Her gün binlerce haber, yüzlerce köşe yazısı yayınlanıyor; birçoğu eksik, bazıları yanlış, kimileri de külliyen yalan. Sabah gazetesinin kıdemli yazarı Erdal Şafak, Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açıkladığı toplumsal cinsiyet eşitliği endeksini dün köşesine taşıdı. "Bu kadarı ayıp oluyor!" başlığını görünce okur ister istemez Şafak'ın Türkiye'nin 130 ülke arasında 123. sıraya yerleşmesine bakıp kadınları böylesine ağır biçimde "ikinci cins" eden iktidara sinirlendiğini düşünüyor.
İşin aslıysa böyle değil. Bakalım Şafak bir yazıda kaç yorum hatası ve bilgi yanlışını biraraya getirip bu başlığı atmış:
Şafak, rapordan –yakından takip ettiği, belki de tanıdığı- WEF başkanı Prof. Dr. Klaus Schwab'ı sorumlu tutuyor. Oysa internet üzerinden kolayca ulaşılabilen raporun kapağında kimlerin hazırladığı yazıyor: Ricardo Hausmann (Harvard Üniversitesi), Laura D. Tyson (California Üniversitesi, Berkeley) ve Saadia Zahidi (WEF).
Kaç yanlış?
Şafak'ın Türkiye'de aslında kadınların iyi durumda olduğunu Schwab'a kanıtlamak için söylediği sözlere bakalım:
"Bu ülkede patronlar kulübünü bir kadının yönettiğini, en büyük holdinglerden birinin başında bir kadının bulunduğunu, en büyük yabancı sermayeli bankanın genel müdürlük koltuğunda bir kadının oturduğunu bilir." Bu cümlede "bir" kelimesinin geçiş sıklığına dikkat çekelim.
"Bu ülkede temel eğitim öğretmenlerinin yarıdan fazlasının, lise öğretmenlerinin yarısının kadın olduğunu da bilir." Başarılı bir cımbızlama... Bu kadar kadının çalıştığı bir sektörde nasıl olup da yöneticilik yapan kadınların sayılı olduğu soru işareti.
"Bu ülkede doktor ve eczacıların çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu, iletişim (medya, halkla ilişkiler) ve hizmet sektörlerinde, başta tekstil olmak üzere birçok işkolunda kadınların ağırlıklı yeri bulunduğunu bal gibi bilir." Aynı cevabı tekrarlamakta beis yok.
"Burada okullaşma oranının yüzde 97'yi geçtiğini, dolayısıyla kız çocuklarının eğitime erişimlerinde birçok ülkeyi kıskandıracak bir performansa ulaşıldığını da bilir." Okullaşma oranı raporda eski bir veriye dayanıyor, doğru. Ama Şafak yine atlıyor, onca kampanyanın getirdiği ilerlemeye rağmen hala kız çocuklarıyla erkek çocukları arasında yüzde 6 fark var.
"Burada kadınların erkeklerden çok yaşadığını, bebek ölümlerinde aşağı-yukarı Batı standardının yakalandığını, çalışan kadınlara doğum izni (Babalara da tanındığına göre "Ebeveyn izni" dememiz daha doğru olacak) süresinin AB düzeyine çok yaklaştığını da bilir." Nereden başlamalı? Cümlenin ilk kısmı doğru, bu raporda da yazıyor zaten. İkinci kısmı yanlış, ilerleme olmasına rağmen bebek ölümlerinde Türkiye Batı'nın (?) gerisinde –dahası bölgesel eşitsizlikler yüksek. Son kısmı içinse "yalan" demekte tereddüt etmemeliyiz.
"Kabul!"
Şafak, siyasete katılım konusunda "kadınlara hak ettikleri yerin sağlanamadığını" ve işgücüne katılımda kadınların geride bırakıldığını kabul ediyor yazısında.
Bu ifadeler durumun vahametini göstermekten uzak. Nüfusun yarısının kasın olduğu ama beş kadından birinin istihdama katıldığı, parlamentoda 10 kişiden birinin bile kadın olmadığı bir ülke Türkiye.
Neden
"Moğolistan, Kırgızistan, Özbekistan, Botsvana, Gambiya, Mali, Moritanya, İran, Cezayir, Etiyopya gibi ülkeler"in Türkiye'nin önünde olmasına sinirlenmiş Şafak. Ama değerlendirme koşullarının açıkça yazıldığı rapor, "kadın-erkek" eşitliğine bakıyor zaten. Belki Türkiye'de kadınlar bu ülkelerde olduğundan daha iyi durumda ama mesele, bu topraklarda üretilen varlığın kadın ve erkek arasında ne kadar eşit paylaştırıldığı, kadın ve erkeğin kendi potansiyellerini gerçekleştirmek için ne ölçüde eşit olanağa sahip olduğu.
Her gazeteci yanlışlık yapıyor ama Şafak gibi saygın, deneyimli bir gazeteci de bu koca eşitsizliği "hain Batı'nın komplosu" olarak göstermekten geri durmuyorsa, yazısının başlığını tekrarlamaktan başka seçenek kalmıyor: "Bu kadarı ayıp oluyor!"(EÜ)