Fotoğraf: https://tr.masumiyetmuzesi.org/
Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un 2008 yılında basılan ve çok satan kitabı, "Masumiyet Müzesi"nin 79. bölümünün başlığı "Başka bir dünyaya yolculuk"tur.
Günlük hayat, resim, arkadaşlık, yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi konuları barındıran bu aşk romanın 79. bölümünde, Füsun'un sesini, başka bir dünyaya yolculuğa çıkmadan önce nihayet duyarız. Roman boyunca diğer ana karakter Kemal'in önce ruhsal algısından sonra da gözünden, kalbinden, aklından Füsun olma hallerini, diğer kişilerin de katılımı ile tanırız. Aralarında geçen, bizi Füsun'u anlamaya yakınlaştıran konuşma, romandan birebir alıntıladığım gibi şöyledir:
- Senin yüzünden hayatımı yaşayamadım Kemal, gerçekten artist olmak istiyordum ben.
- Özür dilerim.
- Ne demek özür dilerim?
- Özür dilerim.
- Feridun ile sen benim filmlerde oynamama bile bile mani oldunuz. Bunun için mi özür diliyorsun?
- Papatya gibi, Pelür'deki sarhoş kadınlar gibi olmak istiyor muydun gerçekten?
- Zaten artık hep sarhoşuz. Üstelik ben onlar gibi olmazdım hiç. Ama siz, meşhur olur, sizi bırakır giderim diye kıskançlıkla hep evde tuttunuz beni.
- Sen de yanında güçlü bir erkek olmadan o yollara tek başına çıkmaktan hep korktun, Füsun...
Buraya kadar olan bölümlerde tutkulu, takıntılı, okumuş, varlıklı Kemal'in gözünden Füsun'u görmek, anlamak, hissetmek üzere biz okurlar, kadın ve kadının etrafındaki erkekleri ve yaşam örgüsünü, bu örgü içinde kadının kendini algısını, erkeğin kendini kadının bireyselliğinde konumlandırmasını ve toplumu bu pratikler üzerinden kavramak durumunda kalıyoruz.
Füsun'un, bu bölümde konuşması, biz okurları, Füsun'u anlamak için kendimize, tanıdıklarımıza aldığımız yolculuğu bir an için durdurur. "Füsun, nasıl oldu da hesap sorabildi?"diye bir soru takılır akla. Babasını ve kocasını henüz kaybettiği günlerde Kemal'e, Füsun için "başka dünyalara" yolculuk arifesinde hayatını yaşayamadığını nasıl oldu da dile getirebildi.
Füsun'un yakınındaki diğer erkekler babası ve kocası da kendimize yolculuk ettirir. Annesi de öyle... Hepsinin Füsun'u çok seven kişiler olduğuna ikna oluruz, çoğunlukla. Ama hiçbiri Füsun'un kendi yaşamı için ne istediğiyle ilgili değildirler. Hepsi bu yönüyle birer alıcı ve sanki Füsun'un hayatının şekillendiricileridir.
Roman boyunca, Füsun'un kendisi de başta olmak üzere biri de çıkıp, "Füsun, sen bunu istiyorsan hadi yap, biz de sana yardım edelim" demez ya da diyemez. Füsun'un kendisi için ideallerini romanı okurken öğreniriz. Kemal de bu arzusunu onunla ilişkisinin sürebilmesinde paravan olarak kullanır. Ama ortada bir koca vardır. Ve bu kocanın ideali, Füsun dünyasını da içine alan filmler için senaryolar yazmak ve yapmaktır.
Peki, onlar neden böyledir. Toplumsal yaşam formu, bu nedeni ne kadar kapsar? Toplumsal cinsiyet formu böyle olmalarını mı ister? Yoksa kadınların çoğunluğu, Türkiye toplumunun yaygın yaşam formunda, bu formun müzesinin Füsunları olmak durumunda mıdırlar? Ya da Kemal'in bize de fısıldadığı gibi bu formun kadınları gerçekten güçlü bir erkek aracılığı ile mi bunu ancak ve ancak kurgulayabilirler?
Yoksa içinde yaşadıkları toplum şartları onların böyle mi olmalarını söyler?
Romanın arka planında, 70'li yılların ortasından bugüne uzanan Türkiye, İstanbul ve onun refaha ermiş semtlerinden Nişantaşı ve çevresinde yaşayanların toplumsal hayatlarına etkisi yer alır. Kemal'i ve beraberinde Füsun'un üzerinden bu etkileri okurken, onlardan onlarca yıl kadar sonra genç olmuş kuşaklar bu etkileri nasıl yorumluyor?
Füsun ile Kemal'in okuma ile davet edildiğimiz sevgi ilişkisinin çözümsüzlüğünün toplumsal yanını bunun kahramanlarımızın hayatındaki payını düşünmeliyiz.
Türkiye toplumunda benzer şartlar içinde bulunan kaç kadın ve erkeğin arasında buna benzer konuşmalar olmuştur? Hangisinin sözlerindeki gerçeklik toplumsal yaşantımız içinde bizi birbirimize bağlar ya da kendimizden koparır? Gerçekliğin ortaya çıkışında bizler ne kadar üretkeniz? Toplumun küçük yapı taşı olarak tanımladığı medeni kanun ve bağlı yönetmelikleri bizi kendimize ve birbirimize olan tutumumuzu nasıl şekillendirir?
Kadının evlilik öncesi ilişkisinin soruna dönüşmesini yasalar nasıl kolaylaştırıyor?
Romanın yaşandığı dönem ile bugün arasında elbette değişimler bulunuyor. Örneğin, bugün toplumun yine azınlıkta kalan bir bölümü için bireysel tercihlerini kendi yaşam öyküsüne taşıması kolayken çok daha kalabalık bir kesim için benzer güçlükleri taşımayı sürdürüyor.
Türkiye toplumunda kadın olmak üzerine yapılan araştırmalar, raporlar hep aynı şeyi söyler. Kadının toplumsal katılımı yeterli değil, kadın okur-yazar oranı istenilen oranda değil, kız çocuklarının okullaşma oranını artırmak için projelere ihtiyaç var, erken anne olan kadın sorunu var, kadınlar yeteri kadar iş hayatında ve siyaset içinde değiller. Kadın şiddet görüyor...
Füsun'u anlamak için Kemal'i anlamak, Kemal'i anlamak için toplumsal yönetmeliği anlamak, toplumsal yönetmeliği anlamak için insanı anlamak işe yarar mı?
Hep birlikte evvela en yakınımızdakinden başlayarak el vermeli.
(NÖ/AÖ)