AIDS virüsü ilk kez Paris'teki ünlü Pasteur Enstitüsü'nde bulundu. Pasteur'deki çalışmaları Prof. Dr. Jean Luc Montagnier, Prof. Dr. J.C. Chermann ve Dr. Françoise Barre yönetiyordu. Barre ve Montagnier, geçtiğimiz günlerde bu çalışamaları nedeniyle Nobel Tıp Ödülü'nü aldı. Nokta dergisi, 1985'te daha herşey çok yeniyken, Türkiye'de de ilk defa HIV görülmüşken 20 Ekim 1985 tarihli sayısında konuyu kapağına taşıdı. Dergide Chermann ve Barre ile Çiçek Cengiz Şakiroğlu'nun yaptığı söyleşiyi aktarıyoruz.
Şu anda tüm dünyanın etkilendiği AIDS hastalığının virüsü nasıl bulundu, başarınızın sırrı nedir?
1974'ten bu yana hayvanlarda retro adı verilen bir virüs üzerinde çalışıyorduk. AIDS'in adının duyulmasıyla birlikte hastalığa yönelik çalışmalarımız sırasında Eylül 1983'te bir hastanın lenfinde mikroskop altında aynı virüsü gördük. Virüsün belirlenmesi önemli bir adımdı ama, başarıya gelince iş değişiyor. Bu, Pasteur'de bu araştırma üzerinde çalışan tüm ekibin çalışmasıdır. Virüsün bulunmasından sonra, adı LAV oldu.
Adı geçen virüse Amerikalılar HTLV-III adını verdi. Virüsler arasında bir farklılık olmadığına göre, neden ayrı adlar verildi?
Bunu Amerikalılara sormanız gerekiyor. Evet iki virüs de aynı. Amerikalılar virüsü bizden altı ay sonra buldu. Ayrıca, Gallo'nun daha önce bulduğu HTLV-I ve HTLV-II virüsleriyle, AIDS virüsü LAV, yani onların deyimiyle HTLV-III arasında hiçbir bağlantı da yok.
AIDS'in klinik belirtileri nelerdir? İnsan vücuduna girdikten sonra, ne kadar zamanda hastalık yapıyor ve ölüme götürüyor? Ayrıca neden, Amerika ve Avrupa'da görülüyor da, Asya'dan hiç söz eden yok?
Çok güç sorular. Bütün bunlar mikrobu alan insanın bünyesi ve yaşam koşullarına göre farklılıklar gösteriyor. Yani, hastalık herkeste farklı seyrediyor. Ayrıca, insanı AIDS değil, virüsün vücudun bağışıklık sistemini yıkması nedeniyle, alınan herhangi bir bakteri ya da mikrop öldürüyor. Virüsün insan vücuduna girmesiyle ortaya çıkması arasındaki zaman, kişilere bağlı olarak, 2-3 yıldan 10 yıla kadar değişebiliyor.
Ölüm olayı ise, ilk 5 yılda hastalarının yarısının kaybı olarak ortaya çıkıyor. AIDS'in öldürücülüğüne ilişkin bulgular, hastalığın 1980'de ortaya çıkmasından bu yana yaşanan 5 yılın değerlendirilmesi oluyor elbette. Bu beş yılda AIDS'li hastalar üzerinde yapılan çalışmalar hastaların yarısının öldüğünü gösteriyor. Ancak, hastalığın ABD ve Avrupa'da olduğu, Asya'da rastlanmadığı yolundaki bilgilenmeler yanlış. Asya ülkelerinde bu konuda çalışma yapılmadığı için, bilgi eksikliği nedeniyle, yok deniyor. Ayrıca, son zamanlarda Japonya ve Çin'den gelen haberler oralarda da rastlandığını gösteriyor.
Bu virüs gökten zembille inmediğine göre, nereden geldi?
