Grek mitolojisinde geleneklere, göreneklere, töreye bekçilik eden, Olympos'daki düzeni koruyan ve tanrıların toplantılarına başkanlık eden Themis, gelip geçici yasayı temsil eden Nomos'un tersine, evrensel yasayı temsil eder.
Bu nedenle olsa gerek, adaletin simgesi, Nomos değil, Themis olmuştur.
Hesiodos
Sekiz yıl önce herkes isyan ediyordu… Hayat kurtarmak için yapılan operasyon nasıl 28 insanın yaşamını yitirmesine ve yüzlerce insanın sakat kalmasıyla sonuçlanabilir diye… Bu nasıl bir ironiydi. Ve üstelik başarılı gerçekleşmiş bir operasyon olarak nitelendirilmişti.… Operasyonun yapılması kararı alanlar, operasyon provaları yapanlar daha çok insanın ölmesini beklediklerini açıklamışlardı.
Yoksa devlet politikasında başarı, ölme riski bulunan kişilerin ölmelerini engellemek ya da ölmeden önce yaşamaları için çaba sarf edilmesi değil midir? Başarı, kanayan yaraya sırtımızı dönmemizi sağlamak, bir daha yüzümüzü dönmemek için korkutulmak, bilincimizden silip vicdanımızın varlığını unutmak… Ama olmadı 122 kez kapımızı çalanlar, 122 kez vicdanımızı tekrar tekrar sarstılar.
Kamuoyunun zihni, dalgalanan toplumsal ve siyasal olaylarla karışık olsa da derin izler, unutulmaz sızılar, kalıcı yaralar bırakan olayları unutmaz, yargılar vicdanıyla, tarihiyle, görgüsüyle bilinciyle… Ve hükmünü kurar… Ki asıl olan bu hükümdür; gerekçelidir, tarafsızdır ve tarihe yazılır.
Çanakkale
İşin özü, ben esas olarak başarıyla gerçekleşen (!) Hayata Dönüş operasyonlarından olan, dört tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği Çanakkale operasyonuna gelmek istiyorum. Bu hapishanede operasyonun durdurulması için Fidan Kalşen bedenini ateşe verdi. "Hapishaneyi kuşatan yüzlerce silahlı jandarma görevlisi önünde örgütten korktuğu için bedenini kendi elleriyle tutuşturdu" dendi.
Fahri Sarı, ateşli silah mermi çekirdeğine bağlı ince barsak ve mezan yaralanması, iç kanama ve gelişen kanama şoku sonucu; Sultan Sarı, künt bir cismin -muhtemelen 4 santimetre çaplı- süratle göğüs ön duvarına çarpması ile meydana gelen travmaya, sternum ve ikinci kaburga kemiği kırığı ile gelişen dolaşım durması sonucu; İlker Babacan, başa soldan giren muhtemelen göz yaşartıcı gaz bomba ile kafatası ve kaide kırıkları, beyin ve beyincik harabiyeti, beyin kanaması ve gelişen dolaşım durması sonucu yaşamlarını yitirdiler.
Yüzlerce kişinin fiziksel bütünlüğünde ve psikolojik yapısında kalıcı rahatsızlıklar oluştu. Yaralılar işkenceyle yeni hapishaneye sevk edildi.
Adaletin terazisi
Yargımız operasyona uğrayan tutuklu ve hükümlüler hakkında 4 ay gibi kısa sürede dava açtı. Operasyona uğrayanlar insan öldürmekten, intihara azmettirmekten ve cezaevi idaresine isyan etmekten tutuklu olarak yargılanmaya başladılar. Yargılananlardan 17 kişinin tutukluluğu 25 Mart 2005'e kadar devam etti.
Operasyonun yapılması konusunda talimat verenlerin yargılanmasına ise gerek duyulmadı, “doğru ve haklı” olan bu operasyonda aşırı güç kullanmış olduğu düşünülen 563 asker -birçoğu operasyona bir fiil katılmamış- hakkında operasyondan üç yıl sonra 25 Aralık 2003'te "adam öldürmek ve yaralama" suçlarını işledikleri bahisle dava açıldı.
Davanın sonucu malumun ilanıydı, 563 sanığın ifadesinin alınmasından ibaret olan yargılama, sanık sayısı dikkate alındığında, jet hızıyla bitirildi. Bazı jandarmaların terfi etmelerinin önünde engel olan bu yargılama jandarmalar acısından erken bitirildi ve kendileri hakkında beraat kararı verildi.
Jandarmaların ve operasyona uğrayanların yargılandığı davada herkes beraat etti ama herkes aynı şekilde yargılanmadı. Örneğin operasyona uğrayanların davası dört ay sonra açıldı, haklarında hüküm kurulamayacak bir dosyadan tutuklu olarak yargılandılar, haklarındaki mahkeme 8 yıl devam etti, lehlerinde olan delillerin toplanmadı.
Jandarmaların davası üç yıl sonra açıldı, delil toplanmadı sadece jandarmaların ifadeleri alındı, bulunamayan jandarmalar hakkında yakalama kararı bile çıkartılmadı. Birkaç jandarma görevlisi dışında diğer tüm yargılananlar mahkeme salonuna gelmeden, operasyon hakkında gerçek bir bilgi vermeden beraat etti.
Halkın adaleti
Yargının ve yargı kararlarının yaşamdan soyutlanıp kutsanmaya çalıştığı bu günlerde, halkın themisi tarafından kurulan hükmün, tarafsızlığına ve bağımsızlığına güveneceğimiz yargıdan daha ileri olduğunu şaşarak bakıyoruz.
Hukukun toplumun kültürel sosyal yapısından, siyasetten, muhalefetten etkilenmesi ve bu unsurları bilimsel bir bakışla etkilemeye çalışması beklenmelidir. Yargısal faaliyet beşeri bir faaliyettir, matematik gibi kesinliğin ve kalıcılığı olmadığı için yargının tüm kararları siyasal alanın tartışma konusudur.
Davaya katılan avukatlar olarak siyasi bir davayı takip ettiğimiz farkındaydık dolayısıyla mahkemenin vereceği kararda siyasi bir karar olacaktı. Nitekim öyle oldu, jandarmalar hakkında açılan dava nedeniyle kendilerinden özür diler gibi dava kapatılmaya çalışılıyor. Bu dava ülkemiz yargı mekanizmanın niteliğini ve Ergenekon davasının nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir belirti taşımıyor mu sizce?(OA/EÜ)