıyla ihtiyaç kredilerine % 48,13, taşıt kredilerine % 41.34, konut kredilerine %32,58, ticari kredilere % 24.53 faiz uyguluyorlar.
Yakın zamanda dövizde ikili bir piyasa yapısı vardı, şimdi de faiz piyasası öyle. Merkez Bankasının açıkladığı bir referans faiz var, bir de uygulamadaki faiz oranı.
3- Faiz oranları tasarrufların dövize yönelmesini engellemekte çok yetersiz kalıyor.
Bu durumda faiz artırımının beklentilerin altında kalmış olması, 650 ve 250 baz puanlık artışların yetersiz kalması gibi tartışmalar gerçekçilik taşımıyor.
Son söz
Ekonominin bütünsel olarak yeniden kurgulanması şeklindeki bütünsel değerlendirmeyi şimdilik bir kenarda tutarak şunları söyleyebiliriz;
-Ekonomik sorunların çözümünün bütünsel bir plan gerektirmektedir ve enflasyonla mücadelenin planın ana bileşenlerinden birisidir.
- Enflasyonla mücadelenin sadece halkın kemer sıkması ile çözümünün hedeflenmemelidir, kamu yatırımlarının ve harcamalarının da bu sürece adil bir şekilde dahil edilmelidir,
- Gelirlerin, dolaylı vergi, ÖTV, harç vb. artırımları yerine üretim artışları ile çoğaltılması hedeflenmelidir,
- Türkiye’ye uzun süreli ve istihdam yaratacak yatırımlarla döviz girişi sağlayabilmek için hukuki-mali-kambiyo düzenlemelerindeki belirsizlik ve keyfilik ortadan kaldırılmalı, uluslararası normlara uygun düzenlenmeler yapılmalıdır.
Bütünsel ve yapısal düzenlemeler yerine faizlerin %17.5 yerine % 20 mi %25 mi olması gerektiğini konuşursak bir de bakarız ki, yeni zamlar gelmiş, dolar 30 TL’yi geçmiş, enflasyon yine hızla yükselmeye başlamış…
(AY/EMK)