"Bu Kürtlere gözdağı. Eğer ayrılmak istiyorsanız, Batıdaki Kürtler de pılını pırtısını toplar gider, demeye çalışıyorlar. Batıdaki Kürtlere buranın nimetlerinden mahrum kalmak istemiyorsanız ayrılıkçılara karşı durun; ayrılma fikrinde olanlara da bu insanlar bizim elimizde rehin, deniyor."
Kürt sorunu ve ekonomi üzerine de çalışan iktisatçı Mustafa Sönmez, medyada "birlikte yaşamak zorunda mıyız" sorusuyla başlayan tartışmanın ardında bu yaklaşımın yattığını söyledi.
Temmuz başında Cumhuriyet'te Orhan Bursalı "Türk tarafının elinde tek koz var: Kürtlerin çoğunun ayrılmayı isteyip istemediği. Çünkü doğal veya anormal, tüm ayrılıkların, herkese bir faturası olacaktır. Bu nedenle, bu kozun güçlendirilmesi gerekir" diye yazdı.
Hüriyet'in eski yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök de "Eğer bu ortak iradeyi gösterip yaşayabileceksek, tabii ki yaşayalım. Tabii ki hem Türkler, hem Kürtler için en iyisi budur. Ama yaşayamayacaksak? Yaşayamayacaksak, artık adını koyalım" dedi.
"Ayrılmanın zemini yok"
Tartışma Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in "demokratik özerklik" önerisini dillendirdiği konuşma üzerinden canlandı.
Öneriyi uzun zaman önce ortaya atan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ayrılma taleplerinin olmadığını vurgulasa da, "demokratik özerklik" anaakım medyadaki yazarlar, iktidar ve muhalefet partilerince bunun kamuflajı olarak değerlendiriliyor.
Sönmez'e göre, hangi taraftan gelirse gelsin ayrılıkçı bir talebin maddi zemini yok.
"Kimse kimseyi bu coğrafyadan ayrılmaya zorlayamaz. Kürtlerle türklerin birleştiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Yapılacak şey Kürtlerin ve diğer toplumsal grupların kimliklerini tanımak, demokratik hakların gelişmesini savunmak ama bunu bütün ülkede gerçekleştirmek. Aynı şekilde, demokratik özerklik önerisi de bölgesel olduğu için afaki."
Sönmez, Özkök'ün ortaya attığı soruyu "beyaz Türklerin densizliği" diye tanımlıyor ve bu yaklaşımın güçlü bir desteği olmadığını düşünüyor.
"1990'larda da Altan kardeşler Kürtleri atalım, Türkiye gürbüzleşir, AB'ye daha kolay gireriz, diye ortaya çıkmıştı; bu dönem dönem oluyor. Sermayeninse bunu istemek için sebebi yok. Kürtler önemli bir pazar, nitelikli ve niteliksiz işgücü sunuyor. Bir de Kürt sermayedarlar var. İtalya'daki gibi zenginlik-fakirlik üzerinde bölgesel bir ayrışma talebi buraya uymuyor; çünkü asıl mesele etnik ayrımcılık."
Bölgelerarası eşitsizlik
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı doğu bölgelerinin en az gelişmiş bölgeler olmasının ekonomik talepleri de beraberinde getireceğini söylese de, Sönmez'e göre asıl olan kimlik talebi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yılbaşında ilk kez ulusal gelirin bölgelere göre dağılımını gösteren verileri açıklamış, Sönmez de bu veriler üzerinden yaptığı analizde şu saptamada bulunmuştu:
"AKP iktidarı, 21 ilin ve yüzde 16'ya yakın nüfusun yer aldığı Doğu'ya büyümenin rüzgarını taşıyamadığı için en gelişmiş metropol İstanbul ile en az gelişmiş Güneydoğu ve Doğu illeri arasındaki uçurum daha da açılmış bulunuyor." (EÜ)