Bu noktada çeşitli varsayımlar var. Yeşil maymunlardan Zaire ve oradan da Haiti ve ABD'ye yayıldığı söyleniyor, Ayrıca, koyundaki visna virüsüyle benzerlikleri nedeniyle kökenin koyun olabileceği de öne sürülüyor, Öylesine değişken bir virüs ki; iki ayrı hastadan alınan virüslerin farklılıklar gösterdiği ortaya çıkıyor. Bu değişiklik ve farklılık özellikle virüsün dış kabuğundaki proteinlerde görülüyor, virüs, belki de, insanda sürekli vardı da, hastalık yapmıyordu. Ancak, geçirdiği değişikliklerden sonra, hastalık yapar hale de gelmiş olabilir.
Şu sıra yapılan tarama testleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir insana nasıl AIDS'li diyorsunuz?
Fransa'da, ağustos ayından bu yana, her kan veren hastanın kanı testlerden geçiyor. Hepsinde virüs aranıyor. Bu testi önce kan bankaları yapıyor. Kan bankası, virüsü hastada görürse, bize gönderiyor. İlk sonuç, bizim testte de çıkarsa, hastaya virüs var diyoruz. Kişi AIDS'li olmadığı halde, AIDS'li çıkması da olası. Bin testte bir böyle bir olasılık var ama biz bunu da daha aza indirgemeye çalışıyoruz.
Bunun tersi olabilir mi? Yani kişi hasta olduğu halde, test sonucunda sağlıklı çıkabilir mi?
Az önceki, yalancı pozitif olma durumunun tersine, yalancı negatif vakalar da olabilir. Böyle çıkması aslında iki istisnai durumda mümkün olabiliyor. Kişi virüsü yeni almışsa, hastalık yapacak zaman bulamadığı için, sağlıklı bulunabilir. Bir de AIDS'li hasta ölmek üzereyken, yani hastalık had safhadayken, kanla virüs yokmuş gibi bir sonuç alınabiliyor. Bu durumda, hastanın fiziksel görünümünden karar verilebiliyor elbette.
Kanında virüsü taşıyan herkes AIDS'li mi? Hasta olmayıp da, virüsü taşıyan portörler mutlaka AIDS oluyor mu? Kanında virüs olan bir insan, yaşamının sonuna kadar hasta olmadan yaşayabilir mi?
Bazı insanlar virüsü taşıdıkları halde, hiç hasta olmayabiliyor. İkinci grupta, yani portör durumdaki bir kişi virüsü taşıyor, hasta olmuyor. Ancak, bunlar sarılık ve mantar gibi hastalıklara yakalanınca, vücudun direnci azaldığından, virüs T lenfositlerini hasta ederek AIDS'e yol açabiliyor. Ya da, olay yalnızca lenf bezlerinin şişmesi aşamasında kalabiliyor. Bütün bunlar, hastanın durumuna bağlı.
AIDS hastalarının ve portörlerin toplum dışına atılması gerekiyor mu? ABD'de yaşanan panik burada, Fransa'da da yaşanıyor mu?
ABD'deki paniğin burada da yaşandığını sanmıyoruz, ya da bilmiyoruz. İzole olayına gelince; biz burada AIDS'linin izole edilmemesine çalışıyoruz. Örneğin çocuk hastaları, başka çocuk hastalarla aynı odalara koyuyoruz, aynı oyun odalarında oynamalarını sağlıyoruz.
O halde, virüsün bulaşması konusunda farklı düşünüyorsunuz. Yani, gözyaşı ve ağız salgılarıyla virüsün bulaşma olasılığı yok mu?
Hastalık kan ve sperm yoluyla bulaşıyor. Gözyaşı ve ağız salgılarında virüs bulundu ama, bunun bulaşması için çok ekstrem koşullar gerekli. Örneğin, sağlıklı insanın elinde kocaman bir yara bulunacak ve AIDS'linin gözyaşı ya da ağız salgısı doğrudan bu açık yara üzerine damlayacak. Bu durumda bile, yüzde yüz bulaşacak diye bir şey yok. Bizim ekipte, bir hekim arkadaşın eli, AIDS'li bir çocuğun otopsisi yapılırken, kesildi. Ve arkadaşımız AIDS olmadı.
"Hanedan" dizisinin çevrilmesi sırasında, Rock Hudson ile uzun uzun öpüştüğü için aşırı bir telaşa kapılan Linda Evans'ın durumunu nasıl yorumluyorsunuz?
