Bir buçuk aylık bianet stajyeri ve esasen gazetecilik bölümü öğrencisi olarak Okuldan Haber Odasına (OHO) programı öğrencilerinin hepsiyle yaptığımız röportajlar, oturumlar arası boşluklar, yemekler, tekne gezisi vs. gibi boş zamanlarda ettiğimiz sohbetler sayesinde edindiğimim sonuç şuydu:
Herkes “iletişim” alanında bir şeyler yapmak istiyor.
Büyük bir kısmı zaten okul döneminde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine gazete, televizyon ve dergilerde çalışmış yani aslında zaten hepsi birer gazeteci.
Kafadaki “gazeteci kimliği”
Tüm yeni mezunlar medyanın nasıl bir şey olduğunu biliyor, ama çoğunluk yerel medyada, okul gazetesinde çalıştığı için egemen medyanın çarklarına henüz değmemiş.
Bu yüzden gazete ve televizyonlara yapılan ziyaretlerde, oradaki insanların aslında kafalarında oluşturdukları mesleki etik kodlara sahip “gazeteci kimliğine" çok da oturmadığını görünce biraz canları sıkıldı.
Ama oturumlara gelen bazı gazeteciler “ kafalarındaki gazeteci kimliğini" yeniden şekillendirmelerini sağladı.
Yerel medya içinde boğulmaktan korkuyorlar
Erciyes Üniversitesi’nden Hatice, “zaten öğrenciyken bir yandan bölgesel bir derginin genel yayın yönetmenliğini yapıyordum şimdi okul bitti yine aynı işi mi yapacağım? artık bir üst noktaya geçmek istiyorum” demişti.
Birçoğunun da hayali bu yönde yani ulusal medyada çalışmak.
Yerel medyanın fazla “ yerel” olduğunu düşünüyorlar, evrensele ulaşamayan yerel içinde boğulmaktan korkuyorlar.
Onlar için yerel medya çantada keklik, ama hem “kısırlığı” hem de maddi yetersizliği nedeniyle kısıtlı buluyorlar.
Başka bir arkadaş “biz yerel medyada küçük denizde büyük balık gibi, ulusal medyada da büyük denizde küçük balık gibiyiz” demişti.
“İstanbul’da gazetecilik yapmak” diğer illerden gazetecileri korkutuyor
OHO oturumlarında da bu tereddütlerini azaltıcı konuşmalar olmadı, tüm akademisyen ve gazeteciler yerel medyanın güçlendirilmesi, önemi üzerinde durmasına rağmen "yerel içinde nasıl evrensel olunabilir?" sorusunun üzerine zaman kısıtlaması nedeniyle de pek gidilemedi.
Gazeteci adaylarından da bu tarz eleştiriler geldi, özellikle işe alım, mülakat, özegeçmiş hazırlama üzerine yapılan oturumda işe başlamadan referans zorunluluğu vb. meseleler İstanbul dışında okuyan ve yaşayan arkadaşlar için ciddi umutsuzluklara yol açtı.
“Akademide kalacağım ama gazeteciliği asla bırakamam”
Bunun dışında mezunlar içinde çok fazla akademik kariyer de düşünen var, bu aslında mezunların medyadaki iş şartlarına olan güvensizliğini de gösteriyor, çünkü içlerinden hiçbiri "ben sadece akademik kariyer yapacağım, gazetecilik yapmayı düşünmüyorum" ya da "benim için gazetecilik ikinci planda" demedi, hepsinin yanıtı aynıydı:
“Akademide kalacağım ama gazeteciliği asla bırakamam, ikisini birlikte yürütmek istiyorum.”
Bütün arkadaşlar, medyanın tüm olumsuzluklarına rağmen gazetecilik yapmak istiyorlar, "hem bunun eğitimini aldık hem de bir kere gazeteciliğin tadına vardıktan sonra bırakmak mümkün" değil diyorlar.(NV/EZÖ)