Günümüzde yaşamakta olduğumuz krizi 2001-2002 yılında yaşanan krizle karşılaştırırken öne sürülen ilk farklılığın dış borçlar arasındaki yapısal farklılık olduğu söyleniyor.
2001 krizinde kamu borçlarının toplam borç içindeki payının ağırlıkta olmasına karşın, günümüzde toplam dış borçlar içinde özel sektör borçlarının ağırlık taşıdığı vurgulanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerini incelediğimizde tam da bu önermeyi doğrulayan verilerle karşılaşıyoruz. 2018 Haziran sonu itibarıyla Kamu sektörünün ve özel sektörün borçları aşağıda tablolardaki şekilde gösterilmektedir.
Tablo 1. Kamunun ve Özel Sektörün Toplam Dış Borçları
Rakamlar, Türkiye’nin toplam 456.96 milyon dolarlık dış borcunun önemli bir kısmını özel sektör borçlarının oluşturduğunu gösteriyor.
Bu ayrım neden önemli diye düşündüğümüzde, kamu kesimi dış borcu, Hazine, yerel yönetimler, Türkiye Cumuriyeti Merkez bankası (TCMB) veya kamu bankaları aracılığıyla; yabancı bankalardan alınan borçlardan ve tahvil ihracı yoluyla sağlanan fonlardan sağlanır.
Böyle bir kaynak ihtiyacı ise esas olarak, merkezi yönetimin (hükümet) ve yerel yönetimlerin yatırım ve harcama politikalarından doğar.
Daha açık söylemek gerekirse merkezi yönetim veya yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmesi hedeflenen projeler, yatırımlar veya toplumun değişik kesimlerine ücret, ikramiye, teşvik, vergi iadesi vb. yollarla yapılan aktarımlar dış borç arayışının nedenlerini oluşturur.
Özellikle de ekonominin büyümesinin istendiği dönemlerde, seçim vb. nedenlerle ekonomik genişleme maliye politikalarının uygulandığı dönemlerde yapılan gerekli/gereksiz, mantıklı/mantıksız tüm harcamalar kamu dış borçlanmasının ana nedenlerini oluşturur.
Eğer dış borçlanmada ağırlık özel sektör borçlarından yanaysa durum biraz farklıdır. Teorik olarak, özel sektörün kar hedefi ile yaptığı “derinlemesine” incelemelerle, “rasyonel” bir ekonomik birim olarak yatırım kararı aldığı, bunun finansmanı için de kaynak arayışına girdiği ve aldığı kararların da sorumluluğunu yükleneceği varsayılır.
Yani, bu kararlarda irrasyonalite yoktur, popülizm için yapılmaz bu yatırımlar, belirli bir kesime kaynak aktarımı da hedeflenmez. Yani kamu eliyle yapıldığında eleştiri konusu olabilecek pek çok harcama (bu arada borç yükümlülüğü altına girme) konu özel sektör olunca birden bire rasyonel, şirket yönetiminin sorumluluğunda algılanır. Konu şirkete özgü olduğu için kamuoyunun eleştiri alanının dışına yerleşir.
Hele hele bu borçlar ülkenin risk düzeyini önemli ölçüde artırmaya başlarsa, finansmanında önemli yer tutan yabancı sermaye girişleri için engel teşkil etmeye başlarsa… Bu durumda sorumluluğun büyüğü merkezi hükümette ve aynı siyasi görüşü paylaşan yerel yönetimlerde olmayacaktır.
Buraya kadarı dış borçlar konusundaki bu ayrımın ideolojik karşılığı hakkında kısa bir değerlendirme. Aslında çok fazla tartışma unsurunu içeriyor ama bu yazıda söz konusu tartışmaları yapmadan, bunlara esas oluşturan ve TC. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından sunulan verilerin incelenmesi ve tartışılması amaçlanıyor...
Özel sektör borçlarının kamu özel işbirliği çerçevesinde yeniden analizi
Devletin ekonomideki rolünü azaltmayı hedefleyen neoliberal politikaların uygulama araçlarından birisi de kamu-özel işbirliği projeleridir (KOİ- PPR). Kamu özel işbirliği, çeşitli kamu altyapı yatırımlarının bakım, işletme ve bazen yapım hizmetlerinin bir veya birden fazla özel sektör firması tarafından uzun dönemli sağlanması olarak tanımlanabilir[1].
