Tarih, çocuk bayramının bir gün öncesi; 22 Nisan... Yer, Diyarbakır Adliyesi... 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde altı çocuk hakim karşısında. Terör suçlarıyla yargılanan ve dördü 10 aydır cezaevinde tutulan çocuklarla ilgili karar çıkması bekleniyor.
Menderes Yılmaz, Selahaddin Menteş ve Ömer Adil Küçük'ten oluşan mahkeme heyeti cezaya hükmediyor. Üç çocuk, "örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına eylem yaptıkları" için "örgüt üyesi gibi" ceza aldı: 6 yıl 11 ay. Biri, buna ek olarak örgüt propagandası ve gösteri kanununa muhalefetten de suçlu bulundu: 7 yıl 5 ay. Tutuksuz yargılanan ikisiyse gösteri kanununa muhalefetten 10 ay ceza aldı. Bu, para cezasına çevrildi.
Mahkeme cezaevinde kaldıkları süreyi göz önüne alarak tutuklu dört çocuğun tahliyesine de karar verdi. Dava şimdi temyiz için Yargıtay'a gidecek. Karar onanırsa, dört çocuk yeniden cezaevine konacak.
Çocuklar, 14 Temmuz 2008'de, Demokratik Toplum Partisi (DTP) milletvekillerinin PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik kötü muamele iddialarını kınamak üzere düzenlediği basın açıklamasında polisin müdahalesinin ardından çıkan olaylarda gözaltına alınmıştı.
Kürt sorunu ve hükümet
Dün çıkan karar ilk değil, son da olmayacak gibi görünüyor. Çocukların terör suçlarıyla yargılanması kamuoyunun gündemine 2008 sonunda geldi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 20 Ekim'de Diyarbakır'ı ziyaret etti. Yaklaşan yerel seçimler öncesinde bu ziyaret, Erdoğan'ın daha sonra "Diyarbakır'ı alacağız" diye açıkça ifade edeceği kampanyanın başlangıcıydı. Erdoğan gezi boyunca PKK ve onunla bağlantılı olduğunu söylediği DTP'yi hedef aldı; TRT 6'dan, "demokratik açılımlar"dan bahsetti. Kentte kepenkler kapatıldı; protesto gösterileri düzenlendi; çocukların aralarında olduğu onlarca insan gözaltına alındı. Yerel gazeteci Faruk Balıkçı, "90'larda bile kepenklerin tamamen kapanmadığını" söylüyordu.
Erdoğan'ın ziyareti sırasında tutuklanan çocukların davaları başlayınca Ankara başta olmak üzere İstanbul, İzmir ve Diyarbakır'dan hak savunucuları harekete geçti ve davaları izlemeye başladı. Henüz kimse kaç çocuğun bu nedenle cezaevinde olduğunu bilemese de, farklı illerde onlarcasının tutuklu bulunduğu anlaşıldı. Sorun, 2006'ya, hükümetin o dönemde çocuk yargılamalarıyla ilgili yaptığı radikal bir değişikliğe dayanıyordu.
"Terör" ve çocuklar
2004'te çıkartılan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesi, kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne benzer şekilde belli suçlar için özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kurulmasını öngörüyordu. Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK) Haziran 2006'da yapılan değişiklikler sırasında, 15 yaşından büyük çocuklara yönelik kanun kapsamına giren suçlarla ilgili davaların da bu mahkemelerde görüleceği hükmü eklendi.
Yine TMK'nin 13. maddesinde yapılan değişiklikle, 15 yaşından büyük çocuklar için "hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez" hale geldi. Böylece TMK ve CMK 15 yaşından büyük çocukları "çocuk" olarak kabul etmezken, onların da yetişkinlerle aynı hükümler çerçevesinde yargılanmasının ve cezalandırılmasının önünü açtı.
Diyarbakır yasaları
1999'da Öcalan'ın yakalanmasının ardından çatışmalar durulurken, 2002'de iktidara gelen AKP'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda yapacağı bir dizi reformla Kürt sorununun da çözümünü sağlayacak bir demokratikleşme umudu doğmuştu. 2006'ya gelindiğindeyse, hükümet yaptığı kısıtlı reformları da geri alacak adımlar atmaya başlamış, Kürt sorununun kabulü ve Kürtlerle tartışarak çözümü yolunda çaba göstermeyeceği de açıkça belli olmuştu.
TMK değişiklikleri, 28 Mart 2006'da Diyarbakır'da dört PKK'linin cenazesini kaldıran binlerce kişiye polisin ateş açmasıyla başlayan ve beş gün içinde beşi çocuk 10 kişinin ölmesi, yüzlerce kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan olayların ardından geldi.
Milletvekilleri 15-18 yaşındaki çocukların yetişkin gibi yargılanmasının önünü açmayı tartışırken böylece PKK'ye katılımların önlenebileceğini varsayıyorlardı. Reform beklentisi fos çıkan hükümet, şiddete yöneliyor bunu çocuklardan esirgemeyeceğini de belli ediyordu.
