Çeşitli ülkelere ihraç edilen ama tarım zehri, mikotoksin ya da tarım zararlısı içerdiği için ülkemize geri gönderilen gıda ürünlerine ne olduğu, bu ürünlerin iç piyasaya sürülüp sürülmedikleri ciddi bir merak ve kaygı konusu.
Ancak bu konudaki belirsizlik ve olası sorunlar sadece gıda ürünleri ile sınırlı değil.
Gıda üretiminde kullanılan araç gereçler, kap kacak, mutfak eşyaları ve gıda ambalajları gibi çok çeşitli ürünler de sağlığa zararlı bir bileşime sahip oldukları için ihraç edilen ülkelerden geri gönderilebiliyor.
Bu ürünlerin de iç piyasaya sürülüp sürülmediği meselesi önemli.
Mesele ihraç edilen ürünlerle ilgili bir kuşku yaratmak değil elbette. Mesele kamunun bilgi edinme hakkının büyük bir belirsizliğe gömülü olması. Mesele halk sağlığını yakından ilgilendiren konularda halkın bilgi edinmesi, ne olup bittiğini gözlemesi ve üretim-tüketim süreçlerine kendi yararına müdahil olmasını sağlayacak haklardan mahrum bırakılmasıdır. Dolayısıyla ihraç edildiği ülkelerde bir sorun tespit edildiği için geri gönderilen her türlü mutfak eşyasının akıbetinin ne olduğunu sormak ve bir yanıt aramak gereklidir.
Bu konu neden önemli?
Gıdalarda bulunan sağlığa zararlı kimyasal maddelerle ilgili olarak medyada çok sayıda haber, yazı ve yorum çıkıyor. Ancak meselenin sadece gıdalardaki zehirli kimyasallarla sınırlı olmadığı bilinmeli. Endüstride gıda maddeleri üretiminde ve evlerde mutfakta yemek yapımında kullanılan her türlü eşyanın da insan sağlığına zarar vermeyecek bir bileşime sahip olması gerekli. Bu konu yasal mevzuatta “gıda ile temas eden madde ve malzemeler” kategorisi başlığı altında ele alınır.
Gıda ya da yemek üretiminde kullanılan eşyaların yapısında bulunabilecek zehirli kimyasal maddelerin gıda hazırlama süreçleri esnasında bünyesindeki kimyasalları hazırlanan yiyecek ve içeceklere geçirebilecekleri bilinmelidir.
Migrasyon
Bileşiminde zehirli kimyasal madde içerenve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin bu kimyasal maddeleri gıdalara da geçirmesi mümkündür. Bu konu akademik literatürde “migrasyon” yani göç etme başlığı altında incelenir.
Bir malzemenin bileşimindeki kimyasal maddeler de belli şartlar altında bulundukları ortamdan başka bir ortama geçebilirler; göç edebilirler.
Malzemenin gıda maddesi ile temas süresinin uzunluğuna, karıştırma ve çalkalama gibi mekanik hareketlere ya da sıcaklık (sıcaklık arttıkça kimyasal maddelerin çözünürlüğü artar) gibi bazı faktörlere bağlı olarak malzemeden yiyecek ve içeceklere geçecek zehirli kimyasal madde miktarı da fazla olacaktır.
Bu nedenle yiyecek ve içeceklerin hazırlanmasında kullanılan her türlü eşyanın insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde üretilip üretilmediklerini kontrol etmek bir gerekliliktir. Gıdalardaki sorunları konuşmaktan bu konulara sıra gelmiyor ama bu konu da çok önemli ve atlanmamalı.
Mutfak eşyalarının ya da yiyecek ve içecek üretiminde kullanılan her türlü eşyanın, malzeme ve aparatın kontrollerinin ülkemizde ne ölçüde yapıldığı gerçek bir sırdır. Bu kontrollerden sorumlu bakanlık ise Tarım ve Orman Bakanlığı’dır.
Peki, bu tip ürünlerde sorun var mı?
Bu soruya ihracattan geri dönen ürünler üzerinden bir yanıt vermek olanaklı.
Ülke içinde üretilen ve iç piyasaya sunulan ürünlerde yapılan kontrollerin sonucunu bilmiyoruz. Bir kontrol programı var mı ve ne ölçüde uygulanıyor onu da bilmiyoruz. Bir fikir edinebilmek için Avrupa Birliği Ülkelerinin sınırlarında yapılan kontrollerde ne gibi tespitler yapılmış ona bakalım.
