Dersim-Erzincan karayoluna düştüğünüzde size Pulemuriye'ye kadar Çhêmê Harçik eşlik eder. Çhêmê Muzır gibi değildir o, sakin ve nazlı akar. Kilometreler boyunca irili-ufaklı "çırtan"lardan beslenir. İçinde çeşit-çeşit balık vardır; ama bir tanesi vardır ki "ilaç" gibidir: "Mosê Surbelek".
Eski devirlerde kapanmayan yaraların üstüne konulur; kırık-çıkık tedavisinde kullanılırdı. Çok değil -yirmi yıl evvel- onu avlayanlar suçlanır; bu davranış "xırap" kabul edilirdi.
Gölgeleri ve adları silinmiş gibi görünse de...
Erzınga yolunda ilerlerken Korkes, Harçik, Teşnik, Marçik, Hegao Pil, Pazapun, Pulê Dewresu, Xozmerek, Çhêmê Şêrxanu gibi köyleri ucundan görürsünüz. Bu arada Koê Jêl, tüm görkemiyle uzun süre size arsızca görünür. Başında apak bulutlar vardır, hemen yanı başında ise mahzun duruşuyla Jêlê Qız.
Sırtını birbirine veren bu iki kardeş dağ, kavimler döneminden beri tarihteki tüm acıların sessiz tanığıdır. Bu ikisi, 1938'de ölülerin altında kalarak sağ kalan küçük çocukların ağlamalarını kederle ve çaresiz dinlemiştir.
Yol üzerinde başka bir şey dava vardır. Yirminci yüzyılın bugün artık göçmüş sakinleri yer adlarıyla size kendilerini hatırlatıverirler: Zağge, Xeç, Xeceriye, Vankuk, Putik, Vartinik, Mirik, Xakis, Xılvis. Dersim'in kadim ve sanatçı halkı Ermeniler kendi köylerinde genellikle Kılıse ve Areye sahibidir.
Bugün, gölgeleri ve adları silinmiş gibi görünse de her köyde yıkık bir kilise veya değirmen duvarına mutlaka rastlarsınız.
Gewrek, Çhêmê Şêrxanu'nun hemen yukarısındadır. Xırawe çok eskiden beri kadim bir yerdir. Remeda yüzyıllık bir köy kavgasının ürünüdür. Hegao Pil, muhtemeldir ki Ermenilerin yadigârı bir yerdir. Pulê Dewresu, kutsal bir yer adıdır.
Kızılkilise tarafında başka bir dağ vardır: Koê Bımbarek. Burası tüm Kızılbaşların ibadet merkezidir. Dewa Kuresu, Kureyş'in köyüdür. Burası Sa Heyder ya da Duzgı'nın mekânıdır. Dualar ve adaklar burada yapılır. Çocuksuzlar, dermansızlar, hastalar ve hayırseverler işte burada buluşurlar. Kurbanlar keser, cemlere katılır, çıralıx verirler.
Uşê, Xıdır, Momıd, Hesen, Hemed, Turavi...
Bu arada eğer mevsim bahar ise etrafınızdaki Holıge, Rives, Kenger gibi yemişleri de toplayabilirsiniz. Holıge, süt ve bulgurla pişirilerek yenir; şekere iyi geldiğine inanılır. Çorbası da lezzetlidir. Ak sakallı yaşlılara göre "doğal ilaç"tır. Rıwes, bir tür meyvedir. Genellikle mayhoş olur; tatlı olanı da fena değildir. Uzak dağ başlarında zorlukla çıkarılan Kenger de çok güzeldir. Kenger'in derslerle dolu Sanıkê Phêpug adlı bir efsanesi bile vardır.
Burada çocuklar analarından yüz yıl evvel Uşê, Xıdır, Momıd, Hesen, Hemed, Turavi, Gulavi, Bıra, Qemer, Dewres, Mursa, Xıme, Fatose, Xatice, Xeyzan, Yemose, Xece, Xeyri, Karêr, Lızge, Arze, Sey Uşê, Sey Xıdo ve başka adlarla doğardı. Şimdi yüzyıllık adların yerinde başka kelimeler var.
Burası Dersim'dir. Türkiye'de herhangi birine sorarsanız size Mersin mi diye sorar. Boşuna aramayın onu, ders kitaplarında, haritalarda adını bulamazsınız. Gogıl'da ararsanız genelde yasaklı sitelerde adına rastlarsınız. Geçen aylarda sabık Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin "Dersim adı bölücü niyet taşıyor" demişti. Kamuoyu en son bu zattan Dersim adını duydu.
En az yetmiş yıldır burada insanlara, köylere, mezralara, dağlara, tepelere, şelalelere, vadilere, akarsulara, derelere, hayvanlara, ovalara, göllere, mevkilere, aklınıza gelebilecek her "şeye" başka adlar verildi. Toprağın, dağın, insanın ismini değiştirerek benliğini de değiştirme hayali görüldü. Ama yetmiş yıl sonra görüldü ki insanlar değişmiyor.
Basit bir kararla adlarımızı geri verin!
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın dediği gibi "talep halinde" değil, kendiliğinden tüm yer adlarımızı istiyoruz. Bu adları bir gecede bize sormadan bizden alanlar, şimdi yine kendileri basit bir karar alarak bize iade etmelidir. Bu, Nazım Hikmet'in vatandaşlığı örneğinde olduğu gibi çok kolaydır.
Başta Dersim'i istiyoruz. Boşalmış köylerin, yıkık mezraların, mahzun akarsuların, coşkun derelerin, serin şelalelerin, sessiz vadilerin, tatlı balıkların, durgun göllerin, kengerin, ışkının, Dewres'in, Lizge'nin adını geri verin. Her şey çevresinde tanınıp-bilinen adıyla anılsın! (HA/EÖ)