6 Ekim sabahı oturmuş IMF'ye karşı yapılan eylemleri ve polisin "orantılı güç" kullanışı izliyorum. CNNTürk'de biri oturmuş spikerle konuşuyor. Aynen şunları diyor "Eylemci sana tükürse de, bir şey de atsa son noktaya kadar beklemelisin. Batı polisi işte bu dayanıklılığı sergiliyor, bizimkilerde bu eksik sabır..."
Konuşan kişi haklı. 1 Mayıs'ta da gördük. Taksime çıkan ya da çıkmasına izin verilen beş bin kişilik grup şarkılarını söyleyip, slogan atıp basın açıklaması yaptıktan sonra dağıldı. Mutlu, amaçlarına ulaşmış ve dayak yemeden belki de... Çıkanlar değildi sorun yaratanlar, çıkmasına izin verilmeyenlerdi.
Tek amaçları Taksime ulaşmak ve belki de şanslı beş bin kişinin içinde olmaktı. Bugüne baktığımızda yine aynı sorun var. Tek amaçları Taksim'de toplanmak ve basın açıklaması yapıp Kongre Vadisine yürümekti. Eğer izin verilseydi -polis nezaretinde bile olsa- sorunsuz, gözaltına alınan kimseler olmadan, ıslanan, biber gazına maruz kalan kimsecikler olmadan biterdi bu haklı eylem de. Ama bizim aşırı sabırsız emniyet müdürümüz ve onun astları yine izin vermedi insanlara.
Sonra yorumcu olarak biri çıktı ve "sabırlı olmaları gerek polislerimizin" dedi. Eylemci hakkını istiyor, sabırsız, bir şeyler ters gidiyor ve buna kimse dur demiyor; dur diyenler de dövülüyor, susturuluyor; eylemci nasıl sabırlı olsun... Polis çok düşük maaşla çalışıyor, belki de haftalardır izin yapmıyor yada o günkü iznini kullanamıyor... Çünkü o eylemci orada olduğu sürece polisin de mesai yapması gerek.
Maaşı yaptığı işi karşılamıyor, belki çocuğu harçlık istiyor ama o veremiyor ve çocuğuna karşı boynu eğik kalıyor. Aslında o da farkında bir şeylerin ters gittiğinin belki ama tatil gününde bile onu dinlendirtmeyen o eylemci... Ya da en azından o böyle düşünüyor. Nasıl beklersin o polisin de sabırlı olmasını? Önünden geçen eylemciye vuruyor. Bir: tatil günümde senin yüzünden buradayım, İki: çocuğuma harçlık veremedim, Üç: pazara çıkacak tek kuruş yok. Dört: Bunların üstüne bir de senin yüzünden buradayım; bu soğukta/ sıcakta senin yüzünden dikiliyorum.
Eylemci hakkını isterken aslında polisin de hakkını savunuyor. Ama polis o kadar sabırsız ki, ve belkide elinde olan tek işi kaybetmekten öylesine korkuyor ki, haksızlığı yapanın yanında yer alıyor. Onun dediği gibi davranıyor.
Polisleri korumuyorum. Sadece gözleri kapalı, kulakları sağır. Gözlerinin önünde oynayan oyunu görmelerini istiyorum.(DT/EÜ)