Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir'in Munzur Festivali'nde düzenlenen panelde partisinin uzun zamandır önerdiği "demokratik özerklik" projesi üzerine yaptığı konuşmayı iktidar hakaret, yargı da soruşturma açarak karşıladı. Muhalefetse iktidarı eleştirmek için malzeme etti.
Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek açıkça hakaret etti. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) grup başkanvekili Suat Kılıç "Zırva tevil götürmez, bu sözler alenen bölücülüktür. PKK’nın siyasi kanadının meşrulaştırma ve normalleştirme girişimidir" dedi: Barış ve Demokrasi Partisi'ni (BDP) hedef gösterdi.
Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki eşi Muharrem İnce, "AKP’nin başlattığı açılım sürecinin ne hale geldiğini hep birlikte görüyoruz" dedi; "Bu cesareti nereden alıyorlar?" diye sordu. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) grup başkanvekili Oktay Vural da "Bayrağımızın tartışılması, tartıştırılması kimsenin haddi de değildir" diyerek "Bu, temsil ettiklerini öne sürdükleri insanların iradesi değil" diye de bir öngörüde bulundu.
BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın cevabıysa kısa oldu: "Belediye başkanımız partimizin projesini savunmuştur. Makul bir öneri yapmıştır. Biz onların bu seviyesizliğine düşmeyeceğiz. Temsilcilerimize yönelik hakaretlere en büyük cevabı halkımızı verecektir."
Medya manipülasyonu altında siyasi tartışma
Partilerin politik tavırları açısından da, söylemleri açısından da aslında şaşırtıcı bir durum yok. İktidar ve muhalafetin üzerinde birleştiği devlet politikası BDP'nin siyasi bir aktör olarak yok sayılması; eylem ve sözleri değil de "gerçek niyeti"nin propagandası üzerine kurulu.
Ankaranın sivil ve askeri bürokrasisiyle iç içe yaşayan Milliyet yazarı Fikret Bila'nın bugünkü yazısı özlü bir örnek. Bila, "PKK-BDP çizgisi" diye tanımladığı yaklaşımın arkasını okurken nereye yaslandığını açıklamadan, Baydemir'in dillendirdiği önerinin "ayrılıkçı" bir talep olduğunu, "ayrılmak istemiyoruz" demelerinin inandırıcı olmadığını, "başından beri de" öyle olduğunu (....) söylüyor.
Öte yandan, bu örnek bir kez daha ifade özgürlüğünün; siyasi temsil ve tartışma mekanizmalarının yokluğunda anaakım medyanın elde ettiği orantısız gücün, gündemi manipüle edebilme yeteneğini gözler önüne serdi.
Baydemir'in yaptığı konuşmadan öne çıkarılan "Belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağımızla sarı kırmızı yeşil bayrağımız birlikte dalgalansa ne olur" sözüydü. Ertesi gün bu söz üzerinden mikrofon iktidar ve muhalefet temsilcilerine uzatıldı; onlar da uygun gördükleri cevabı vermekte tereddüt etmedi.
Oysa Baydemir uzun uzun partisinin önerisinden bahsetmişti. Aynı panelde BDP milletvekili Şerafettin Halis, EMEP'ten Feyzi Ayber, ESP'den Figen Yüksekdağ, Türkiye Barış Meclisi'nden Ayla Yıldırım, DHF'den avukat Uğur Yeşiltepe ve Partizan'dan Eren Korkmaz da aynı konu üzerine konuşmuştu.
Tartışılmayan öneri
"Demokratik özerklik" önerisi en özlü haliyle BDP'nin "Türkiye'nin Siyasi İdari Yapısında Reform ve Kürt Sorununda Çözüm Modeli Taslağı" başlıklı çalışmasında yer alıyor.
Parti bu reform önerisini özetle şöyle tanımlıyor:
* Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformu öngörür.
* Sadece devlet sistemini değiştirerek sorunların çözülemeyeceğinden hareketle, toplumun öz yeterliliğini esas alır.
* Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesiyle hareket eder.
* Halkın karar süreçlerine dâhil olması için demokratik katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır.
* Salt "Etnik" ve "Toprak" temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur.
* "Bayrak" ve "Resmi Dil" tüm "Türkiye Ulusu" için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür.
* Demokratik özerk yönetim, "bölge meclisi" olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kişiler de "bölge meclis temsilcisi" olarak tanımlanır. Meclis hem meclis başkanını hem de görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan ve yürütme kurulu üyelerinin, meclisin aldığı kararların icrasından sorumlu olmaları öngörülür.
* Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır.
* Demokratik özerklik modelinde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. İl Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlıklar gibi diğer idari yapılar varlığını korumaya devam edeceklerdir.
Üç yıllık öneri
"Demokratik özerklik" talebi ilk kez -kapatılan- Demokratik Toplum Partisi'nin Ekim 2007'deki kongresinin ardından belirginleşti.
Seçimle kurulacak bölgesel meclislerin "merkezi hükümet adına dış işleri, maliye ve savunma hizmetleri ile merkezi ve bölge yönetimlerince birlikte yürütülecek emniyet ve adalet hizmetleri hariç" tüm alanlardan sorumlu olması öngörüldü.
CHP ve MHP öneriyi "PKK projesi; ülkeyi bölmeye çalışıyorlar" diye karşılamıştı. (EÜ)