Çocukların gidemeyeceği yerlerin başında mezarlıklar ve akıl hastaneleri gelir. Her iki yer de korkmamaları için yasaklanmıştır onlara. Keza yanlışlıkla bir anneler günü yolu akıl hastanesine düşen bir çocuk bilir ki, elinde çiçekle gittiği annesi bu günün hatırına iyileşemeyecek.
Her anneler günü, her anne için kutsal sayılsa da, bazı anneler deliliğin kutsallığına sığınıp farkına bile varamazlar ne kadar kutsandıklarının. O yüzden de akıl hastanesinde olmak ve anne olmak başka bir hal alır. Keza akıl hastanesindeki annenin çocuğu olmak da bambaşka bir hal olur bir anneler gününde.
Özel izinle, sadece birkaç saat...
Çocuk her daim görmek istese de özel bir izinle annesini, ancak bir anneler gününde birkaç saat görebilir. Özel ve kutsal bir günün çiçekleri, hastanenin karanlığında solarken bir çocuğun ilerde nasıl bir gün hatırlayacağı asla bilinmez. Velhasıl anneler günü derin bir kasvet ve acı bırakır çocuğun kalbinde. Anneler gününde, akıl hastanesinde olan her anne aynı sebeple çocuğunu kucaklayamaz gönlünce. Her annenin sebebi başka olsa da "delirmek" için, annelik kendine özgü bir durum katar deliliğin kendisine.
Mayıs ayının ikinci pazar günü tüm dünyada kutlanan "Anneler Günü", Amerikalı öğretmen Anna Jarvis'in ölen annesi için 1908'den itibaren bir anma günü olarak başlattığı bir gündür. 1914'ten itibaren Amerikan kongresinin onayıyla kutlanmaya başlanan anneler günü zamanla diğer ülkelerde kabul edilmiştir. Anna Jarvis ise, yoğun çabaları sonucunda resmen kabul ettirdiği bu günün zamanla ticari bir gün haline dönüştüğünü görmüş ve üzüntüsünden bir senatoryuma kapanmıştır.
Acı, hediye ve kart satışına dönüştü
Acılı bir çocuğun annesinin yasını kutsallaştırarak, tüm dünyaya yayması bir süre sonra çiçek, hediye ve kart satışlarını arttırmaktan öteye geçememiştir. Bir de kutsallıklarına annelik rolüyle her şekilde kutsallık katılan kadınların, annelik yükünü, emeğini ve kederini bir güne indirgeyerek sembolik ve anlamsız bir güne dönüşmüştür.
Kapitalizmin çarkında küresel bir tüketim aracı hakline gelen anneler günü, kadınları bir taraftan denetim altına alır bir taraftan da kısıtlar. Bu kısıtlamalar ve rollerin bir taşması olarak ifade edilebilecek delilik de bazı kadınlara anne olmalarına rağmen "akıl hastanesi"nde bir anneler günü yaşatabilir.
Bazı kadınlar ise, anneler gününü ve anneliği yaşayamadan "akıl hastanesi"nde kalabilir bir ömür boyunca. Annelik de dahil olmak üzere her türlü toplumsal rolü ve konumu, yaratıcılığı ve sanatı için feda eden heykeltıraş Camile Claudel de ömrünün son zamanlarını akıl hastanesinde geçiren bir kadındı.
Ünlü Fransız heykeltıraş Rodin'in sevgilisi, şair Paul Claudel'in kız kardeşi Camille Claudel olağanüstü yeteneğini ortaya çıkarmak ve heykel yapabilmek için göze aldığı serüvenin sonunda bir "akıl hastanesi"ne kapatılır. Rodin'le ilişkisi boyunca yıpranan ve erkekler dünyasında kendine yer edinemeyen bu cesur ve yetenekli kadın sonunda unutulmaya mahkum olur.
Evlenmeyi ve dolayısıyla anne olmayı reddeden Claudel'in, yazar Anne Delbée'nin "Bir Kadın" kitabında yer alan "akıl hastanesi"nden yazdığı mektupları, onun ne kadar acı çektiğini ortaya koyar.
"Akıl hastanesi"nden mektup
"…Bundan tam on dört yıl önce bugün, atölyemde her bakımdan tehditkar, silahlı, botlu, kasklı iki zaptiyenin girişinin sevimsiz sürprizini yaşamıştım. Bir sanatçı için acı bir sürpriz, ödüllendirilmek yerine başıma bu geldi! Zaten böyle şeyler hep beni bulur…"
İronik bir şekilde, kendi durumunun farkında olan Claudel deliliğiyle acımasızca dalga geçer. Ancak 19. yüzyılın sonu ile 20.yüzyılın başında yaşamış bir kadın için, hem sanatçı olmak hem de anneliği reddetmek akıl hastanesinde ölümü getirmişti ona.
Çocuksuz, evlenmemiş ve sanatçı bir kadın olan Claudel içinde "akıl hastanesi"nde birden fazla geçen gün "anneler günü" olmaksızın geçmişti. Çünkü o da, sıradan ya da sanatçı, sebebi olan her kadın gibi, deliliğin kutsallığını anneliğin kutsallığına tercih etmişti.
Bir çocuğun kalbini kedere boğmamak için, deliliğini kendi başına yaşamış ve kendi kendini lanetlemişti yaratıcılığın karanlık büyüsüyle. Ve bu yüzden de "akıl hastanesi"nde geçen bir anneler günü, çocuğu olan ya da olmayan her anne için uyanamadığı bir kabus olur ne yazık ki. Delilik başka bir başka kutlar ve kutsar, her kadının anneliğini... (YK/GG)