Din dersi zorunlu olsun mu,olmasın mı tartışmalarının yapıldığı şu son haftalarda hayatında hiç din dersi almamış,din dersinden muaf olan bir birey olarak din dersi görmemenin büyütülecek bir yanı olmadığını anlatmaya çalışacağım.
Din dersinin Ermeni okullarında okutulmaya başlandığı dördüncü sınıfta okuldan ayrıldım ve özel bir liseye kaydımı yaptırdım.Orada da din dersinden Hıristiyanlığımdan dolayı muaf oldum..
Peki din dersi görmemiş olmam bende bir eksiklik veya travma yarattı mı? Hayır. Dini bilgilerden eksik kalmam benim daha kötü bir insan olmama mı sebebiyet verdi?Bence hayır... Din dersi görmüş olsaydım hayatıma bir artı mı katmış olacaktım? Eğer bu dinler kültürü veya daha felsefi/sosyolojik bir boyutta olsaydı entelektüel sermayeme bir katkıda bulunabilirdi ama müfredatın bu doğrultuda olmadığını bildiğim için cevabım hayır.
İsa gibi suda yürüyeceğim diye tuttursaydım?
İnancın dersi olmalı mı?Kesinlikle hayır. İnancın dersi olmamalı. Yani İsa’nın suda yürümesini gelip bana bir öğretmen yarım saat boyunca allaya pullaya anlatsaydı hayatım daha mı güzel olacaktı? Bence hayır. Belki ben de çocuk yaşımda onun gibi suda yürümeye çalışarak başıma işler açacak, belki de bunu becerememekten ötürü bir travma geçirecektim...
"Sana birisi tokat atarsa öbür yanağını da uzat düşüncesinin" belletilmesi beni belki de komik durumlara düşürecekti.
Neyse ki tüm bunlardan muaf kaldım…Evet belki din dersi görmüş olanlardan bilgice çok daha eksiğim, ama inancın dersi olmamalı. Birilerinin on tane duayı ezbere bilmesi bence onları benden daha üstün veya daha iyi insan kılmıyor.Ya da benim hiç ezbere dua bilmemem beni daha ahlaksız veya kötü insan yapmıyor.
Din dersinin laik bir ülkede var olması tartışmalarını burada hiç açmak istemiyorum. İnanç ve ibadet özgürlüğünden bahsediliyorsa,din ve devlet işeri ayrıysa din dersinin varlığı hem de zorla varlığı balıkla beraber süt içmek gibi bir şey.
Dua ezberlemese günaha gireceğini sanmış. Bu ülkede birçok çocuk sekiz dokuz yaşlarında sabahlara kadar tek kelimesini anlamadıkları duaları ezberlemek durumunda kaldılar. Bir arkadaşım bir sohbetimizde duaları ezberlemese veya yanlış söylese çarpılacağını, günaha gireceğini sandığını itiraf etmişti yıllar sonra. Arkadaşımın bu itirafı din dersinin çocuk aklında yarattığı baskının güzel bir göstergesi olmuştu aslında..
Din dersi almamak beni özgürleştirdi
Din dersi görmemem bana inancımı kendimin belirlemesi yönünde aslında bir serbesti tanıdı. Din dersi görmek belki bende dayanılmaz bir ağırlık yaratacaktı, görmemem ise bana sağladığı bu serbesti sebebiyle dayanılmaz bir hafiflik sundu. Canımın istediği şeylere inandım veya canımın istemediklerine hiç inanmadım.
Belki de diğer tüm inançlara,dinlere karşı daha objektif ve daha hoşgörülü olabildim.Birçok kişinin belleğinde "dokunulmazlığı" olan dini kavramlara daha eleştirel gözle bakabildim... Bunun yanı sıra hayatının merkezine dini koymuş veya dinsel ritüelleri bir yaşam tarzı olarak benimsemiş,dinden dolayı kendisine bir nevi "altkültür" yaratmış birçok insana da saygı duydum ve belki de Hıristiyanlığı, Müslümanlığı, Museviliği, Aleviliği onları dinleyerek,onların inançlarından öğrendim... Çünkü onlar bana yaşanmışlıkları, hislerini, dinin ritüellerini, öğrencilerini ezbere mahkum eden bir ilkokul öğretmeninden daha iyi anlattılar.
Not ve günah korkusu olmadan dini öğrenmek
Yeri geldi onlarla tartıştım,yeri geldi birbirimizi eleştirdik,yeri geldi dinin felsefi sayılabilecek boyutlarını onlardan öğrendim.Ama not veya ‘günaha girme’ korkusuyla değil dini anlamak,insanların davranışlarını,dinin toplumsal olaylardaki etkisini daha iyi öğrenmek için...
Dediğim gibi inancın öğretisi olmamalı,yani birilerine zorla bir şeylere inanmak öğretilmemeli,çünkü bu baştan aşağı bir gönül yakınlığı meselesi.
İnsanlık dersi var mı?
Düşünün, insanlık, hakkaniyet, vefa, dürüstlük gibi din dışında inandığımız birçok değer var. Peki bunların dersi var mı? Yok. Nasıl ki bunların da dersi olsun diyemezsek dinin de dersi olmamalı.Kişinin inisiyatifine kalmalı ve kişi kendi belirlemeli neye inanıp inanmayacağını.
Din dersi alsam belki kendime bu serbesti alanlarını yaratma imkanı bulamayacaktım ve ‘günah’, ‘çarpılma’, ‘cehennemde yanma’ gibi kavramlarda çocukluğum daha kıstırılmış bir hal alacaktı.Her beyaz yalanımda belki ‘cehennemde yanma’ korkusunun travması beni halet-ruhiyesi daha kötü bir insan yapacaktı.
Din dersi yerine din sosyolojisi
Gelin görün ki üniversitede din sosyolojisi dersinden sonsuz keyif aldım.Keşke okullarda bu perspektiften din öğretisi yapılabilse, Karl Marx’ın, Emile Durkheim’ın, Max Weber ve daha nice düşünürün din hakkında görüşlerini, dinin toplumsal olaylar üzerinde etkisini öğrenmek,dinin aslında Tanrıdan, peygamberden, kitaptan daha farklı bir kavram da olabileceğini okumak benim ufkumu açmıştı... O bakış açısından bakarak da bugün süre gelen bazı toplumsal olayları,insan ilişkilerini daha kolay yorumladım.
"Seçmeme" hakkı sunuyorlar
Türkiye’de bugüne kadar süregelen din derslerinin Alevilik başta olmak üzere birçok mezhebi dışladığını, yok saydığını biliyoruz. Şu an yapılan tartışmalarda da din dersinin seçmeli olmasından bahsediliyor. Fakat seçmeli dedikleri şey aslında "seçmeme" hakkı. Yani din dersi yerinde kalacak isteyen muaf olabilecek, fakat bu bir nevi sembolik şiddete ve öğrencinin kimileri tarafından bazı sıfatlarla damgalanmasına yol açacağından ve ailesi çocuğa 10 yaşında karar verdirtmeyeceğinden, başka türlü dayatmalara maruz kalmamak için çocuğa tekrardan din dersi sunulacak.
Müfredatı belirleyen ve "din dersinin" ülkeyi kurtaracağını düşünen büyüklerimiz umarım bir gün "insan hakları" gibi dersleri de zorunlu yapmayı düşünürler veya din derslerini tüm dinlerin öğretilerini,adına uygun din kültürü veya din sosyolojisi bazında talebe göre seçmeli yapmayı da akıllarına getirebilirler... (NK/NZ)