(Gülüşmeler) Artistler arasındaki ilişkilerin boyutu çok geniştir. Yalnızca, öpüştülerse bir şey olması söz konusu değil. Ama, dediğimiz gibi bilemeyiz.
Hastalığın eşcinsellerde yoğun olarak görülmesine ne diyorsunuz?
Bilimin AIDS'le ilgili olarak ulaştığı şu düzeyde, bu soru abestir. Özür dileriz, bunu size söylemiyoruz. Böylesine yaygın bir kanının varlığını biz de biliyoruz elbette. Şimdiye değin yapılan araştırmalar, virüsün normal cinsel ilişkiyle bulaştığını göstermiştir. Eşcinsellerde görülmesine gelince; bunlar özel bir risk grubu oluşturmaktadır. Ayrıca eşcinsellerin yaşam koşulları da etkileyici bir faktördür. Bu bir rastlantı. İlk onlarda görüldü. Kadınlarda da görülebilirdi. Fransa'da kocasıyla kurduğu ilişki sırasında virüsü alan kadınlar var.
Hastalığın yaygınlaşmasının önlenmesi için neler önereceksiniz?
Bizce, AIDS için en önemli önlem tarama testleridir. Fransa'da uygulanmaya başlayan tüm kanların incelenmesi olayının tüm ülkelerde sistematik hale getirilmesi gerekiyor. Kanla ilgili durum böyle. Spermle ilgili olarak da, öncelikle hastaların eğitilmesi gerekiyor. Bir de, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması kişisel bir önlem olarak düşünülebilir.
Aşı çalışmaları ne durumda?
Aşı konusunda güçlükler ve gelişmeler birlikte yürüyor gibi. Virüs daha önce belirtildiği gibi, sürekli değişiyor. Virüsün üst protein yapısının sürekli değişmesi bir zorluk ama, virüsün dış protein yapısındaki değişmeyen proteinik bölge. Bu bölge, virüsün immünolojisinden sorumlu. Eğer, bu bölgeyi sentetik olarak elde edebilirsek, aşı bu olacaktır. Biz bunun üzerindeyiz. En son gelişme bu. Virüsten bu bölgeyi izole etmeyi düşünmüyoruz. Sentetik olarak yapmamız gerekli.
AIDS'in tedavisi ne aşamada? Hpa-23 ve başka ilaçlardan söz ediliyor. Hpa-23 üzerine çalışan iki uzman olarak siz ne düşünüyorsunuz? Tedavi edilen var mı? Rock Hudson Fransa'ya geldi, neden tedavi olamadı?
Şimdiye değin hastalarda Hpa-23 de, Suramine de denendi. Bu ilaçların etkileri şöyle: Virüs T lenfositlerinde aşırı bölünmeye uğruyor. Bunun için, trans-criptal denilen bir enzime ihtiyaç var. Hpa-23 ve Suramine bu seviyede etkiliyor. Virüsün çoğalmasını durdurup yok ediyor. Ama, AIDS daha önce bağışıklık sistemini ortadan kaldırdığı için, sistemi yeniden dengeleyecek bir ilaca gerek var. Rock Hudson geç geldi. Hastalık çok ilerlemiş durumdaydı. Sonra, tedaviyi tam uygulamadan da gitti. Artık, yapılacak bir şey yoktu.
Siz korkmuyor musunuz?
Korku cehaletten ve bilinmemezlikten gelir. Başta, açık söylemek gerekirse, korku vardı. Ama, şimdi ne olduğunu biliyoruz. Ekip olarak sürekli kan kontrollerimiz yapılıyor. Sağlık personelinin bir riski yok.
Son olarak AIDS ile ilgili söylemek istediğiniz var mı?
AIDS konusunda fantastik bir gelişme var. Bu gelişme hızı hiçbir hastalığa nasip olmadı. Aşı konusunda umutluyuz. Hastalığı en kısa s'ürede yeneceğimize inanıyoruz. Hastalan ve tüm insanlığı kurtarmak istiyoruz.(N/EÜ)