İçme Suyu ve Temizliğe İlişkin Milenyum Kalkınma Hedeflerine Ulaşılması: On Yılın Kentsel ve Kırsal Meydan Okuması
Bu ay tanıtacağımız iki eser, geçen hafta olduğu gibi, yine İnternet'ten ücretsiz olarak indirebileceğiniz iki önemli çalışma. Bunlardan ilki, uzunca bir başlık taşıyor: "Meeting the MDG drinking-water and sanitation target: the urban and rural challenge of the decade" [İçme Suyu ve Temizliğe İlişkin Milenyum Kalkınma Hedeflerine Ulaşılması: On Yılın Kentsel ve Kırsal Meydan Okuması].
Birleşmiş Milletler 2000 yılında "milenyum kalkınma hedefleri" adı altında bir dizi hedef ortaya koydu. 2015'e kadar bu hedeflere ulaşılmasını amaçlayan BM'nin bu konuda pek çok farklı kurum ve kuruluştan destek aldığı da biliniyor. Bunlardan biri de Dünya Sağlık Örgütü (WHO).
WHO, kısa bir süre önce, kendi çalışma alanı bakımından, konuyla ilgili bir rapor yayınladı. İçme suyu ve temizliğe ilişkin milenyum kalkınma hedeflerinin halihazırdaki durumunu ele alan rapor, dünya üzerindeki içme suyu ve sağlık durumunun genel bir panoramasını da ortaya koyuyor. İçme suyuna erişim ve temizlik konusunda kent/kır eşitsizliğini de belgelendiren rapor, sadece bu nedenle bile, faydalı olabilir.
Konuya ilgi duyan araştırmacılar için değerli bilgiler içeren rapor, pek çok istatistik ve tabloyla desteklenmiş. Dünyadaki bütün ülkelerin 1990 ve 2004 yıllarındaki içme suyu ve temizlik durumlarının karşılaştırıldığı çarpıcı bir tablo da içeren raporun, böylece, dünyada içme suyu ve temizlik durumunun genel gidişatı konusunda önemli bir ipucu verdiği açık. Raporun sonunda, bu verilerin, dünya üzerindeki çeşitli bölgeler ve tüm kıtalar arasında sağlıklı bir karşılaştırma yapmaya imkân tanıyacak şekilde sınıflandırıldığı bir tablo da yer alıyor.
Özetle, toplam 41 sayfadan oluşan raporun ilgiyle, endişeyle/umutla, ama mutlaka, okunması gerekiyor:
Meeting the MDG drinking-water and sanitation target: the urban and rural challenge of the decade, WHO, 2009, 41 sf.
Ormansızlaştırmadan ve Ormanların Bozulmasından Kaynaklanan Karbon Salınımının Azaltılmasında -REDD- Sahiplik: Başlangıç Noktası mı, Akla Sonradan Gelen Düşünce mi?
Bu hafta tanıtacağımız ve İnternet'ten ücretsiz indirilebilecek ikinci eser, yine uzun bir başlık taşıyor. Açılımı "reducing emissions from deforestation and forest degradation" (REDD) [ormansızlaştırmadan ve ormanların bozulmasından kaynaklanan karbon salınımının azaltılması] olan REDD'in nasıl gerçekleştirilebileceği, raporun ana konusunu oluşturuyor. Orman alanlarının sahipliğinin (mülkiyetinin) bu bakımdan çok önemli bir mesele olduğunun altını çizen rapor, Lorenzo Cotula ve James Myers tarafından kaleme alınmış. Geçen ay tanıttığımız Uluslararası Çevre ve Kalkınma Enstitüsü'nün "Natural Resource Issues" [Doğal Kaynaklara İlişkin Meseleler] serisinin 15. yayınını oluşturan bu rapor, çok yakın bir tarihte, bu ay açıklandı.
Orman sahipliğinin ormanların durumuna nasıl etki ettiğinden ormanlarda yaşayan yerlilerin bu sahiplikten nasıl etkilendiğine kadar pek çok ilginç konuyu ele alan ve kapsamlı bir kaynakça da içeren rapor, sınırları içerisinde yağmur ormanlarının yer aldığı 7 ülkede, yani Brezilya, Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Guyana, Endonezya, Malezya ve Papua Yeni Gine'de "toprak ve orman sahipliği"ni ele alan önemli bir ekle zenginleştirilmiş.
Raporun ne gibi bir fayda sağlayabileceğini anlamak için, dahil olduğu serinin çıkarılış amacını okuyalım:
"Yoksulluk azaltılacaksa (...) sürdürülebilir doğal kaynak yönetiminin teşvik edilmesi için politikalarda, kurumlarda ve pazarlarda önemli değişiklikler gerekecektir. Bunun nasıl gerçekleştirileceği hükümetlerin ve sivil toplum gruplarının karşılaması gereken büyük bir meydan okumadır. Çiftçilik, ormancılık ve balıkçılık için pek çok rehber bulunmaktadır; ama gerçekte, geçim yöntemleri doğal sermayenin birçok biçimine bağlı olduğu gibi, sektörel müdahalelerle uygun da değildir. Bu rapor dizisi, (...) su, toprak, biyoçeşitlilik, karbon ve iklim de dahil olmak üzere pek çok doğal kaynak sektörü için önem taşıyan ve birbirlerini çapraz kesen temalara ilişkin materyal sağlamayı hedeflemektedir."
Özetle, raporun başlangıç kısmında belirtildiği gibi: "Sahiplik olmadan ağaç olmaz." Tıpkı, bir zamanlar yağmur ormanlarının sürdürülebilir kılınmasına dikkat çekmek isteyenlerin dillerden düşürmedikleri gibi: "Ağaç olmadan kereste [dolayısıyla genel anlamda orman ürünü] olmaz..." Dolayısıyla, yalnızca sağlıklı bir iklimde yaşayabilmemiz için değil, ama aynı zamanda elimize kitap alabilmemiz, kağıdın kokusunu duyabilmemiz için bile, ormanların sürdürülebilirliği büyük önem taşıyor. Öyleyse, işe bu raporu okuyarak başlayabiliriz:
Tenure in REDD: Start-point or afterthought?, Lorenzo Cotula / James Myers, IIED, 2009, 56 sf.