“Türkiye’nin en büyük markalarından birinin satın alma departmanından birisi arıyor:
- X model akülü tekerlekli sandalyeniz var mı?
- Maalesef yok. Kullanıcıya dair bilgi verirseniz, onun için en doğru seçenekleri sunabiliriz.
- En ucuzu hangisi?
- Siz bağış mı yapacaksınız?
- Evet. Onun için en ucuzu olması bizim için yeterli.”
Yukarıdaki diyaloğa maruz kalan Engelliler Biz Platformu Genel Yayın Yönetmeni Bülent Küçükaslan.
20 yıldır manuel tekerlekli sandalye kullanan Küçükaslan, kardeşine ait tekerlekli sandalye satış firmasında bu diyaloğun çok sık yaşandığını söylüyor. Çünkü Türkiye’de tekerlekli sandalye hediye etmek adeta bir gelenek. Kimler hediye ediyor? Belediyeler, sivil toplum örgütleri, siyasetçiler, ‘‘hayırsever’’ insanlar, şirketler vb.
Herkesin hediye etme nedeni farklı. Kimi seçmen kaygısıyla, kimi sosyal sorumluluk saikiyle kimi sadaka niyetine…
Peki neden Türkiye’de sandalye bağışı geleneği var ve bunun sonuçları neler?
SGK ödemeleri yetersiz
Bağış geleneğinin nedeni Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sistemindeki sorundan kaynaklanıyor. SGK’nin sandalye için yaptığı ödeme çok düşük ve beş yıldır güncellenmiyor.
SGK, manuel sandalyeye 500-1200 TL, akülü sandalyeye 2500 TL geri ödeme yapıyor. Sandalyeni 5 yılda bir yenileyebiliyorsun. Ancak iyi bir manuel sandalye 4 binden başlayıp 30 bine, iyi bir akülü sandalye ise 6 binden başlayıp 100 bine kadar çıkıyor. Üstelik Türkiye’deki bozuk sokaklarda bu sandalyelerin ömrü beş yıl olmadan doluyor. Bunun yanında sandalye almak için gerekli sağlık raporu alma sürecinin meşakkatli olması da bir diğer neden.
‘‘Sandalye benim bacaklarım’’
2002 Özürlüler Araştırması’na göre Türkiye nüfusunun yüzde 12,29’u engelli. Ancak tekerlekli sandalye kullanıcısına dair maalesef bir veri bulunmuyor. Peki tekerlekli sandalye kullanıcısı için sandalye ne anlama geliyor?
‘’Her şey! Sandalyem benim bacaklarım’’ diyor Küçükaslan. Küçükaslan’ın kalça ve diz deformitesinden dolayı oturuşu çok zor olduğu için kendisine uygun sandalyeyi bulması yıllarını almış ve bu sandalyenin fiyatı tam 60 bin TL.
‘’Sandalye benim için bağımsızlık anlamına geliyor. Akülü olduğu için kimseye ihtiyaç duymadan istediğim yere gidebiliyorum, tabii o yerler erişilebilir olduğu müddetçe’’ diyen Engelli Kadın Derneği’nden Beyza Ünal için de aynı şey geçerli.
Şu anda kullandığı sandalyenin fiyatı 10 bin. Sokaktaki engelleri daha rahat ve daha güvenle aşmasını sağlayacak oturma desteği olan, iskeleti ve motoru daha güçlü bir sandalye almak istiyor; onun da fiyatı 25.000 TL.
İkisi de sandalyesini kendi olanakları ile karşılamış. SGK’nın ödediği ücret bu rakamların yanına bile yaklaşamıyor.
‘‘Bireysel ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmalı’’
Beyza Ünal, devletin kişilerin bireysel ihtiyaçlarını göz önünden bulundurmasıyla bu sorunun çözüleceğini belirtiyor.