Kanun varsa, uygulanır
Öyle de oldu. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, DTP milletvekili Selahattin Demirtaş'ın önergesine verdiği cevapta 2006 ve 2007'de 12-15 yaş grubunda 13, 15-18 yaş grubunda da 724 çocuk hakkında TMK kapsamında dava açıldığını söyledi. Bu çocukların 319'u Diyarbakır mahkemelerinde yargılandı. Toplam 120 çocuk iki yılda bu kanun kapsamında mahkum edildi. Mahkumiyetlerin 88'i de Diyarbakır'dan çıktı.
Aynı dönemde Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlığını taşıyan 220. maddesinden de 422 çocuk hakkında dava açıldı. Çocukların 107'si Diyarbakır'daydı. Bu davalardan ikisi Diyarbakır'da 20 çocuk mahkum oldu."Silahlı örgüt üyeliği" suçunu düzenleyen TCK'nin 314. maddesinden de 268'i Diyarbakır mahkemesinde olmak üzere 413 çocuk hakkında dava açıldı. 28'i Diyarbakır'da olmak üzere 34 çocuk mahkum oldu. Yüzlerce çocuk hakkında da denetimli serbestlik kapsamında yaptırımlar öngörülürken az sayıda çocuk da beraat etti.
Gözaltı, yargılama, hak ihlalleri
2008 ve 2009'da bu sayı artmaya devam etti. Örnek, Cizre'de Şubat 2008'de bir çocuk polis panzeri altında kalarak öldü. Cenazesine katılan arkadaşları tutuklandı. Newroz kutlamaları, Öcalan'ın doğumgünü kutlamaları, bir PKK'linin cenazesi ya da Kürt sorunuyla ilgili herhangi bir protesto gösterisinde çocuklar da yer alıyor; polis de onlara şiddet uygulayarak gözaltına almaktan çekinmiyordu.
Gözaltında kötü muamele ve işkence iddiaları dillendirilmeye başlandı. Çocukların yargılanırken cezaevinde tutulması okuldan uzaklaşmalarına, ailelerinden ayrı kalmalarına, daha sonra beraat etseler dahi ciddi bir travmaya maruz kalmalarına yol açıyordu. Serbest kalan çocuklar için herhangi bir rehabilitasyon olanağı da sağlanmıyordu.
Yargılamalar da hukukçuların ve hak savunucularının eleştirilerine uğradı. Mahkemeler kanuna dayanarak geri adım atmazken, aktivistler uluslararası sözleşmelerini öne çıkararak itiraz ediyordu. Çocukların "örgüt üyeliği"yle yargılanmasına çoğu zaman polis ifadesi yeterli olurken, suçlamaya başka hiçbir delil bulunmayan çocuklar bile cezaevinde tutulmaya devam ediyordu. Onlarca çocuk gösterilere katılmadıklarını söylemelerine ve aksini gösteren hiçbir emare olmamasına rağmen cezaevine konuluyordu. Çocuklar hakkındaki adli tıp ve sosyal inceleme raporları da usulüne uygun verilmiyordu. Mahkemeler avukatların Anayasa'ya aykırılık başta olmak üzere taleplerini redderken, çocukların mahkum olmasını engelleyecek tüm yolları kapatıyordu.
Cezalar çıkmaya başladı
Diyarbakır sembolik olarak öne çıksa da, eylemler çoğu zaman farklı illerde aynı anda yapılıyor, özellikle Kürtlerin yoğun olarak göç ettiği yerlerde çatışmalar yoğunlaşıyordu. İl cezalar, daha önce valinin çocukları eyleme katılan aileleri "Yeşil Kartlarını almakla tehdit ettiği" Adana'dan çıktı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana şubesi bu yılın ilk üç ayında 33 çocuğa örgüt üyeliği suçlamasıyla toplam 129 yıl hapis cezası verildi. Şimdi, Diyarbakır mahkemesi de, tüm itirazlara ceza vermeye başladı. Hukukçular, daha önce bu yönde bir kararı da olan Yargıtay yeni bir yaklaşım ortaya koymaz ve cezaları onarsa, hala sayıları tam bilinemeyen yüzlerce çocuğun uzun süreler boyunca cezaevinde kalmasından korkuyor.
Hak savunucularının çabaları
Öte yandan, sadece çocuk hakları etrafında biraraya gelen aktivistlerin çabaları da yoğunlaşıyor. Medyada pek çok yazar konu üzerine tepkilerini içeren yazılar yazıyor. İstanbul'da 900'e yakın ismin imza attığı Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları etkinlikler düzenlerken, Ankara, İzmir, Diyarbakır'dan hak savunucuları, çocukların aileleri bir arada Çocuklar İçin Adalet Girişimi adı altında izleme ve müdahale çabalarını sürdürüyor.
AKP ve CHP milletvekilleri, şubatta hak savunucularının Meclise yaptığı ziyarette, gerekli yasal değişiklikleri yerel seçimlerden sonra gündeme getirme sözü vermişti. DTP'ye yönelik polis operasyonundan ve bakanların başbakanın açıklamalarından öyle anlaşılıyor ki, hükümet Kürt sorununa yönelik bakışını yerel seçimlerden sonra da -eğer daha da katılaşmayacaksa- değiştirmeyecek. Bu 23 Nisan'da, 89 yıl sonra, "Milli Egemenliğin" anlamını sokağa çıkmaya cesaret eden Kürt çocukları gösteriyor.(EÜ)