HIV+ Türkiye'de olduğu kadar tüm dünyada da fazlasıyla problem teşkil eden, masraflı ve zor bir hastalık olarak hükmünü sürdürüyor. Ancak dünyanın gelişmiş ülkeleri eğitim ve bilinçlenme sonucunda gerek tedbir konusunda gerekse tedavi konusunda Türkiye'den çok ileride.
HIV+ konusunda gelişmiş ülkelere yaklaşabilmemiz için eğitim ve toplum bilincinin gelişmesine yönelik girişimlerle halen mevcut olan önyargının kırılması gerekiyor.
İki yıldır HIV+ ile yaşayan bir vatandaş olarak yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazma gereği hissettim. Belki birileri okur ve bir nebze faydam olur düşüncesiyle...
Hemen işten atılırsınız...
Türkiye'de HIV+ iseniz en büyük sorunlarınızdan birisi rahatsızlığınızı beyan ettiğinizde işinizi kaybetme riskiniz yüzde 95. Zira "HIV çok tehlikeli, öksürseniz ve hatta nefes bile alsanız bulaşır" zihniyeti var. Bir bakmışsınız kapının önündesiniz.
Ancak o sizi kapıya koyan işveren dürüst davranmaz ve size bin yerden kulp bulur ve kapıyı gösterir. Kapıyı gösterir de "Seni HIV'den dolayı attık" deme erdemini göstermez. Bunun nedeni HIV konusundaki bilinçsizliğidir. HIV konusunda kara cahildir, öğrenmek istemez... Tüm bunlar zincerleme bir hal alınca HIV+ insan kapı dışındadır.
Sonrasında kişi sosyal güvenlik kapsamı dışında kaldığında sorunlar başlar. İlaca, tahlile, muayeneye sosyal güvencesi
olmayan insanların erişmesi çok zordur. Ülkemizde "sağlık haktır" kavramı, maalesef "sağlık paradır" halini aldığı için bu zorunlu tedaviler bile bir "armağan" halini aldı.
Güvencesi olmayanlar yeşil kart alabilmek için uğraşırlar, alana kadar "emdikleri süt burunlarından gelir". Uzun süren uğraşlar sonucu "armağan"a hak kazanırlar. Düşünün ki yaşamınızı tedavilerle sürdürebilmek armağan olmuş.
HIV+'lerin psikolojine önem verilsin
Kişinin psikolojik durumuna ülkemizde çok büyük "özen gösterirler"! HIV, her insanın rahatlıkla karşılayabileceği bir
hastalık değil. Çünkü yıllarca insanlara "AIDS ölüm demek" kampanyası bilinçli bir şekilde lanse edildi. Toplum bilinçli de olmayınca vahim olaylar yaşıyoruz.
Herhangi bir hastaneye girdiğinizde eğer HIV ile ilgili bir pankart varsa fon rengi genelde siyahtır ve ilk bakışta ölümü çağrıştırır. Üzerindeki açıklamaları da göz önüne alırsanız kafanızda yer eden ilk kanı "AIDS= ölüm"dür. Ama ne garip ki hiçbir yerde HIV tedavisi ile ilgili yazı, afiş veya broşür pek göze çarpmaz.
İnsanların en fazla bilgi aldığı medya, bu hastalığı anlatmak için ne yapıyor? "HIV+ çocuğu okula almadılar", "Annesi HIV olan atlet sınırdışı edildi", "AIDS'li ... adındaki hayat kadını (isim adı beyan edilir) ölüm saçmaya devam ediyor" gibi bilgi ve bilinçlendirmeden yoksun, haber bile denemeyecek satırlar...
İki yıl boyunca tüm gerçek anlamda hastalığı anlatan ve bilgilendiren programa telefizyonda bir kez National Geographic kanalında rastladım. Nasılsa HIV+ Türkiye'nin sorunu değil, kim uğraşıp insanlarımızı bilinçlendirecek, falancanın programları varken, kaynana geline, damat babaya ekran karşısında olmayacak sözler sarfedecek ve bizde "Bak ne hayırsızmış" yorumlarını yapıp o saat gelince kilitleneceğiz TV'ye!
HIV+ birisi malzeme olmalı, oturup ağlamalı, "Ölmek istemiyorum", demeli ki program yapılsın. İnsanlar "Vah vah" desinler acısınlar ve hastalığın adı ölüm olarak duyurulsun topluma.
Tedbiri hemşireler almadığından hasta almak zorunda
İşin sağlık sistemi ile ilgili de bir boyutu var. Sizden kan alan hemşireyi uyarırsınız "Aman tedbirini al, bende HIV+ var" dersiniz, size şöyle bir yandan bakar suratını ekşiterek ve eldivenlerini takar. (Sanki insanların vazifesi sağlık çalışanlarını, tedbir almaları için uyarmak ve sanki bu onların vazifesi değil)
Tahlil yaptırırken, istenilen tahlillerin yazılmış olduğu kağıda eğer kırmızı kalem bulabilirlerse normal harflerin 5-6 katı büyüklüğünde harflerle "HIV/AIDS!!!!" yazarlar. Bir de HIV+ insanlar için hastaneye girişte HIV+ yazılı tişört dağıtırlarsa tam olacak!
Hemen herkesin gitmek durumunda kaldığı dişçilerse HIV+ insanlar için ayrı bir trajedi. Söyleseniz bir türlü, söylemeseniz bir türlü...
Yani neresinden bakarsanız bakın HIV+ hastalığı Türkiye'de tam bir dram.
HIV+ insanlara nasıl davranmak gerek?
Neler yaparız? En önemli tarafı da bu bence.
Tüm insanlara nasıl davranıyorsak aynı davranış biçiminide HIV+ insanlara göstermeliyiz. Ayrımcı yaklaşımları,önyargıları insanların kafalarından silmeliyiz. HIV hastalığının artık ölümcül değil, kronik bir hastalık olduğunu üzerine basa basa duyurmalıyız.
İnsanlarımızın HIV+ yüzünden işten atılmalarını yasal olarak engellemeliyiz, işten atan işvereni teşhir etmeliyiz. Teşhis ve tedavi aşamasında dünya standartlarını bir an önce yakalamalıyız. Tedaviyi ve ilaca erişimi yaşama hakkı olarak görüp, insanları bu haktan asla mahrum etmemeliyiz.
Her şeyden önemlisi, toplumumuzu eğitmeliyiz.
Pozitif Yaşam Derneği'ne...
Neyse ki, bir evimiz var; kafamızı dinleyip sorunlarımızı paylaşacağımız ve yeri geldiğinde hastanelerde bile olmayan
imkanları bize sağlayan, kalbimizi,beynimizi ve psikolojimizi anlayan bir ev ve o evin güzel insanları... iyi ki varsınız.
Bir gün, bir yerde bir çay içmeye ihtiyaç duyarsanız, bırakın falan filan cafeyi, gidin Pozitif Yaşam Derneği'ne.
Çay+manzara mı? Çay+bilgi mi? Tercih sizin.
HIV'sız günler dileği ile. (MX/GG)