‘‘Kas zayıflığı nedeniyle skolyoz tehlikesi yaşayan bir kişinin kullanacağı sandalye ile paralimpik bir sporcunun kullanacağı sandalye aynı özelliklere sahip olamaz. Herkesi ‘tekerlekli sandalye kullanıcısı’ sınıfında toplamak, bazı kişilerde çok büyük sağlık sorunlarına yol açıyor. Uzmanlar tarafından gerekli olduğu söylenen sandalye özellikleri devlet tarafından karşılanmalı. Ekonomik olarak dezavantajlı konumda olan kişilere daha fazla destek verilebilmeli.’’
‘‘Bağış sandalyeleri 3 günde çöpe gidiyor’’
Küçükaslan da aynı noktaya dikkat çekiyor ve bağışlarla verilen sandalyelerin hurdaya gittiğini söylüyor.
“Kullanacak olan kişinin tıbbi tanısı ve hareket yetisi, boyu, kilosu nedir? Oturma bozukluğuna dair özel ihtiyaçları var mıdır? Nasıl bir sosyal ihtiyaçla, nasıl bir gündelik yaşam ritmiyle kullanacak? Evde mi, dışarda mı? Dışardaysa ne kadar mesafe? Yol koşulları nasıl? Eğer bu soruları sormazsak, bu kişiye 500 TL’ye bir manuel sandalye vererek en ucuz bağışı yaparsınız ama asla gerçek ihtiyacı gidermez. Bağış yapan kişi parasını aslında çöpe atar, kullanan kişi 3 kere kullandıktan sonra ürünü hurdaya ayırır.’’
Küçükaslan’ın dikkat çektiği gibi bağışlarla verilen sandalyeler gerçek ihtiyacı karşılamıyor ancak yarattığı başka önemli bir sorun daha var; bu bağış kampanyalarının toplumda yarattığı algı.
“Bağış kampanyaları yapmak yerine sistemdeki sorunlar çözülmeli”
Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği Başkanı Süleyman Akbulut, tekerlekli sandalye kampanyalarının hem sistemdeki sorunu bir kısır döngüye hapsettiğini hem de yardım temelli bakış açısını beslediğini söylüyor:
"Tekerlekli sandalye, diğer tüm medikal malzemelerde olduğu gibi bir sosyal güvenlik hakkıdır. Şu an sosyal güvenlik sistemi sorunludur. Bu yüzden, engelli bireyleri yardıma muhtaç kişilere dönüştüren yardım toplama kampanyalarını teşvik edici yaklaşımlar sergilemek yerine, sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar çözülmelidir. Aksi takdirde sistem düzelmiyor, kısır döngüye giriyor. Yardımı yapanlar kamuoyunda muazzam bir iş yapıyormuş gibi kabul görüyor. Hem derneklere hem de belediyelere gerek siyasi gerekse maddi bir rant alanı yaratılıyor.’’
Akbulut, ihtiyacına uygun sandalyeye sahip engellinin sosyal yardıma ihtiyaç duymadan yaşayacağına dikkat çekiyor.
‘’Mesela belediye sandalye hediye etmek yerine kaynaklarını ve enerjisini meslekli eğitim kurslarına, evde bakım destek hizmetine harcamalı. Engelli sivil toplum örgütleri de hak temelinde bu sorunun çözülmesi için çalışmalı. Unutmayalım ki devletin karşılayacağı kaliteli medikal malzeme kayıp değil kazançtır. Kişi bu sayede evinden çıkarak eğitim alır, işe girer, ekonomik değer yaratacağı için de sosyal yardım almaya ihtiyaç duymaz.’’
Kişisel hareketlilik hakkıTürkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'nin ''Kişisel Hareketlilik'' başlıklı 20. maddesi şöyle: (a) Engellilerin istedikleri şekil ve zamanda ve karşılanabilir bir maliyetle hareket edebilmelerinin kolaylaştırılması; (b) Engellilerin hareketi kolaylaştırıcı kaliteli araç ve gerece, yardımcı teknolojilere, yardım sunan insanlara ve araçlara karşılanabilir bir maliyetle erişiminin kolaylaştırılması. |