Türkiye’den gönderilen ihraç mutfak eşyaları da tıpkı gıda maddeleri gibi ülke iç piyasasına sunulmadan önce kontrole tabi tutuluyor. Bir sorun tespit edilirse, konu ile ilgili bilgiler kısaca “Hızlı Alarm Sistemi (RASSF)” denilen bir internet portalına kaydediliyor. Sorunlu ürünler ise Türkiye’ye geri gönderiliyor. Bu sistemde kayıtlı bazı vakaları gözden geçirelim.
Bazı olumsuz örnekler
* 2013 yılında içme suyu bardaklarının içindeki suya kadmiyum ve kurşun geçirdiği belirlenmiş (2013.0992 numaralı kayıt).
* 2015 yılında yiyecek doğrama tahtaları doğranan gıdalara melamin bulaştırdığı için geri gönderilmiş (2015.0420 numaralı kayıt)
* 2016 yılında plastik çorba kepçelerinin gıdalara primer aromatik amin geçirdiği belirlenmiş (2016.1624 numaralı kayıt).
* 2016 yılında cam kavanoz kapaklarının (2016.0071 numaralı kayıt) gıda maddelerine DEHP - di(2-ethylhexyl) phthalate geçirdiği belirlenmiş.
* 2017 yılında mutfak spatulalarının (2017.1668 numaralı kayıt) primer aromatik amin geçirdiği belirlenmiş.
* 2018 yılında Türkiye'den Avrupa Birliği’ne ihraç edilen fırın ızgaralarından pişirilen gıdalara nikel taşındığı belirlenmiş (2018.1772 numaralı kayıt).
Tespit edilen kimyasal maddelerin tamamı insan sağlığına zararlıdır. Bu tip sağlıksız ürünlerin piyasaya sunulmaması gerekir.
Öyleyse ihraç edilen ülkenin sınır gümrüklerinden geri çevrilerek ülkemize geri gönderilen bu tip sağlıksız ürünlere ne oluyor sorusuna yanıt arayalım.
Bu konudaki yasal mevzuat ne diyor?
İhracattan geri dönen mutfak eşyalarında ne gibi işlemler yapılacağını belirleyen mevzuat “Bitkisel Gıda ve Yemin İhracatında Sağlık Sertifikası Düzenlenmesi ve İhracattan Geri Dönen Ürünler İçin Uygulama Yönetmeliği” adını taşıyor.
Yönetmeliğin 2. Maddesi:
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; bitkisel gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemeler ile bitkisel yem ve yemlik maddelerin ihracat ve çıkış aşamalarında gıda ve yem güvenilirliğine yönelik, gerekli kontrollerin yapılarak sağlık sertifikası düzenlenmesi, onaylanması ve ihracattan geri dönen ürünlerin yurt içine girişinde uygulanacak usul ve esasları kapsar.
Diyor.
Sağlığa uygunsuz mutfak eşyalarının, araç ve gereçlerini imhası, başka bir ülkeye sevki, başka bir amaçla kullanılması ya da yurtiçi piyasasına sürülmesi kararı bu mevzuatta belirtilen hükümler dikkate alınarak veriliyor. Yapılan kontroller sonucu tüketilmesinde sağlık açısından bir sakınca olmadığı tespit edilen ürünlerin iç piyasaya sunulmasına izin veriliyor. Tıpkı ihracattan dönen gıda ürünlerinde yapıldığı gibi ihracattan geri dönen mutfak eşyaları ile ilgili bilgiler de bir internet portalı olan Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi’ne (GGBS) giriliyor.
Yine tıpkı ihracattan dönen gıda ürünlerinde olduğu gibi gelen her türlü mutfak eşyası da gümrüklerde bekletiliyor. İhracatçı firma Tarım Bakanlığı’na bir resmi yazı ile başvurarak bekletilen ürünü iç piyasaya sunmak için kontrol yapılmasını istiyor.
Gıda güvenliğini sağlama açısından meselenin düğüm noktası da burada.
İhracattan dönen mutfak eşyalarının neden geri gönderildiği, yani ürünün hangi gerekçe ile uygunsuz bulunduğu ihracatçı firmanın beyanına bağlı. Firma bakanlığa yazdığı yazıda hangi gerekçeyi belirtmişse o gerekçe dikkate alınarak bir kontrol yapılıyor. Dolayısıyla içinde kanserojen kadmiyum ya da kurşun çıktığı için iade edilen bir su bardağının iade gerekçesine bambaşka bir şey yazmak örneğin “cam malzeme istenilen boyutlarda değildi” demek mümkün.
