2009… Yepyeni bir yıl… “Umutlar, güzellikler ve barışla geliyor, hey ne kadar güzel bir yıl olacak” diyemiyorum. Çünkü kapı komşumuzda ölen çocuklar, içeride hamdolsun teğet geçen ekonomik kriz ve azıcık miktarda artan zam oranlarıyla giriyoruz yeni yıla.
Üşümemek için üst üste atılan battaniyelerin altında ayağa kalkıp 24.00 a geri sayım yapamadık; bari masa başında oturup çekirdek çıtlayalım diyoruz. Memur cebinde 40 YTL ile girdiği için yılbaşına çocuğuna bir çift çorap hediye mi alsın yoksa kuruyemişe mi ayırsın bilmediği için “zaten çekirdek sivilce çıkartıyor” bahanesiyle avuntumuzu yapıp oturmaya devam ediyoruz.
Gece yarısını beklerken büyük ikramiye bize çıkarsa yapacaklarımızı sıralayıp hayallere dalıyoruz. Ev alıyoruz, çoluk çocuğa giyecek alıyoruz, doğalgaz faturasını zamanında sıkıntısız ödüyoruz ve sonrası geliyor. Okutulan çocuklar,
Alınan evler derken… Bom, hayalden uyanıyorsun, bir bakıyorsun elinde bir çeyrek bilet aynı ev aynı koltuklar. Sonra gece yarısı oluyor. “İşte şansımın döndüğü an” diyorsun, televizyonların gelip seninle röportaj yaptığını düşünüyorsun ama olamaz, sunucunun okudu rakamlar sendeki bilete ait değil. Tekrar tekrar kontroller, ama hayır sana ait değil. Ama hemen heyecan yapmayın belki büyük ikramiye teğet geçmiştir ekonomik krizler gibi, belki beş ya da dört rakamı tutmuştur?
Sonra yeni yıla girildiği anlaşılır rüyalardan uyanılıp. Çocuklar hediye bekler ama memur baba devlet babadan erken aldığı için maaşını elde avuçta yoktur bir şey. Sonunda annenin ördüğü şapkalar atkılar çıkar. Dilekler dilenir, bir süre etrafta zıplayan yeni yıl coşkusunu yaşayan çocuklara bakılır. Bir “ahh” çekilir. Çok küçük oldukları ekonomik krizden, parasızlıktan anlamadıkları ve İnşallah hiç anlamamaları istenir. Yeni bir yıl denince güzelliklerden çok parayı düşünmemeleri istenir. Büyüyüp çoluk çocuğa karışınca insaflı bir hükümetin başta olması, savaşsız yıllar yaşanması düşlenir. Ama sonra bunun olamayacağı çünkü insanların aç oldukları, soğukta oldukları için bir torba kömüre oylarını sattıkları hatırlanır. Hiçbir şey yapılmadığı, sesiz kalındığı için halka kızılır. Sonra son bir kez çocuklara bakılır ve umarım bunları yaşamazsınız denir.
Sabah olmuştur, 1 Ocak'tır. Yeni yılın ilk günüdür. Acelece gidilen piyangocudan alınan sonuç belgesi eve gelip sehpanın üzerine konur. Dikkatlice incelenir. Tekrar ve tekrar… Ama yoktur, amorti bile çıkmamıştır. Ve çocuklar uyanır. “Baba gazete ile ekmek alacağız para verir misin?” sözü kulaklarda yankılanır. Cepten çıkartılan bozukluklar çocuklara verilir. Çocukların mutluluğuna yine hayret edilir.Ve işte tekrar kabus başlamıştır. Ay sonunu nasıl getireceğim düşüncesi, eve nasıl para yetişecek düşüncesi, evde soğuktan üşüyüp hasta olan çocukların doktor masrafı düşmüştür akıllara. Yeni yıl mı, umut mu, mutluluk mu? Çok uzaktır artık. Yine geçim derdi sarmıştır bacayı, unutturarak umutları.(DT/EÜ)
* Deniz Türkeş, 16 yaşında.