Türkiye’de 1986’dan günümüze kadar 225 adet KOİ projesi hayata geçirilmektedir. Proje değeri 135 milyar ABD doları olan bu projelerin 34 adedi yapım aşamasındadır. KOİ yatırım felsefesi, uygulamada karşılaşılan sorunlar, kamudan özel sektöre kaynak aktarma mekanizmaları üzerine yapılabilecek tartışma bu yazının kapsamı dışında tutulacaktır. Bu yazıda, KOİ çerçevesinde özel sektör tarafından yüklenilen, kaynak yaratma yükümlülüğü duyulan ve bu nedenle de çeşitli banka ve finansman kuruluşlarından temin edilen borçların ayrıştırılmasına çalışılacaktır. Bu projelerin büyük çoğunluğunun gerekliliği, insana ve doğaya uyumu tartışmalıdır. Ancak bu projeler için ayrılacak kaynaklar ve kullanılan borçların; özel sektör borcu olarak kabul edilmesi ve bu şekilde kamu otoritesinin kararlarının tartışılmasını engelleyen bir perde aralanmaya çalışılacaktır.
Bu çerçevede 2017 yılında tamamlanan 5 proje ve henüz yapım aşamasında olan 34 proje incelenmiştir. Projelerin adı ve yatırım tutarı bilgilerine Kalkınma Bankası yayınlarından elde edilmiştir. Bu projelerin aktarıldığı yüklenici firmaların kimler olduğu, bu firmaların yatırım finansmanında kullandıkları borçların miktarı ve sağlandığı kurumlar resmi kurumlarca açıklanmamıştır. Aşağıdaki tabloda; söz konusu şirketlerin web sitesinden, yöneticilerinin, banka veya finansal kurum temsilcilerinin açıklamalarından elde edilen bilgiler kullanılmıştır. Bu nedenle rakamlar ve kurumlara ilişkin bilgiler hata payı taşımaktadır. Ancak her koşulda bir bilgi verebileceği düşünüldüğü için kullanılmıştır.
Tablo 1. 2017’de tamamlanan projeler:
Yukarıdaki tablolardan da görülebileceği gibi projelerin finansmanının % 61’i borçlanma yoluyla sağlanmıştır. Kimi zaman finansman kaynakları arasında yerli bankalar da görülmektedir. Ancak yerli bankaların yüksek miktarlı finansmanlarda yabancı bankalarla konsorsiyum oluşturmaları ya da yabancı bankalardan sendikasyon kredileri sağlamaları, bu borçları dolaylı olarak dış borçlar kategorisine aktarmaktadır.
Tablo 2. Yapım aşamasındaki KOİ Projeleri
Tablodan da görüldüğü gibi toplam 35 milyar 571 milyon dolarlık yatırımın 25 milyar 280 milyon dolarlık bölümü dış borç ile finanse edilmiştir (% 71). 2017’de tamamlanan KOİ projelerinde ve halen devam etmekte olan KOİ projelerinde kullanılan yabancı borç toplamı ise 26 milyar 265 milyon ABD doları düzeyindedir. Miktarı tam olarak bilinmemekle birlikte, bu borçların önemli bir kısmı Hazine garantisi ile elde edilmiştir.
Sonsöz
Çok sınırlı veri ile yaptığımız bu analiz bize, özel sektör dış borcu olarak ifade edilen 317.190 milyon dolarının 26.265 milyon dolarının (% 8.28 ) KOİ yatırımlarından kaynaklandığını göstermektedir. Bu projelerin büyük bir bölümünün;
- şehir hastanesi ve otoyol projeleridir,
- hedeflenen karlılık düzeyine ulaşılamamıştır,
- hizmet satın alma taahhüttü nedeniyle kamu kaynaklarından yüklenici firmalara önemli miktarlarda kaynak aktarımı yapılmaktadır.
Sonuç olarak; özel sektör dış borcu olarak belirlenen borç tutarının önemli bir bölümü örtük kamu borçlarıdır. Borcun oluşumuna neden olan yatırımlar kamunun gereksiniminden çok; hükümetin büyüme stratejisi; sağlık, eğitim vb. alanlardaki politikasına göre belirlenmiştir.
Projeler az sayıdaki yüklenici firmaya ihale edilmiştir. Tüm bu sebeplerle, proje kararlarının alınması, projelerin uygulanması ve bunların ekonomik-siyasi-sosyal sonuçlarının birinci sorumlusunun hükümet olduğu gözden kaçırılmamalıdır. (AGY/EKN)
[1] SÖNMEZ, M. (2016) www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=406&RecID=4041.