Firmaların yazılı beyanlarında belirttikleri gerekçelerin doğru olup olmadığını ya da yapılan kontrollerin ne ölçüde yeterli olduğunu bilmiyoruz. Bu konu çok belirsiz bırakılmıştır. Ancak bu belirsizliği gidermek mümkün.
Bu belirsizlik giderilebilir
Bir örnek üzerinden söylediklerime açıklık getirmeye ve belirsizliği azaltarak kamu yararına bilgiyi nasıl çoğaltabileceğimize dair uygulanabilir, basit bir yöntem önermek istiyorum: İhracatçı beyanı ile ürünü geri çeviren ülkenin geri çevirme gerekçesinin ne olduğu mutlaka karşılaştırılmalı.
İhraç edilen ülke gümrüklerinde ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığı ile ilgili olarak bir kalite kontrol analizi yapılarak sorun tespit edildiğine göre o tespitin ne olduğunu dile getiren resmi evrakı da ihracatçı firmadan istemek mümkün. Yani ihracatçı firmanın beyanı ile ilgili ülkeden gelecek resmi gerekçenin karşılaştırılması yapılmalıdır. Yönetmelikte değişiklik yapılmasını gerektiren bu öneri meseleyi bütünüyle çözmese de yol almamıza yardımcı olacaktır.
Yapılacak bir başka şey kontrol çalışmalarının kamusal erişime açık kılınmasıdır.
Yukarıda 2013-2018 yılları arasında bazı mutfak eşyalarında tespit edilen ve RASSF kayıtlarına giren bazı uygunsuzluklara örnekler vermiştim. Mesela Tarım ve Orman Bakanlığı uygunsuzluk tespit edilen o ürünlere ne olduğunu açıklayabilir ve bizler de ne gibi kontroller yapıldığını görebiliriz. Bakanlık bu konudaki çalışmalarını kamusal erişime açık kılarak kontrol süreçlerine vatandaşların da katılmasını sağlayabilir.
Bir başka soru daha var akla gelen: RASSF kayıtları dikkate alınarak geçmiş yılları kapsayan bir kıyaslama çalışması şimdiye kadar yapılmış mıdır? Ve ayrıca firma beyanı ile RASSF kayıtlarının uygunsuz olduğu tespit edilen ihraç ürünler var mıdır ve bu ürünler iç piyasaya sunulmuş mudur?
Bunları bilmek gerekiyor.
Bu yazıdan sonra gıdalardan sonra mutfak eşyaları da mı sorunlu, biz ne yapacağız soruları gelecektir.
Meselenin çözümü iyi organize olmuş ve halk sağlığı ile çevre sağlığını koruma ilkelerini temel alan bir kamusal sistemde yatıyor.
İçinde bazı zehirli kimyasal maddeler olduğu için bir ürünü almaktan vazgeçip başka bir ürüne yönelmek mümkün elbette ve geneldeki tepki de bu oluyor.
Ancak unutmamamız gereken nokta zehirli kimyasal kullanımının kaynağında yani üretim aşamasında engellenmesidir.
Üretim süreci devam ettiği müddetçe doğal çevrenin de zehirli kimyasallarla kirlenmesi ve o kirliliğin gıdalara da bulaşmaması imkânsızdır.
Üretimin nerede gerçekleştiği önemli olmakla birlikte kimyasal kirlilik zamanla yayılacak ve doğrudan ya da dolaylı yollardan kapımıza kadar gelecektir.
Dolayısıyla medya her ne kadar bireysel tercihlerimizi ve bireysel satın alma alışkanlıklarımızı değiştirmeye dayalı çözümlere dikkat çekse de, aksi yönde hareket etmeli ve bireysel çözümlere olan dikkatimizi olabildiğince kamusal çözümlere doğru yöneltmeliyiz.
Örneğin bir düşünelim, medyada her hafta en az birkaç tane yapılan gıda ve beslenme ağırlıklı programlar Gıda Güvenliği Bilgi Sistemine girilen sağlıksız ürün bilgilerinin vatandaş erişimine kapalı olmasını neden dert etmez? Erişim sağlansa bilgimizi çok artıracak ve sağlıksız süreçlere müdahil olmamızı sağlayacak böyle bir mesele neden gündeme gelmez? (BŞ/AS)